Akıl ipini koparınca, gerçek ve toplum ilişkisini kendinden uzaklaştırınca ne yapacağı belli olmaz. Kimi, ‘gerçekleri ortaya koyuyorum’ diyerek, başka bir yanlışın tam göbeğine sürüklendiğinin ayrımına varamaz ya da aklının bağımsızlığını başkalarına devretmişse, o yanlışa bilerek gider. Kimi de duygu aklın önüne geçtiğinden sele kapılarak, yanlışı destekler durumuna düşer. Çok söylenir bizler için ‘duygusal milletiz’ diye. Çok doğru bir saptama değildir bu söz aklın olduğu yerde. Duygu, akılla işbirliği yapmadığı sürece kaybeder. Soyut aşkların yarattığı duygusal kimlik, ya da başka bir söylemle duyguların çoğalttığı soyut aşklar, aklın duvarına çarptığında dağılır gider, tanıklığımız çoktur. Acıların, aklın ötesine kayıp duygulara kendini teslim ettiğinde yeni acılara, yeni yanlışlıklara kapı açtığını hep görmüşüzdür. Toplumsal travmalara dönüşen birçok eylem biçimleri aklın öncülüğünde değil duyguların öncülüğünde gerçekleştirilmektedir ve sonuçları insana yararlı olmamıştır. Aklın devre dışı bırakılması bir noktada cahillikten diğer bir noktada ise korkaklıktan kaynaklanır. Cehalet, bilgi birikiminin noksanlığı ve onun yarattığı korkaklıkla kendini sürüleştirirken; kendinden başkasını düşünmeyenlerin satılık akılları da ‘başka bir nokta da ben ne yaparım?’ Korkusuyla yanlışa sorumsuzca katılarak, gününü kurtarmak sevdasıyla gerçeği dile getiren aklını devre dışına taşır. Aklın olmadığı yerde karmaşa olur. Ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılı günlerde de, ne acıdır ki akıl devre dışıdır. Ağız içinde dolanan dil gibi, sözcükleri kendi çıkarlarına istedikleri gibi kullananlar, akıl dışı yaklaşımlarını da akılı gibi satmaya çalışırlar. Bunu bir de iletişim araçlarının aynı akıl dışılıkla akıl gibi kamuoyuna aktardıklarını düşünürsek, ortaya çıkan manzara dehşetli bir yalan resmidir. Ezilenlere acıdıklarını, yoksullara üzüldüklerini söyleyenler ve büyük paralarla bunu iş edinenler, nedense gerçeği akıl süzgecinden geçirerek değil, insan duygusallığının eleğine atarak halka sunmaktadırlar. İnsan haklarını savunuyoruz diyenlerin, katliamcılara yandaş olmaları hiç de şaşılacak bir şey değildir. Çevreyi korumakla kendilerini görevli sayanların arkasındaki emperyal güç nedense örtbas edilerek insana sunulmaktadır. Yani gösterilenle gerçeğin birbirine zıt olduğu günler bize dayatılmaktadır. Hrant Dink, beş yıl önce öldürüldü. Yapılan soruşturmaların, cezalandırmaların sonucu ortada, kimse tatmin olmamış. Ortada öldürülen bir insan var ve aklını bir türlü ortaya koyamayanlar, ceza olarak verilecek bir tatminin tatminsizliğinde yüzüp duruyorlar. Kimse Dink’in, Ermeni Diyasporasına, emperyal güçlere yaptığı göndermeyi, dillendirmekten yana değil. Yine kendini göstermelik aklıyla ortaya atanların, 1915 olaylarının kaşımasını, Türk diplomatlarının öldürülmesini, Hocalı katliamını, Ermenistan’ın yoksulluğunu ve ülkemizde binlerce Ermeni kaçak işçinin çalışmak zorunda kalmasını, bir masaya yatırarak değerlendirme gibi bir niyetleri olmamıştır. Bu niyetsizlik, aklını devredenleri devrettiklerinin niyetine tabii olduklarını çok net açıklamaktadır. “Hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Hrant’ız “ demekle bu işler çözülemez. Çünkü somut olarak da böyle bir şey olamaz, gerçekçi de değildir. Bilimden kaçanların, gerçeğe sırt çevirenlerin, sloganları gökyüzünün boşluğunda kaybolup gider. Ve biri çıkar da, arkadaş siz Tekel işçilerinin direnişinde neredeydiniz? ‘Tekel vatandır satılmaz’ diye haykırırlarken neden ‘hepimiz’ diye varmadınız yanlarına? İnsan hakçılar, yoksul sevenler, sizler dünyanın birçok yerinde emperyal güçlerin katliamına karşı çıkarak neden ‘hepimiz’ demediniz? Bence buradaki ‘hepimiz’ sözcüğü aklın süzgecinden geçmediği için hizmet ettiği yer başka bir yerdir ve bu işin elebaşıları o yeri bilmektedir. Ve bunlar Ermeni dostlarımıza destek değil ‘daha da acıların içine girin’ diyerek akıl adına hile yapmaktadırlar. Benim önerim, gerçekten aklımızı kullandığımızı söyleyebiliyorsak, gerçekten bu vatanda kardeşçe yaşamak istiyorsak tek bir payda var aklın gösterdiği: Bağımsız bir ülkede HEPİMİZ ANTİ-EMPERYALİSTİZ diyebilmek.
Saray, 23 Ocak 2012.
|