Çok eski bir yerleşim birimi olan Saray İlçesi, bugüne kadar başarılı bir Kaymakam göremedi. Görevleri sırasında hemen hiçbir iş ve hizmet üretmeyen Kaymakamlar, bu ilçeyi sıçrama tahtası yapıp, çekip gittiler. Geride, adlarını yad ettirecek hiçbir eser bırakmadılar.
Devletin çarkı dönüyor. Bir Kaymakam gidiyor, başka bir Kaymakam geliyor. Yakın geçmişe kadar mülki sıralamada 3 ncü sınıf olan ilçemiz, şimdi ikinci sınıf oldu. Gelen Kaymakamların çoğu hizmet etmenin değil, buradan daha üst sınıftaki bir ilçeye atlamanın yollarını arıyorlar. İşin ilginç yanı, bunu gizleyenlerin yanında, dürüstçe itiraf edenler de var.
*** Kaymakam sözcüğü, dilimize Arapçadan gelmiş. “Kaim” ve “Makam”, sözcükleri birleşince Kaymakam, yani bir yere oturan makam anlamına geliyor. Kaymakam deyip geçmeyin, Osmanlı devletinin yönetiminde, Padişah tarafından tayin olunan ve Sadrazamın yokluğunda Divana Başkanlık eden kişiye de Kaymakam denirdi. Daha sonra adlarına “İlçebay” denilen Kaymakamlar, ilçe idare mülki amiri olarak da hep tayinle görev yaptılar. O görevleri şimdi, Kaymakam adıyla sürdürmeye devam ediyorlar. Kaymakamların durumu, İllerdeki Vali’nin hukuki ve idari durumuna benzer. Ancak, devleti Vali temsil ettiği cihetle Kaymakamlar, siyasi nitelikli bir görevli değil, devlet memuru konumundadırlar. O nedenle Kaymakam, ilçenin idari işleri hakkında öncelikle Valiye başvurur. İlçenin mülki amiri olarak, Adliye ve Askeriye hariç, ilçedeki bütün idari görevlilerin başıdır. Kaymakam, Belediye ve köy idarelerini ve bunlara ait kuruluşları, sürekli denetimi altında tutar. Her yıl ilçenin bütün beldeleriyle, köylerinin en az yarısını ve ilçe içindeki teşkilatı denetler. Köylerin mali işleriyle yakından ilgilenir. Köy Muhtarlarının, köy ve köylü yararına olmayan kararlarını bozar. Görevlerini yerine getirmeyen ve usulsüz işler yapan Muhtarlar hakkında idari inceleme ve soruşturma açar ve onlara ihtarda bulunur. İhtiyar Meclislerine yol gösterip, gerekli talimatları verir. Kaymakamların, tabii ki başka bir çok görevi daha var.
SARAY, BÖYLE BİR KAYMAKAMI HENÜZ GÖRMEDİ 1940 yılına kadar, Saray’da kimlerin Kaymakamlık yaptığı bilinemiyor. Yani, ilçe kayıtlarından bulunamıyor. 1940 yılından sonra bu görevi yapanlarsa belli. Yaşı bizden büyük olanlar, şimdiye kadar hiçbir Kaymakamın bu ilçede gözle fark edilir bir iş, bir hizmet ve kalıcı bir eser ortaya koymadığını söylüyorlar. Saray, ilçem olduğu için ben de, hayata atıldığım 1963 yılından beri izliyorum ve Kaymakam gayretiyle yapılmış böyle bir hizmet ve bir eser göremiyorum. Haksızlık etmemek için hemen belirteyim ki, 2005 yılında gelip, geçen yıl ayrılan Yaşar Karadeniz’in hakkını yememek gerekiyor. Bu köşede yazan bir kişi olarak, bu Kaymakamı sürekli izledim. Çok olumlu olan beşeri ve sosyal ilişkilerinin yanında, görevini başarıyla yürütmek için büyük gayret gösterdiğine yakinen tanık oldum. Hayırseverleri teşvik ederek Okul ve Spor Salonu yaptırmanın dışında, Kaymakam köy ve köylülerle de yakından ilgileniyordu. Karadeniz, Köylere Hizmet Götürme Birliği’ni en iyi çalıştıran bir Kaymakamdı. İlçeye bağlı köylerin köy içi yolları, bu Kaymakam zamanında kilit taşlarla kaplandı. Köylere Düğün Salonu, Spor Salonu gibi bir çok tesis yine bu Kaymakamın gayretleriyle yapılabildi. Hele, ilçedeki sosyal kaynaşmayı en iyi sağlayan ve geleneksel hale getirilen Saray Bahar ve Kültür Festivali, onun çok önemli bir eseridir.
BURHANETTİN ERGUN, TARİHİMİZİ YIKIP GİTTİ ! 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, ilçemiz Kaymakamı olarak Burhanettin Ergun atanmıştı. Askeri yönetimden aldığı cesaretle yasa tanımayan bu Kaymakam, ilçeye hiçbir hizmet getirmediği gibi, pek çok zararlı işler de yaptı. Mesela, üç asırdan beri Kırım Hanları’nın ve ailelerinin metfun bulunduğu Ayaspaşa Camii haziresini, adeta talan ettirdi. Hiç gereği yokken, buradaki Han Mezarları’nın başındaki mezar taşlarını söktürüp, Şehir Mezarlığı’na naklettirdi. Kaymakam böylece, üç asırlık bir tarihi ortadan kaldırdı. Bu taşların bir kısmı daha sonra tekrar Cami bahçesine taşınmışsa da, hangi taşın hangi mezara ait olduğu anlaşılamadı. Eski bir kaya parçasını dahi yerinden oynatmayan, kültür ve tabiat varlığı saydığı eski hiçbir esere el sürdürmeyen Anıtlar Kurulu, Kaymakamın işlediği bu tarih cinayetine, sadece seyirci kaldı. Çok hazindir ki, Şehir Mezarlığı’na nakledilen o mezar taşlarının bazılarının, Mezarlık duvarının yapımında kullanıldığını, daha sonra esefle öğrendik. 1975 yılında, bendeniz İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcısı iken, Burhanettin Ergun da, İstanbul Vali Yardımcısı’ydı. Olayı, kendisine sordum. Yüzüme bakıp, “ Hiç sorma. O, büyük bir yanlıştı.” demekle yetindi. İşte, Saray’dan böyle Kaymakamlar da geldi, geçti.
KAYMAKAM ZEKİ KAYA, SARAY’I ÜZDÜ Geçen yıl, Yalova/Çınarcık Kaymakamı iken ilçemize atanan Zeki Kaya, göreve başlar başlamaz ilçeyi ve kimi köylerini vuran sel felaketi ile karşılaştı. Bir haftalık Kaymakam büyük bir uğraş vererek, sel mağdurlarının yaralarını sarmayı başardı. Ben de, bu köşede o’ndan övgüyle bahsetmiştim. Kaymakam daha sonra, halkın tabiriyle işi gevşetti. Rapor alıp uzunca süre göreve gelmeyince, iş Çerkezköy Kaymakamına düştü. O da, Çerkezköy gibi büyük bir ilçeyle uğraşırken, Saray’a yeterli zamanı ayıramadı. Böylece, Saray ve köyleri halkı, Kaymakamlık nezdindeki işleri sebebiyle mağdur oldular. Daha doğrusu, bizzat Kaymakamla görüşüp, dertlerini anlatma ve sorunlarını çözme imkanı bulamadılar. Köy Muhtarlıkları, tamamen denetimsiz kaldı. Belediyeler de, Kaymakamlık nezdindeki işleri sebebiyle sıkıntıya düştüler. Mülki amir aslı olmayınca, bürokrasideki gevşeklik de, vatandaşın mağdur olmasına sebep oldu. Geçtiğimiz günlerde Kaymakam Kaya’nın terfi ettirildiğini ve Tekirdağ Vali Yardımcısı olduğunu öğrendik. Devlet Bürokrasisinin tepesinde itibari 45, fiili 35 sene görev yaptığım için çok iyi biliyorum ki, başarılı olanlar ancak terfi ettirilir. Anlaşılan o ki, o eskidenmiş.
YENİ KAYMAKAMIMIZI, HENÜZ TANIMIYORUZ Zeki Kaya’nın uzun süreli raporu üzerine gönderilen Kaymakam Vekili bırakın köylerini, iki ayda ilçe merkezini bile tanıyamadı. Gerekli bilgi ve tecrübeden yoksun olan Vekil, öyle sanıyorum ki rutin işlere ait evrakı imzalamaktan öte, hiçbir iş yapmadı. Vekilin, İlçenin tek yayın organı olan, ancak olup biten her olaydan kamuyu haberdar eden bu gazeteyi bile okumadığı anlaşılıyor. Kaymakamın bütün yetkilerini kullanan bu Vekilin ilgisizliği ve başarısızlığı, ilçemizin zararına oldu. İdarenin başı, olaylara ve konulara karşı ilgisiz olunca, memurlar da aynı tavrı gösterdiler. Ve, kısa süre de olsa ilçemize de, devlet kapısında koşuşturan vatandaşlarımıza yazık oldu. Şimdi devleti yönetenlerden, bu Vekili asaleten Kaymakam yaparken, bir kere daha düşünmelerini istiyoruz. *** Yeni Kaymakam’ınsa, 13 Ağustos Cuma günü göreve başladığını, nihayet öğrendik. Daha önce bir süre Vize Kaymakamlığı yaptıktan sonra Sinop/ Ayancık ilçesine atanan Gülihsan Yiğit, şimdi ilçemizin Kaymakamı. Yeni Kaymakamımızı, henüz tanımıyoruz. Kendisine başarılar diliyoruz. Burayı basamak yapıp, şimdiden başka arayışlara girmeyeceğini umut ediyoruz. Şimdiye kadar hizmet yüzü görmeyen, devlet nezdinde hep üvey evlat muamelesi gören Saray’a, ilçenin mülki amiri olarak hizmet getirmesini, halkla işbirliği yaparak, ilçeye kalıcı eserler bırakmasını istiyoruz. Mesela, 17 yıldan beri iskelet halinde bekleyen Saray Kapalı Spor Salonu ile, 5 yıldan beri yine iskelet halinde bekleyen Saray Öğretmenevi’nin inşaatının bir an önce tamamlanması için, gayret göstermesini bekliyoruz. Köylü vatandaşların, köylerindeki Muhtarlar hakkındaki yakınmalarına el koyması, Köylere Hizmet Götürme Birliği’ni daha aktif hale getirmesi, “Halk Günleri” düzenleyerek, vatandaşların dilek ve şikayetlerini dinlemesi, Belediyelerin halk yararına olan çalışmalarına destek vermesi ancak, bu birimlerde meydana gelen yolsuzluk söylentilerinin önüne geçilmesi için gerekli denetimleri yapması, ilçe memurlarının vatandaşlara her türlü işlerinde yardım ve kolaylık göstermelerini sağlaması, halka sırt çeviren memurların başka yer ve birimlere nakillerini yapması, memurların görevlerine zamanında gelmesi ve mesai süresi dolmadan görevlerini terk etmelerinin önlenmesi, yeni Kaymakamımızdan akıla gelen ilk beklentilerdir. Her şeyden önce yeni Kaymakamımızdan, Saray’ın bahtını açmasını bekliyoruz. Besteci/Şair merhum Sadi Hoşses, bir hicaz şarkısında “Gülmedi şu bahtım, gülmedi gitti.” diyerek, bahtından şikayet ederken, başka bir şair de Saray’ın “bahtsızlığını” bakın şöyle dile getiriyor.
Adı gibi olmadı, benim tahtsız Saray’ım, Hiç günahı olmayan, kabahatsiz Saray’ım, Devlet hep ondan aldı, ona bir şey vermedi. Devlete hiç küsmedi, benim bahtsız Saray’ım.
|