|
||
Filistin'de Gördüklerim | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Filistin halkı, kan ağlıyor. Gittim ve ağlayanları yerinde gördüm. Geçtiğimiz günlerde Filistin siyasi örgütlerinin barışıp anlaştığını duyunca, doğrusu çok sevindim. Bu acı ve bu dram, artık mutlaka bitmelidir. En eski medeniyetlerin yaşam alanı olmaktan öte, semavi dinlerin de doğduğu ve yayıldığı bölge olarak “Ortadoğu” hep ilgi alanımda oldu. İmkan buldukça, dört asır kadar ecdadımızın yönetiminde kalan oraları görmek istedim ve kimi ülkelerini gezdim, gördüm. ZENGİN DEĞİL, AMA UYGAR BİR ÜLKE Ürdün, Ortadoğu’nun diğer ülkeleri gibi petrol zengini değil. 7 milyon kadar bir nüfusa sahip. Bunun 1/3 ü, başkenti Amman’da yaşıyor. Amman, eski ve yeni Amman diye ikiye ayrılmış. Yeni Amman, son derece modern inşa edilmiş. Şehrin, imar planlamasında belirlenen mimari üslubu, aynen sürdürülüyor. Ülkenin büyüklüğü ise, Trakya’nın 4 katı kadar. Yani, 92 bin km2. 1967 de yapılan Arap-İsrail Savaşında Batı Şeria’yı kaybedince, toprakları azalmış. Ülkenin, Ürdün Dinarı olan parası, oldukça kıymetli. Bir dinar, 2 Türk lirasını geçiyor. Amman, modern bir Havaalanı’na, Havaalanı da, çok geniş ve çok zengin bir Free Shop’a sahip. Ülkenin topraklarından tarih fışkırıyor. Bunları anlatmak yerine, gidip görmek lazım. Topraklarının büyük bölümü “çöl” durumunda olan ülkede, Ceraş antik kenti, sizi çok eski çağlara götürüyor. Romalılardan kalma Hipodrom, Zeus ve Artemis tapınakları o kadar özenle korunmuş ki, insan şaşıyor. Petra antik kentindeki tapınaklarla, Roma ve Bizans döneminden kalma kiliseler ve mezarlar da, bir film şeridi gibi tarihi gözünüzün önüne getiriyor. Hele, “Ölü Deniz” olarak adlandırılan ve deniz seviyesinden 400 metre aşağıda bulunan Lüt Gölü, ülkenin en ilgi çeken bölgesi olarak görülüyor. Ortalama 18 km genişlik, 65 km uzunluğa sahip olan ve suyunun 1/3 ü tuz olan göl, bir denizi andırıyor. Göle girenin ayağının yere basması mümkün değil. Çünkü, tuzlu su hemen kaldırıyor. Peygamber Hz. Lüt’un azgın karısının taşlaşmış bedeni de, gölün kenarında bir heykel gibi duruyor. Ürdün, bir Peygamberler diyarı. Onların bu ülkede kabirleri ve makamları var. Peygamberimizin sahabesinin ve tanınmış yakınlarının çoğu burada yapılan savaşlarda ölmüş. Onların da kabirleri var. Onları ayrı ve uzun yazmak gerekir. Ürdün’de, kaldığımız otel modern ve çok rahattı. Yemeklerden de, hiçbir şikayetimiz olmadı. ÜRDÜN’DEN İSRAİL’E GEÇİŞ Amman’dan, otobüsle İsrail’e hareket ettik. İlk durağımız Kudüs oldu. Buraya, başka ülkelerden de gelenler vardı. Onlar, hiç beklemeden geçtikleri halde, bizi giriş kapısında tam 5,5 saat beklettiler. Sebebini soranlara, yetkililerin cevabı çok kısaydı. “One minüt” İlk gün yorgun olduğumuz için, günün kalan zamanını kısmen çarşıda ve otelde geçirdik. Akşam Namazı için “Mescid-i Aksa” ya gittik. Ertesi günü, vakit namazlarını Mescid-i Aksa’da kılarken, Kudüs ve çevresini de gezdik. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid_i Aksa’nın her tarafını gezme imkanı oldu. Hele, bahçesindeki “Kubbetüs-Sahra” adlı mabet ve onun içindeki “Muallak taşı” çok ilgimizi çekti. Bilindiği gibi, Muallak taşı, Peygamberimizin Miraç’a çıkarken üstüne bastığı taştı. Ağlama Duvarı’na gittiğimizde İsrail askerleri bize, üzerinde Kudüs’ün İbranice adı, yani “Jerussalem” yazılı birer şapka verdiler. Guruptaki arkadaşlar, tepki olarak şapkaları giymediler. Hava çok sıcaktı. Ben ve eşim güneşten korunmak için giydik. İsrail’li görevliler bunu görünce, bana ve eşime ağlama duvarına gitmemize izin verdiler. Biz de gidip, duvardan medet umup, ağlayan günahkarları yakından gördük. RAMALLAH’A İZİN YOK, EL-HALİL SERBEST Filistin, Yahudilerin işgali altındaydı. Bunu gözlerimizle gördük. Tamamı Müslüman olan Ramallah’a, Müslüman olan bizleri sokmadılar. Onun üzerine, tarihin en eski şehri olan Eriha’ya gittik. Buranın da tamamı Müslüman’dı, ama Yahudilerin kontrolü altındaydı. Ağzımızdan bir öfke lafı çıkarmamak için çok dikkat ediyorduk. Çünkü, hemen geri çevirirlerdi. Oradan, 170 bin nüfuslu El-Halil’e geçtik. Hani, bu şehirde 1994 yılında kılınan bir Sabah Namazı’nı basan bir Yahudi sapık, İmamın arkasında tam 38 kişiyi silahla öldürmüştü. İşte, o büyük mescidi ve olay mahallini ziyaret ettik. Bu mescidin içinde, Peygamber Hz. İbrahim ve eşi Sara, Peygamber Hz. İshak ve eşi, Peygamber Hz. Yakup ve oğlu olan Peygamber Hz. Yusuf’un kabirlerini ve makamlarını ziyaret ettik. El-Halil’de, bütün iş yerleri Yahudiler tarafından kapatılmıştı. Ticaret yasaktı. Halk, geçimini çok zor temin ediyordu. Çocuklar, gelen ziyaretçilerin önünü kesiyor ve dilencilik yapıyorlardı. Durum, çok acıklıydı. Geçen hafta, Filistin’in iki siyasi partisi olan El-Fetih ve Hamas’ın, Mısır’da anlaştıklarını duyunca, sırf bu sebeple çok sevindim. Çünkü, bu dram artık ve mutlaka bitmelidir. KUDÜS, AH KUDÜS Tekrar Kudüs’e döndüğümüzde, Yahudileri kızdırmadan şehrin hemen her tarafını gezdik. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği Zeytin Dağı’na çıktık. Göğe yükseldiği yere gittik. Emevi ve Abbasi dönemine ait bir çok tarihi eseri gördük. İslam tarihi adeta burada yatıyordu. Kudüs, eski ama eskiye sadık kalınarak yenilenen haliyle, çok modern bir şehirdi. Yahudiler, Kudüs’ün batısını, Filistinliler de doğusunu Başkent ilan etmişlerdi, ancak Birleşmiş Milletler ikisini de kabul etmiyordu. Kudüs’te kaldığımız otelden de, yemeklerinden de memnun kaldık. Gerek Ürdün’de, gerek Filistin’de Müslümanlardan çok sıcak ilgi gördük. Bizi, kucaklayarak karşıladılar ve kucaklayarak uğurladılar. Kudüs’teki Müslüman halk, Türkiye’den çok şey bekliyor. Para-pul değil tabii.Yahudilere karşı Müslümanların desteklenmesini ve korunmasını istiyorlar. İsrail’den tekrar Ürdün’e dönüp, Kraliyet Havayolları ile bu defa Suudi Arabistan’a uçtuk. Daha önce gördüğüm Mekke ve Medine’yi “Umre” yaparak, bir defa daha ziyaret etme imkanı bulduk. Sultan II.Abdülhamit’in sürgün ettiği Mithat Paşa ile Mahmut Celalettin Paşa’nın boğdurulduğu Taif Şehri, Mekke’ye 60 km uzaklıktaydı. Olay mahallini görmek istedik, ama bizi yoldan çevirdiler ve şehre sokmadılar. Gezi boyunca, tek üzüntüm bu oldu. Onun yerine, Sultan Abdülaziz’in oğlu olan Atatürk’ün seçtiği son Halife Abdülmecid Efendi’nin Medine’de, Cennet-ül Baki’deki kabrini bulup, ziyaret etmek beni çok mutlu etti. Gezi boyunca yorulduk, ama yorgunluğa değdi. Böyle gezip dolaşırken, aklıma hep Evliya Çelebi geldi. Muhterem bütün dünyayı, hem de yorulmadan nasıl gezmiş, insan hayret ediyor. NOT: Her yıl başarıyla tekrarlanan Saray 6 ncı Kültür Festivali, önümüzdeki hafta yapılıyor. Zengin bir program hazırlanmış, ama yerel sanatçılara yer verilmemiş. Yöresel bir etkinlikte –olduğu halde- yerel sanatçıya yer verilmemesini, programı yapanların beceriksizliği olarak görmek gerekir. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.