Yeni yıl, kırık hayaller ve boş umutlarla yine kapımızda. Bu yılın en büyük özelliği “Seçim yılı” olması. Yaşamından ve geçiminden muzdarip olanlar, oy’unuzu düzgün kullanırsanız, yeni yıl sizin için çok şanslı bir yıl olabilir. Aksi halde …
Yüce Yaradan’ın saati hiç durmuyor ve saniye sekmiyor. Böylece yıllar gelip geçiyor. Öğrencilik yıllarımızda Biyoloji Hocamız rahmetli Saide Hanım maaşını alınca, her ayın başında bizi mutlaka bir Pastaneye götürür ve pasta vb. ikramlarda bulunurdu. Hocamızın ikramına o kadar alıştık ki, aybaşı’nın gelmesini sabırsızlıkla beklerdik. Bir gün hocamıza bu beklentimizi söyledik. Hoca, hemen kaşlarını çattı ve ; “Aman çocuklar, aybaşı’nın erken gelmesini sakın istemeyin. Ben size, her zaman ikramda bulunurum. Ayın başı çabuk gelirse, ömrümüzden kaybediyor ve ömrümüz biraz daha kısalmış oluyor. O sebeple ben, zamanın çabuk geçmesini istemiyorum.” demişti. Bizse, zaman çabuk geçsin, hocamızın ikramı gelsin. Bu arada okulumuzu bitirelim, hayata atılalım ve başka isteklerimize kavuşalım diye can atardık. Şimdi, hocamızın ne kadar haklı olduğunu, bu arada geçmesi için can attığımız o zamanın, ne kadar “kısa” olduğunu anlamış olduk.
YENİ YILDA, YENİ UMUTLAR Her geçen yıl ömrümüzden bir yıllık süreyi alıp götürürken, hayattan umudunu kaybedenler için;“Bu yıl, işlerim belki daha iyi gider.” düşüncesiyle, yeni umutlar da getirebiliyor. Çünkü, eskilerin tabiri ile “İnsan, gerçekten hayal ettiği müddetçe yaşıyor.” Hayallere bağlı olan umutlar tükendiği zaman, yaşamanın zaten hiçbir anlamı kalmıyor. Türkiye gibi, “yarın ne olacağı ve insanın nasıl bir tehlike ile karşılaşacağı belli olmayan bir memlekette”, iyi şeyler hayal etmek oldukça zor. Bu zorluğun ve kimilerine göre çaresizliğin başında ülkenin kötü yönetilmesi, yönetenlerin gelecek için halkın çoğunluğuna bir umut, bir güven vermemesinden kaynaklanıyor. Seçip, ülkenin yönetimini teslim ettiğimiz siyasi iktidar, yaklaşık 9 yıldan beri sadece kendisi ve yandaşları için çalışıyor. Zaman zaman yoksul halkın ağzına sürülen bir parmak bal, çok şeyler yaptıklarına dair attıkları parlak nutuklar, yandaş medya patronlarının ve onların kiralık kalemlerinin çizdikleri yaldızlı tablo, Nasrettin Hoca’nın eşeğine taktığı yeşil gözlüğün gösterdiğinden farklı değil. İşte, 9 yıldan beri gözümüze takılan bu yeşil gözlükle sapı ve samanı, yeşil ot niyetine yemeye çalışıyoruz. Hocanın eşeği gibi, halkımızın önemli bir kısmı bunun farkına vardığında nallar çoktan havaya dikilmiş olacak. O zaman da, iş işten geçmiş olacak.
YENİ YILDA SEÇİM VAR Bir ara 5 yıla çıkarılan seçim süresi, yine 4 yıla indirildi. O sebeple önümüzdeki yeni yılda, yine seçim var. 12 Haziran 2011 Pazar günü yapılacak olan genel seçimde, iktidar partisi halkımızdan yine bir 4 yıl daha isteyecek. İstemek, onların yasal hakkı. Onlara, yeniden 4 yıllık bir iktidarı vermekse, halkımızın takdiri ve yetkisinde. İktidarın, seçimi kazanmak için “meşru olan her yola” başvurması da, onun hakkı. Bir kere daha tekrar edelim. ”Meşru olan her yol.” Oysa, şimdiden gelen haberler, iktidarın önceki seçimlerde olduğu gibi meşru yoldan gitmediği, başta devletin imkanları olmak üzere meşru olmayan bütün yolları ve imkanları kullanarak seçimi kazanmak istediği, sadece iddia edilmiyor, açıkça görülüyor. Mesela, günlük maişetini bile çıkaramayan ve yarını karanlık olan insanlar için hazırlanan gıda ve diğer ihtiyaç paketlerinin yakında dağıtımına başlanacağı söyleniyor. Kış kapıda olduğu için, kömür dağıtımı başlamış bile. Bir kaç yıldan beri Çiftçiye verilmeyen doğrudan desteğin, 480 milyon lira olarak dağıtımı yapılmak üzere. Başta Belediyeler olmak üzere yerel yönetimler, bu seçim için hazırlanmaya şimdiden başladılar. 4 yıldan beri vatandaşın hasret kaldığı hizmetler, tamamen seçim yatırımı olarak verilmeye başladı. Halk, bütün bunlardan memnun gibi görünüyor, ama seçimden sonra bütün bunlara son verilecek. Ta ki, öteki seçime kadar.
HAKKINI ARAMAYAN, HAKKA LAYIK DEĞİLDİR. Her seçimden sonra aldatıldığımızı anlayınca, bağırıp çağırıyoruz. Pişman olduğumuzu söylüyoruz. “Elim kırılsaydı da, o oyu vermeseydim.” diyoruz. Diyoruz, ama aynı hataları yapmaya devam ediyoruz. Türk toplumu olarak, hakkını aramasını bilmeyen bir toplumuz. Oysa, hakkını aramayan, hakka layık değildir. 4 yılda bir elimize verilen bu “altın imkanı” kullanmasını bilmiyoruz. Küçük menfaatlere tenezzül ederek, o “altın imkanı” adeta bir mal gibi, hem de çok ucuza satıyoruz. 4 yıl süreyle köyümüze kentimize uğramayan Milletvekili ve hükümet yetkililerini, seçim zamanı bağrımıza basıyor, kahvelerde, meydanlarda attıkları nutuklarını hayranlıkla ve büyük bir saflıkla dinliyor ve alkışlıyoruz. Bu durumu gören iktidar yetkilileri ve seçilenler, vaatlerini ciddiye almıyor ve hiç birini yerine getirmiyorlar. Bence, biz değil, onlar haklı. Hesap sormayan, sadece alkışlayan, unutan ve her şeye razı olan bir halka karşı, böyle davranmakta onlar yerden göğe kadar haklılar. Bu konuda yazacak ve söyleyecek o kadar çok şey var ki. Hele yeni yıla girelim ve seçimler biraz daha yaklaşsın. Bu konuda biraz daha dertleşiriz. Bütün okuyucularımın, yeni yıla sağlık ve huzur içinde girmelerini ve mutluluk içinde geçirmelerini diliyorum.
|