Halkı kolay yönetebilmek için ilk önce, bir hedef belirleyeceksin. Belirleyeceğin hedefi, çok iyi bir şekilde analiz edeceksin ki; halkı oraya konsantre ettikten sonra, artık korkun olmaz. Halkın önüne bir hedef koydun mu, korkma. Tıpkı, Stalin’in Tavuğu gibi yolmaya devam edeceksin.
İktidar, 9 yıldan beri Türkiye'de, her şey güllük gülistanlıkmış gibi, yaygara koparıyor. Yandaş medya da, yalakalığını yapıyor. Temel bir gerçek var. O da ne işçisi, ne çiftçisi, ne emeklisi,, ne de memuru hayatından memnun değil. Herkes bir arayış içinde, “halimiz ne olacak” diye kara kara düşünüyorlar.
İktidar, yoksulluğu bitirecekti. Bitirmedi. Yolsuzluğu bitireceklerdi. Onu da yapmadılar. Yasakları bitireceklerdi. Onu da bitirmediler. Yolsuzlukları bitirecekti. Onu da beceremediler. O’da yetmedi, yolsuzluğu adeta yasallaştırdılar. Yolsuzluk nerede olur, nerede kurgulanır diye sorarsanız, adresi belli.
Vatandaşın halini sorarsanız, durum orta da. İktidar, her şey güllük gülistanlık derken, kimse halinden memnun olmadığı gibi, ülkede güven diye bir şey yok. Vatandaş perişan durumda. İktidar, devletin tüm imkanlarını istediği şekilde kullanıyor. Tabiî ki onlar, her şey güllük gülistanlık diyorlar. Aslını sorarsanız, vatandaşın durumu Stalin’in Tavuğu’na dönmüş durumda.
Stalin’in Tavuğu, bu hayatta bize neler anlatıyor?
Stalin’in Tavuğu Stalin, en sadist cinayetlerini planladığı çalışma odasına yakın dostlarını toplamış, sohbet ediyordu. Votka şişelerinin biri gidip, diğeri geliyordu. Kafalar iyice dumanlanmıştı. Stalin, kan çanağına dönmüş gözlerini etrafında dalkavukluk yarışına girmiş adamlarına çevirerek sordu: - Ey saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım... Söyleyin bakalım halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için, yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır? Her dumanlı kafadan bir ses çıktı.. Kimisi adaletten, haktan söz etti.. Kimisi demokrasiden.... Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten... Kitlesel cinayetlerin deha çapındaki katili Stalin, beğenmedi adamlarının izahatlarını... Bir kadeh daha votka çekerek, söyle dedi: - Yönetimi eline geçiren hükümdarın, Tanrı’dan pek farkı yoktur! Halkın, karşınızda baş eğip durması için, ne yapmanız gerektiğini durun da şu beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım... Hemen hizmetçileri çağırıp emretti. - Çabuk bana bir tavuk getirin... Aceleyle bir tavuk kapıp getirdi adamları... Stalin, kafaları iyice dumanlanmış adamlarının gözleri önünde başladı canlı canlı tüylerini yolmaya tavuğun,... Bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverdi, lider... - Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk... Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı canımı atayım diyor, soğuktan tir tir titriyordu... Masaların altına giriyor, köşeli masa ayakları canını yakıyor... Duvar diplerine koşuyor teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde kalıyor... Şömineye yaklaşıyor, tüysüz derisi kavruluyor... Çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor... O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane tane atıveriyor yolunmuş tavuğun... Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse peşinden koşuveriyor.. Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin: - Gördünüz mü, Halk dediğiniz topluluk, bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup at ve serbest bırak... O zaman yönetmek kolay olur... Stalin'in sofra dostları hayretler içinde kalıp " Vay anasına birader... Adamdaki akıla bak..." diye başlarını salladılar... |