Hıristiyan azınlıklar, Türkiye’de istedikleri bütün hakları elde ediyorlar. Dışarıdaki Türk/Müslüman azınlıklarsa, Lozan Antlaşması’na rağmen mahrumiyet içindeler. Bu durum insanın aklına, “Türk hükümeti, acaba bu antlaşmayı tanımıyor mu?” sorusunu getiriyor.
Kanı ve canı pahasına kazandığı “Kurtuluş Savaşı” ile düşmanlarını masaya oturmaya mecbur eden Türk Milleti, bu başarısını “Lozan Antlaşması” ile taçlandırmıştı. Bilindiği gibi, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Barış Antlaşması ile bugünkü yeni Türkiye devleti ve üç ay sonra da, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Tarihi”, ilkokuldan itibaren her dereceli okullarda öğrencilere okutuluyor. Kurtuluş Savaşı’nın nasıl yapıldığını ve nasıl kazanıldığını bilmeyen yok. Oysa, iç ve dış politika adına yapılanlara bakıldığında, AKP liler de bu savaşın nasıl yapıldığını ve nasıl kazanıldığını acaba biliyorlar mı? Başka bir söylemle, bu ülkeyi yönetenler bunu acaba nasıl ve ne kadar biliyorlar?
İÇERİDE VE DIŞARIDAKİ AZINLIKLARIN HAKLARI İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlıların taraf olduğu bu antlaşma ile Anadolu’daki Rumlarla, yine Anadolu’daki Ortodoks Kiliselerinin varlığı son buldu. Antlaşmaya göre, bir “mübadele” yapılarak, Anadolu ve Doğu Trakya’daki Rumlar Yunanistan’a, keza Yunanistan’daki Türkler de Türkiye’ye gönderilmişti. Sadece İstanbul Rumları ile Batı Trakya’daki Türkler yerlerinde bırakılmıştı. “Azınlık” olarak adlandırılan bu kimselere bulundukları ülkeler diğer vatandaşlarıyla eşit haklar tanıyacak, “mütekabiliyet” denilen “karşılıklılık” esası gözetilerek bir tarafın verdiği hakkı, diğer taraf da ülkesindeki azınlıklara aynen verecekti.
TÜRKİYE, ANTLAŞMAYA AYNEN UYDU Geçen 87 yıl içinde, Türkiye Lozan Antlaşması’nın hükümlerine bire-bir uydu. Yunanlılarsa, uymamak için büyük direnç gösterdiler. Mesela, İstanbul’da azınlıklara ait eskiyen ve yıkılmaya yüz tutan Kilise ve Okul gibi binaların onarımına Türkiye izin verdiği ve bu onarımlar yaptırıldığı halde, Yunanistan ülkesindeki hiçbir Cami ve Okulun onarımına izin vermedi. Keza Türkiye, azınlıklara din görevlisi seçme konusunda tam bir serbestlik tanıdığı halde, Yunanistan oradaki Türk/Müslüman azınlıkların İmam, Müftü gibi din görevlilerinin seçimine hep müdahale etti. Ne hikmetse, bu haksızlığa karşı Türkiye hükümetleri hep pasif kaldılar ve oradaki Türk/Müslüman halkların haklarını korumada, hiçbir gayret göstermediler. İşin kötü tarafı, Lozan Antlaşması’nın açık hükümlerine rağmen, hep sessiz kaldılar.
RUM VE ERMENİ AZINLIKLARA YENİ HAKLAR AKP iktidar olduktan sonra yalnız Rum azınlıklar değil, Ermeni azınlıklar da yeni haklar elde ettiler. Mesela, ibadete kapalı olan Trabzon’daki Sümele Manastırı onarılarak, Ortodoks Rumların ibadetine açıldı. Ağustos 2010 ayında büyük bir törenle yapılan açılıştan sonra, şimdi bu açılışın sürekli olması bekleniyor. Bilindiği gibi, daha sonra da Van’da bulunan Akdamar Kilisesi de, üstelik Türk Hükümeti tarafından onarıldıktan sonra, büyük bir törenle ibadete açıldı. Orada da, bundan sonra ibadetin sürekli olması bekleniyor.
O HALDE, AYASOFYA NEDEN KAPALI? Önce Kilise olan, İstanbul’un fethinden sonra tam 482 yıl süreyle Cami olarak kullanılan Ayasofya, 1935 yılından beri ibadete kapalı tutuluyor. Oysa, uzun yıllar kapalı bulunan ve Lozan Antlaşması’na rağmen yeniden ibadete açılan iki Kilisenin durumu ortadayken, Ayasofya acaba neden ibadete açılmıyor? Yine sormak lazım. Şimdi de Heybeliada’daki Rum Ruhban Okulu’nu açmaya çalışan AKP iktidarı, Ayasofya’yı Cami olarak ibadete açmak için bir yerlerden izin mi bekliyor? Daha da kötüsü, iktidarın niyeti Ayasofya’yı acaba yeniden Kilise yapmak mıdır? Eğer öyle bir düşüncesi varsa iktidar, Lozan Antlaşması’nı tanımıyor, demektir. Bilindiği gibi, bu antlaşmayı Amerika da tanımamıştı. Ne demek istediğimi, şimdi daha iyi anlatabildim mi acaba?
|