|
||
Libya Üzerine Ahkam Kesmek ! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Araplar karıştı ya, şimdi herkes Ortadoğu Uzmanı. Libya’nın yerini haritada gösteremeyen bu uzmanlardan ve ahkam kesenlerden ortalıkta geçilmiyor. İzin verirseniz, iki laf da ben söyleyeyim. Libya’daki halk ayaklanmasından sonra batılı devletlerin işe karışması, tanımadığımız bir çok “Dış Politika Uzmanı”nı ortaya çıkardı. Televizyonlarda ve gazetelerde yorumdan geçilmiyor. O kadar ki, haberlerin yerini neredeyse “yorumlar” aldı. Bu konuda benim de söyleyeceğim bazı şeyler var, ama uzmanlardan (!) sıra gelirse. Öyle ya, ben bir dış politika uzmanı değilim. Ne var ki, bu toz duman içinde okuyucularımın hoşgörüsüne sığınarak, fazla derine dalmadan iki laf da ben söyleyeyim. DİKTATÖRÜN ZULMÜNE, MAZLUMUN TOKADI 4 asırlık hakimiyetten sonra bağımsız hale gelen Arap ülkeleri, önce efendilerine karşı gelip Osmanlıyı “tü-kaka” ettiler. Osmanlı’nın zulmünden kurtulduklarını söyleyip nankörlük ederlerken, içlerinden çıkan diktatörlerin zulmüne tanık oldular. Petrolden başka hiçbir artı değer üretmeyen, petrolü bile kendi marifetleriyle değil, batının teknolojisi ile çıkarıp zengin olan bu ülkeler, tabir uygunsa iyice şımardılar. İslam’da demokrasi olmadığına inandırılıp, kendilerine zulmeden diktatörlere boyun eğdiler. Ne var ki, sabrın ve zulme katlanmanın bir sınır vardı ve nihayet patladılar. Patladılar, çünkü çektikleri dayanılacak gibi değildi. Petrol zengini olan hemen bütün Arap ülkelerinde petrol gelirlerinin çok büyük bölümü, Kral, Şeyh ya da bu yetkiyi kullanan diktatörler ve aileleri tarafından zapt ediliyordu. Halklarına bazı sosyal imkanlar sağlayan bu diktatörler, başta gümrük yasakları olmak üzere diğer ticari yasakları ortadan kaldırıyor, vergileri de azaltarak halklarına “Ticaret yapın, çalışın kazanın, ancak petrolle ilgilenmeyin.” demeye getiriyorlardı. Bu durumu gazete haberlerinden değil, bizzat bu ülkelerden bazılarına giderek yerinde görmüş ve öğrenmiştim. Bu diktatörlerin çoğu, yönetimi babalarından devir alıyor ve aile boyu iktidar oluyorlardı. Bazıları ise, göstermelik seçimler yapıyor ve sandıklardan hep kendileri çıkıyordu. Bu diktatör ve aile bireylerinin yaptıkları hırsızlıklar ve böylece yabancı bankalara yığdıkları paralar her yerde konuşuluyor, ama hiç kimse “Bu hırsızlığı durdurun.” diyemiyordu. TUNUS DERKEN, MISIR VE SONRASI İlk “isyan” sesi, Tunus’tan yükseldi. Tam 23 yıl süreyle ülkeyi soyup soğana çeviren Başkan ve ailesi, halkın isyanı ile nihayet devrildi. Ülkeyi terk etmek zorunda kalan hırsız Başkan ve ailesi, şimdi çaldıkları paraları yiyerek, ömürlerinin geri kalan kısmını yine refah içinde geçirmeye devam ediyorlar. Tunus’u örnek alan Mısır halkı da boş durmayıp, 30 yıllık diktatörlerini “alaşağı” ettiler. O da, çaldıklarıyla şimdi refah içinde yaşamanın planlarını yapıyordur. Libya’nın Kaddafi’sine gelince, o göstermelik de olsa bir seçimle değil, 1969 yılında yaptığı bir askeri darbe ile bu konuma geldi. Ordu’da genç bir Yüzbaşı iken kendisini terfi ettirip, koftiden Albay olan Kaddafi’nin, neden General olmadığını, doğrusu çok merak ediyorum. Türkiye’nin 3 katı olan topraklarının % 80 inden fazlası çöl olan ve İstanbul’un ancak yarısı kadar bir nüfusa sahip olan Libya’nın da, - Allahın bir lütfü olarak - topraklarında zengin petrol yatakları vardı. Vardı, ama bu zenginlik halkın değil, dünyaya kafa tutan ve Paris’in göbeğine bedevi çadırı kurabilen Kaddafi ve ailesinin, keyfi ve çılgın arzuları için harcanıyordu. Kaddafi’nin bir kızı ve 5 oğlu vardı. Kızının ne yaptığı pek bilinmiyor, ama oğulları Libya’nın bütün ticari ve sınai kaynaklarını ele geçirmiş, bütün sektörlerin kaymağını yemenin derdindeydiler. Bu yağma ve sömürüye yan gözle bakanın gözü çıkarılıyordu. Saltanat çalıyor, yiyor ve yan bakanların kanını akıtıyordu. Devran, hep böyle sürmedi. Mısırdan sonra sıra onlara gelmişti ve beklenen oldu. KADDAFİ, SADDAM HÜSEYİN’DEN DE BETER Aslında, zulmü gösteren pencereyi önce Saddam aralamıştı. Irak’ta halkına yaptığı zulüm ve işkence, önce onun saltanatını yıktı ve canını aldı. Onun çok değil, iki oğlu vardı. Yani, iki küçük zalim. Oğul Uday, Irak Milli Futbol Takımının değişmez Başkanı, iyi oynayamayan oyuncuların Azrail’i gibiydi. Bir seferinde takım, Suriye Milli Takımına yenilince, bütün futbolcuları yere yatırtmış ve ayaklarına nal çaktırmıştı. Öteki oğul Kusay ise, kendisine yüz vermeyen kadın ve kızları soydurup, buz kalıpları içine oturtuyordu. Şimdi ikisi de, bir kırsalın yamacında yan yana yatıyorlar. Babalarının nasıl can verdiğini ise, bilmeyen yok. SIRA, ÖTEKİ DİKTATÖRLERDE Zulüm, İslam dininde haram ve büyük günahlardan sayılıyor. Ama, Arap diktatörlere göre öyle sayılmıyor. Hırsızlık da büyük haramlardan, ama onlara göre o da haram değil. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki bütün Arap ülkeleri şimdi kaynıyor. Yemen, Bahreyn, Fas, Suriye ve diğerleri diken üstünde oturuyorlar. Kanaatim o ki, bu topraklardaki petrole göz diken batının iştahı kesilmez, bu ülkeleri yöneten diktatörlerin de zulmü sona ermezse, bu diktatörler bir bir gidecekler. Korkarım ki, onlar gitmekle halkları kurtulamayacak. Çünkü, o zengin petroller bu defa emperyalist güçlerin eline geçecek. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.