Son zamanlarda yoğunluk kazanan öğrenci olayları, “iyiye işaret” sayılmıyor. Toplumsal tepkimeyi ortaya koyan bu olaylara hükümetin kaba kuvvetle tepki vermesi, onları yatıştırmak yerine daha çok artırıyor. Sonuçlarının hayırlı olmasını dileriz.
Ardı arkası bir türlü kesilmeyen öğrenci olayları, Aralık ayı içinde iyice doruk yaptı. Anlaşılan o ki, Üniversitelerde öğretim yerine, her gün eylem planları yapılıyor. Öğrenci olayları, öteden beri toplumsal tepkimenin bir aynası olarak görülüyor. İlk defa 1960 askeri darbesi öncesi görülen ve darbeye zemin hazırlayan öğrenci olayları, hala hafızalardan silinmiş değil. Dönemin iktidar mensuplarının bu olayları önemsememesi ve zor kullanarak üstüne gitmesi bunların şiddetini artırmış, olaylar ne yazık ki 27 Mayıs’ta yapılan askeri darbenin sebeplerinden biri olmuştu. Bizdeki öğrenci olaylarının çoğu, bir hak arama yerine daha çok siyasi maksatlı oluyor. Ya da hak aramalar, kimi provokatörler tarafından hemen siyasi bir yöne çekiliveriyor. Öğrenci guruplarının içine sızan bu kötü niyetli kişiler, olayları mecrasından çıkarıp, öğrencilerin ve kamunun zararına sebep olabiliyorlar. ŞİMDİ, “YUMURTA ATMAK” ÇOK MODA Tepki amaçlı son öğrenci olaylarında, yumurta atmak çok moda oldu. Bir zamanlar çürük domates atılırken, şimdi domates mevsiminin olmaması ve çürük domates bulunmaması sebebiyle, öğrenciler yumurtaya sarıldılar. Bu arada yumurta üzerine bir çok espri üretilirken, olayların esas nedenleri unutturulmaya çalışılıyor. Bu tepkilere muhatap olanlar ve özellikle hükümet yetkilileri, olayların nedenlerini araştırma ve bu nedenleri yok etme yerine, Polisin gücünü ve kaba kuvvet kullanmayı yeğliyorlar. Polisin, hududunu aşan kaba kuvvete sarılması, öteki söylemle “orantısız güç” kullanması, olayları yatıştırma yerine daha çok azdırıyor. Polisin, yapılan her türlü gösteriye karşı çıkması, önlemeye kalkması, katılanlara karşı zor kullanması, daha da önemlisi çeşitli kimyasal maddeler sıkıp zarar vermesi, Anayasal bir hakkı da ortadan kaldırıyor. Oysa, Anayasa’mızın 34ncü maddesi aynen; “Herkes, önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”diyor. Bu hüküm, dünyada bir çok ülkenin Anayasa’sında da aynen var. Hatta, bir başvuru üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, bu eylemi haklı görmüş.
ÖĞRENCİ GÖSTERİLERİNDEN NEDEN KORKULUYOR? Öğrenci olaylarının bir toplumsal tepkimeyi ortaya koyması, halkınsa bu biçimde örgütlenip bu konuda etkili olamaması, iktidar mensuplarını ürkütüyor ve korkutuyor. Özellikle ve çok kere haklı olan tepkilerin, toplumsal kargaşayı daha çok tetikleyeceğini bilen iktidar mensupları, bunları hemen önlemeye çalışıyor. Oysa iktidar mensuplarının, bu tür olayları kaba kuvvetle ve polis gücüyle önlemek yerine, sebeplerini ortadan kaldırması en iyi çare olacaktır. Demokrasinin olmadığı dikta toplumlarda, kaba kuvvetle sonuç alınsa da, demokrasi ile kaba kuvveti bağdaştırmak, asla mümkün olamaz. O nedenle, hükümetin kaba kuvvetle sonuç alma yolunu terk etmesi gerekiyor. Bu olayları, “Basit öğrenci olayları” deyip geçiştirmek, çok yanlıştır. Ülkeyi idare edenlerin geçmişte yaşananlardan ders alması gerekir. İktidar sahiplerinin ellerinde tutukları güce güvenip tedbir almaması, hem ülkemiz hem de kendileri için çok üzücü olabilir. Görünen köy, hiçbir yerde kılavuz istemiyor. |