Cumhuriyet Halk Partisi, Kemal Kılıçdaroğlu ile yakaladığı bu rüzgarı iyi kullanamazsa, iktidarı bir daha rüyasında bile göremez. Partide şimdi “hizip” zamanı değil, tam bir işbirliği ve sıkı çalışma zamanıdır.
Geçen hafta yayınlanan “CHP Nihayet” başlıklı yazımda, tek parti dönemi hariç, siyasi hayatı boyunca tek başına bir türlü iktidar olamayan Cumhuriyet Halk Partisi’nin, yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile bu rüzgarı yakaladığını yazmış, bunun kişisel kanaatim değil, halkın büyük çoğunluğunun görüşü ve arzusu olduğunu belirtmiştim. Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçildikten hemen sonra çıktığı yurt gezisine Trakya’dan başladı. Onca ilçenin içinden bizim ilçemizi de seçerek, Saray’ı da ziyaret etti. Ve, yaptığı konuşmayla ilçemiz halkının büyük beğenisini kazandı. Gittiği her yerde büyük halk kitleleri tarafından karşılanan ve halkla buluştuğu her yerde miting havasına dönen karşılama ve konuşmalar, CHP ye ilk seçimde iktidar kapılarının aralandığını gösterdi. Çünkü, “Alternatifim yok” diyerek meydanı boş bulan AKP, 8 yıldan beri milletin üstüne bir “karabasan” gibi çöktü. Özellikle lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın halkı ciddiye almayan ve halka kafa tutan konuşma ve davranışları, bu işin sonunun yaklaştığını zaten gösteriyordu. Erdoğan’ın AKP’ si, karşısında güçlü bir rakip olmadığı için hata üstüne hata yapıp, halkın kendisine verdiği bütün kredileri çoktan tüketti. Afrika ülkeleri bile hızlı bir kalkınma yarışında iken, en güzel coğrafyaya sahip Türkiye halkı, 8 yılda ciddi biçimde fakirleşti. Zenginleşenler, sadece AKP yandaşlarıyla, liderleri, partiyi yönetenler, Meclisi kuşatanlar ve aileleriyle, çoluk çocukları oldu. Onlar, bu talan karşısında yapılan eleştirileri hiç ciddiye almadılar ve sadece heybelerini doldurdular. Kendilerine, mutlu bir gelecek ve kolay kolay tükenmeyecek servetler sağladılar. Kendilerini eleştirenlere ciddi gözdağı verip, kimilerini çeşitli suçlamalarla içeri tıktılar. Kimi korku salarak, kimi çıkar sağlayarak kendilerine yandaş bir medya yarattılar. Bir zamanlar kendilerini acımasızca, ama haklı yere eleştiren kimi medya mensupları, şimdi onlara körü körüne itaat eder hale geldi. KILIÇDAROĞLU, SÜRPRİZ OLDU AKP, önümüzdeki seçimde de kendisini tek başına iktidarda görüyordu. Çünkü, kimi halk kitleleri aşağılandıkça AKP ye daha çok yakınlaşıyor ve oyunu bu partiye veriyordu. Fakirleşen halk, seçim arifesinde dağıtılan bazı eşya ve yiyeceklere kanıp, bu partiye oyunu verebiliyordu. AKP, bunun hem zamanlamasını iyi yapıyor, hem de yoksullaştırdığı halkın ağzına bir parmak bal çalarak, oylarını alabiliyordu. CHP de yaşanan bir olay Kemal Kılıçdaroğlu’nu ortaya çıkarınca, AKP’ nin maskesi yavaş yavaş düşmeye başladı. Çünkü Kılıçdaroğlu, sessiz ve derinden giderek yıllardan beri yaptığı çalışmalarla, iktidarın bütün numaralarını belgelerle kanıtlamış, şimdi bunları kullanabilmek için iyi bir fırsat yakalamıştı. Kemal Kılıçdaroğlu, hesap kitap adamıydı. Bütün söylediklerinin doğruluğunu kanıtlamak için, hemen her konuşmasında açık deliller sunuyordu. Kızmıyor, heyecanlanmıyor, maksadını herkesin anlayabileceği bir dille anlatıyordu. Trakya gezisindeki tavrı ve konuşmalarıyla, CHP ye çok uygun bir lider olduğu, AKP nin bütün numaralarını bir bir ortaya koyabileceği, Türkiye’yi yönetmek için önemli bir bilgi birikimine sahip olduğu, çevresiyle uyum içinde çalışacağı, halka yalan söylemeyeceği, iktidar olmaları halinde devleti soydurmayacağı, hepsinden önemlisi AKP nin 8 yılda yaptığı devlet talanının hesabını mutlaka soracağı kanaatini oluşturdu. AKP İKTİDARI, DIŞARIDA DA KREDİSİNİ YİTİRDİ Adalet ve Kalkınma Partisi, artık eski günlerine dönemez. İktidar ve lideri, dış dünyada da kredisini tüketti. İran ve Arap ülkelerinin dışında, AKP nin artık eski gücü ve itibarı kalmadı. Amerika’nın Obama yönetimi, Türk hükümetine artık mesafeli yaklaşıyor. Son İsrail saldırısında Başbakanın meydan okuyan tavırlarına karşı, Arap ülkeleri dışındaki dış dünyadan sempati değil, antipati yükseliyor. Türk dış politikası, uluslar arası nezaket kurallarına göre işletilmiyor. O yüzden Türkiye, haklı olan davalarında, hep haksız görülüyor. İktidarın çok güvendiği ve güç aldığı Avrupa Birliği, üyelik sürecini dondurdu. Artık, o süreç işlemiyor ve hiç konuşulmuyor. Terör, durmak bilmiyor. Bölücü örgüt, can almaya devam ediyor. Şehitlerin acısı milletin içine, ana-babaların kalbine gömülüyor. BU GİDİŞE ARTIK “DUR !” DEMELİ İktidarın, “son kullanma tarihi” geldi ve geçiyor. Bundan sonrası, tıpkı süresi dolmuş ilaç gibi, bünyeye zarar veriyor. AKP, eğer Sonbaharda baskın bir seçim yapmazsa, bir yıl sonra genel seçim var. İktidar, tekrar kazanmak için yine her yola baş vuracak. Başta CHP olmak üzere, bütün muhalefet partileri iktidarın seçim hilelerine karşı gözünü açmalı ve her türlü tedbiri şimdiden almalılar. CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ile yakaladığı bu fırsatı asla kaçırmamalıdır. Daha fazla çile çekmek istemeyen halkımız da, bu seçimde önüne konulan bu sandık fırsatını kaçırmamalıdır. CHP de şimdi hizipleşme değil, tam bir kenetlenme zamanıdır. Parti, en ücra yerdeki teşkilatlarına kadar kollarını sıvamalı ve halkı kendisine çekmelidir. Bu treni de kaçırırsa, CHP artık binecek merkep bile bulamaz.
İktidarın, Gerekli ve Başarılı Bir İcraatı Bu köşeyi okuyanlar, benim sadece iktidar düşmanlığı yaptığımı, iktidarın yaptığı iyi işleri görmediğimi sanabilirler. Halbuki asla öyle değil. AKP iktidarının yaptığı faydalı işleri de görüyor ve burada mutlaka yazıyorum. İktidara karşı hiçbir art niyetim ve kişisel düşmanlığım yoktur. Olsa, zaten onlar için ne yazar? Ben, bu ülkede yapılan iyi işleri de, kötüleri kadar görüyor ve memnunlukla izliyorum. Son olarak, iktidarın kamu görevlileri (memur istihdamı) konusunda yaptığı çalışmayı büyük bir takdirle karşıladım ve mutlaka gerçekleşmesini bekliyorum. DEVLET’TE, ARTIK ÇALIŞAN MEMURA YER VAR İktidar, son yaptığı çalışmayla, devlet memurlarının sayısını azaltıyor. Yeni kadro açmıyor ve boşalan kadroları doldurmuyor. Bundan sonra, sadece çalışan ve başarı gösteren memur devletin ekmeğini yiyebilecek. Çalışmayanın, hiçbir güvencesi olmayacak. Durum şöyle; Bundan 3 yıl önce Türkiye’de toplam 2.428.742 memur devlet kadrolarında çalışırken, 3 yıl sonra bu sayı 2.233.661’e gerilemiş. Yani devlet, öğretmenlerin dışında boşalan kadrolara yeni memur almamış ve memur sayısında 195.081 kadar bir azalma olmuş. İyi olmuş. Çünkü, yıllardan beri çeşitli siyasi amaçlarla şişirilen devlet kadroları, tembel bir memur tipi yaratmıştı. Üstelik, sırtını iktidara dayayan kimi memurlar, diğerlerine kötü örnek olabiliyordu. Devlet kadrolarında ihtiyacın üstünde memurun olması, onları maddi yönden de mağdur ediyor ve düşük ücret almalarına sebep oluyordu. İktidar, hazırladığı yeni tasarı ile memurların yarısını sözleşmeli hale getirecek. Sözleşme süresi içinde başarılı olamayanların sözleşmelerini feshedebilecek. Devletin bazı hizmetleri geçici taşeron firmalara verilebilecek. O hizmet bittiğinde, taşeronun da işi bitecek ve böylece boş yere sürekli memur istihdamı önlenmiş olacak. Genel Müdür Yardımcılığı ve Şube Müdürlüğü gibi bazı kadrolar tamamen kaldırılacak. O görevler, şu anda var olan Daire Başkanlarına verilecek. Halen, devlet kadrolarında Şube Müdürlerinden geçilmiyor. Çalışma saatleri yeniden düzenlenecek, görevden kaytarmaların önüne geçilecek. Bütün memurlar, öğle yemeklerini artık ceplerinden yiyecek. Daha başka ve çok olumlu hükümler içeren Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısı, halen Başbakanlıkta bulunuyor ve Meclise sevk edilmeyi bekliyor. Bu yasayla, devlet bürokrasisinde de bir özelleştirme söz konusu. Devlet Memurları, artık özel sektörde olduğu gibi başarılarına göre ödüllendirilecek, başarısızlıklarına göre işlerine son verilebilecek. Böylece, uzun yıllardan beri sırtını devlete ve özellikle bir siyasi iktidara dayayıp devleti sömüren, iş üretmeyen, devlet bürokrasisini hizmet için değil, vatandaşa işkence için kullanan ve ondan çıkar sağlayan memurlar, artık bu kadroları işgal edemeyecek. AKP iktidarını, bu hayırlı girişiminden ötürü kutluyorum. Kararından geri dönmemesini diliyorum.
|