301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
06 Ocak 2010 - Çarşamba 21:48 Bu haber 2224 kez okundu
 
Utanmadan, Çok Can Yaktınız, Artık, Canınız Cehenneme !
Köşe Yazıları Haberi


Yalan haberleriyle ünlenen Hürriyet Gazetesi’nin, “Megaloman” patronu ile “Baş tetikçisi”nin maskeleri nihayet düştü ve fiyakaları bozuldu.

“Masum” insanlara, acımadan, utanmadan ve insafsızca attıkları çamurlar, şimdi kendilerinin yüzüne bulaşıyor. Baksanıza, biri koltuğunu kaybederken, diğeri sahtecilikten 8 yıl, 9 aya kadar hapis istemiyle, mahkemede hesap verecek.

Biri, Sirkeci’de bir binanın bodrumu andıran alt katında yerli araba pazarlıyor, diğeri ise, Simavi ailesinin elindeki Hürriyet Gazetesi’nin Ankara temsilciliğini yapıyordu. Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’ten bahsettiğimi anladığınızı sanıyorum.

Çünkü, bu ikilinin bulundukları konumdan sıyrılıp ele geçirdikleri bu gazeteyi, çıkarları için nasıl kullandıklarını ve yine aynı amaçla masum insanlara acımadan, utanmadan ve insaf/merhamet gözetmeden nasıl çamur attıklarını, bu sütunlarda ve diğer bazı gazetelerde birkaç defa anlatmıştım.

Hürriyet’i ele geçirdikten sonra, bu gazeteye başka gazete ve çok sayıda dergiyi de ekleyen Aydın Doğan, kısa sürede ticari şirketlerinin sayısını da artırmıştı. Kurduğu şirketler, çok kısa sürede palazlanıyor ve yayın organları vasıtasıyla adlarını hemen duyuruyorlardı. Aydın Doğan, sahip olduğu gazete, dergi ve televizyon kanallarıyla artık tam bir “medya karteli” oluşturmuş ve karşı konulmaz bir güce sahip olmuştu.

Bu kartele karşı koyup da devlet katında olsun, iş çevrelerinde olsun, bu şirketlerin atılımlarını engellemeye kalkmak ve haksız rekabete dayanan kazançlarını frenlemek, büyük cesaret istiyordu ve katiyen mümkün olmuyordu.

Nasıl olsun ki, fren koymaya kalkan kamu görevlisi ya da rakip iş adamının gelmişi geçmişi hemen araştırılıyor, hiçbir şey bulunmasa da küçük bir çamur atmak, onun gözünü korkutmaya yetip, artabiliyordu. Buna rağmen direnenler olursa ya kamudaki koltuklarını kaybediyor, ya da ticari işleri tepe-taklak oluyordu. Bu maksatla, küçük bir haber yapmak ya da bir köşe yazarına haberden de etkili olabilecek bir yazı yazdırmak, yetebiliyordu.

AÇIKLADIKLARI “YAYIN İLKELERİ”NE BAKIN,

BİR DE, YAPTIKLARINA BAKIN

Aydın Doğan ve Baş tetikçisi Ertuğrul Özkök, kafa kafaya vererek hazırladıkları ve 1 Aralık 1999 günü Hürriyet Gazetesi’nde yayınladıkları “Doğan Medya Grubu Temel ve Meslek İlkeleri” adlı vaatlerinde, her alanda hukukun üstünlüğünü savunacaklarını, İnsan haklarına saygı göstereceklerini, Kişilere ve kuruluşlara karşı, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren ve iftira niteliği taşıyan ifadelerde bulunmayacaklarını, Suçlu olduğu mahkeme kararıyla kesinleşmeyenleri suçlu ilan etmeyeceklerini, Kişilerin özel yaşamlarına saygı göstereceklerini, Suçlunun yakını bile olsa masum insanları teşhir etmeyeceklerini, Hakkında yanlış haber yazılanlara cevap ve düzeltme ya da tekzip hakkı tanıyacaklarını kamuoyuna beyan ve taahhüt ettikleri halde onlar, koydukları bu ilkelerin hiç birine uymadılar ve hep tersini yaptılar.

Gazetelerinin bünyesindeki bu çarpık ve zalimane işleri, en iyi şekilde Ertuğrul Özkök yapıyordu. Çünkü o, Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni ve aynı zamanda diğer gazetelerin de Genel Koordinatörüydü. Kısacası o, Aydın Doğan’ın, bu işleri kotaran sağ kolu ve “Baş tetikçisi”ydi.

EN KOLAY KAZANÇ, “VERGİ KAÇIRMAK”

Aydın Doğan, oluşturduğu medya karteli sayesinde hem medyada, hem de kurduğu şirketlerde çok kazanıyordu. Çok kazanmak demek, çok vergi ödemeyi gerektiriyordu. İşte bu durum, Aydın Doğan’ı rahatsız ediyordu. Çünkü o, vergi ödemek istemiyordu. Böyle düşünmesindeki kusursa, sadece onun değildi. Onun gibi vergi ödemek istemeyen, başka iş adamları da vardı. Onlar da kazandıklarının vergisini tam ödemeyince, Aydın Doğan biraz fazlasını ödeyip, “Vergi rekortmeni” oluyor ve vergi kaçakçısı olmaktan kurtuluyordu. Üstelik, ödül nitelikli plaket filan da alıyordu.

MIZRAK, ÇUVALA SIĞMIYOR !..

Şirketlerine sürekli yeni şirketler katan Aydın Doğan, bir ara Petrol Ofisi’ni de alınca, kazancı katlanarak artmaya başladı. Onu, herkes “Vergi rekortmeni” bildiği için, artık daha çok vergi kaçırmasında hiçbir sakınca yoktu. O da, öyle yaptı. Petrol Ofisi’nin kazancını çok küçük gösterip, çok büyük miktarda vergi kaçırdı.

Bütün toplumlarda vergi ödemek, temel vatandaşlık göreviydi ve vergilendirilmiş kazanç her yerde kutsal sayılıyordu. Aksini yapmak ise, “hırsızlık”tı. Aydın Doğan, ikinci yolu tercih etti. Daha önce kaçırdıkları vergiler yanına kar kalınca, hırsızlığın boyutunu büyütmede hiçbir sakınca görmemişti.

Üstelik, yakalanması halinde elindeki medya karteli ve Baş tetikçisi Ertuğrul Özkök’le adamlarının yapacakları haberler ve köşe yazıları, onu kurtarmaya yetebiliyordu. Ama o, yaptığı vergi kaçakçılığından yakalandığında, suçunu kabul ediyor ve Maliye ile uzlaşmaya gidip, az bir ceza ile kurtulabiliyordu. Nitekim, 2007 yılında Petrol Ofisi hesaplarında yapılan incelemeler, Aydın Doğan’ın korkunç miktarda vergi kaçırdığını, hiçbir kılıfa sokulamayacak biçimde ortaya koyuyordu. Yani, mızrak artık çuvala sığmıyordu. Aydın Doğan’a bu kaçakçılığı sebebiyle tam 1,2 milyar lira (eski söylemle bir katrilyon, iki yüz trilyon lira) ceza kesilmişti. Maliye ile uzlaşmaya giden Doğan suçunu kabul etmiş ve 275 milyon (eski söylemle 275 trilyon) lira ödeyerek, kendini kurtarabilmişti.

HUYLU, HUYUNDAN VAZGEÇMİYOR !..

Aydın Doğan’ın, bu huyundan vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. Çünkü, yakalandığında uzlaşmaya gidip, kazayı küçük sıyrıklarla atlatabiliyordu. Doğan, 2008 yılında vergi kaçakçılığını bu defa, Doğan Yayın Holding’in hesaplarında oynayarak yapıyordu. Ve, Şubat 2009 ortasında Maliye Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Aydın Doğan’a tam 826.3 milyon lira (eski söylemle, 826.3 trilyon lira) ceza kesilmişti.

Kutsal inanca göre, işlediği günahlarından dolayı Firavun bile tövbe etmişti, ama Aydın Doğan’ın, tövbe etmeye hiç niyeti yoktu. Nitekim, Ağustos 2009 sonunda devletin yaptığı açıklamaya göre Aydın Doğan’ın, bu defa sahip olduğu Doğan TV, Doğan Yapım-Reklamcılık, Doğan Prodüksiyon ve Alp Görsel İletişim Hizmetleri adlı şirketlerinin 2005, 2006 ve 2007 yıllarına ait hesaplarının incelenmesi sonunda yeniden vergi kaçırdığı anlaşılmış ve Aydın Doğan bu defa 3 milyar, 755 milyon (eski söylemle, 3 katrilyon 755 trilyon) lira cezaya çarptırılmıştı.

Suçunu yine kabul eden Doğan, ceza açıklanır açıklanmaz Maliyeye haber gönderip, “Uzlaşmaya hazırım.” demişti. Gelen haberlere göre, Aydın Doğan’a mahkemelerde devam eden davalarından dolayı ayrıca 5 milyar (eski söylemle 5 katrilyon) lira ceza kesilmesi de gündemde.

AYDIN DOĞAN’A, HAPİSHANE YOLU

Bütün yaptıklarından, Maliye ile uzlaşıp hafifletilmiş para cezası ile kurtulan Aydın Doğan, artık para cezasıyla falan kurtulamıyor. Çünkü o, sadece vergi kaçırmakla değil, şimdi sahtecilikle de suçlanıyordu.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun şikayeti üzerine Aydın Doğan ve kızı, bu suçlamadan dolayı, 8 yıl 9 aya kadar hapis istemiyle yargılanacaklar. Bu son suçlamaya göre Aydın Doğan’a, kızı ve iki adamıyla birlikte, ithal ettikleri gazete kağıdı ve baskı malzemeleri ve de Borsada yaptıkları hileli işlemler sebebiyle sahtecilik suçunu işledikleri ileri sürülerek, haklarında dava açılıyordu.

İstenen cezanın alt sınırı ise, 2.5 yıl hapis cezasıydı.. Bu ceza, Aydın Doğan’a verilir mi, bilemeyiz. Bana, sana ve başkalarına olsaydı, çoktan hem de fazlasıyla verilirdi. Ne var ki gelen haberler, bu defa cezanın verilebileceğini gösteriyor. Çünkü Aydın Doğan, hapse gireceğini anlamış olmalı ki, bu işlerden artık elini çekiyor. Kendisi çekildiği gibi, onu bu durumlara düşüren Baş tetikçisi Ertuğrul Özkök’ün de, geçen hafta kafasını koparıverdi.

ERTUĞRUL ÖZKÖK, KELLESİ GİDEN BİR SADRAZAM GİBİ

623 yıllık Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 111’i Türk, 33’ü Arnavut, 24’ü Kafkasyalı, 20’si Slav, 5’i Rum, 2’si Arap, 2 si Latin, 2 si Ermeni, 15’i ise, milliyeti belirsiz/devşirme olmak üzere, tam 214 kişi Sadrazamlık yapmıştı. Bunlardan 170’i eceliyle ve başka sebeplerle ölürken 44’ünün, tıpkı Ertuğrul Özkök gibi, kafası Padişah buyruğu ile koparılmıştı.

Kendisini Padişah gibi gören Aydın Doğan, Sadrazamı Özkök’ün kafasını koparırken, yüklendiği günahların ağırlığını kaldıramıyor ve artık istenmediğini de biliyordu. Ancak o, kendi isteği ile tahtından ayrılmış gibi yapıyordu.

KOVDUKLARI GAZETECİLER ANLATIYOR

Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök ikilisinin daha önce yanlarında çalıştırıp da, daha sonra beğenmeyip kovdukları iki gazeteciden Yiğit Bulut, şimdi yazdığı Haber Türk Gazetesi’nin 30 Aralık 2009 tarihli köşesinde, Ertuğrul Özkök’ün nasıl megaloman bir kişiliğe sahip olduğunu, patronunun ticari ilişkileri için gazeteyi nasıl kullandığını, hepsinden önemlisi bu ilişkilerde devleti yönetenlerin nasıl tehdit ve baskı altında tutulmak istendiğini anlatırken, ipinin nasıl çekildiğini de sözlerine ekliyordu. Bulut, başına bela olan Özkök’ü daha önce neden uzaklaştırmadığını da, Aydın Doğan’a soruyordu.

Haber Türk’ün öteki yazarı Fatih Altaylı ise, 2 Ocak 2010 tarihli yazısında, Ertuğrul Özkök’ü yanına alan Aydın Doğan’ın, iki yıl öncesine kadar kendisine yarı tanrısal güç vehmettiğini, bu ikilinin herkesi suçlu saydıklarını, kendilerinin ise asla hesap vermeyeceklerini sandıklarını, medyada kendilerinden başka hiç kimseyi tanımadıklarını anlatıyor. Aydın Doğan’ın Mahallenin Muhtarı, Ertuğrul Özkök’ün de Mahallenin Kabadayısı olduğunu anlatan Altaylı, kabadayının haysiyeti yerine 3-5 kuruşluk çıkarı tercih ettiğini, Mahalle Muhtarının ise, dolandırıcılıktan 8 yıl hapis cezası istemiyle mahkemeye düştüğünü ifade ediyor. Fatih Altaylı bu durumun, ilahi adaletin bir tecellisi olduğunu da satırlarına ekliyor.

Öte yandan, Sabah Gazetesi’nin sahibi Dinç Bilgin’in, benzeri suçlamadan yakın geçmişte hapis yattığı, henüz unutulmadı.

BANA YAPTIKLARI ZULMÜ, BİLMEYEN VAR MI?

Bu ikilinin, memuriyetimin en başarılı döneminde ve İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken bana yaptıkları haksızlığı ve zulmü, zaman zaman bu köşede anlatmaya çalışmıştım. Bu zalimlerin kimi kanunsuz isteklerini yerine getirmediğim için, Ertuğrul Özkök’ün talimatıyla bu gazetede, aleyhime tam 41 defa asılsız haber yapılmıştı.

Her haberin yalan olduğuna dair mahkemeler “tekzip kararları” vermiş, onlar ise, yayınladıkları Temel ve Meslek İlkeleri’nde, böyle kararların yayınlanacağını ve mağdura cevap hakkı verileceğini vaat ettikleri halde (Madde 20), bu kararların hiç birini yayınlamamışlar ve bana hiçbir “cevap hakkı” vermemişlerdi.

Daha da kötüsü, hiçbir suçum olmadığı ve aleyhime hiç, ama hiçbir delil de bulunmadığı halde, yaptıkları yayınlarla ve doğrudan C.Savcısını tehdit ederek beni mahkemeye verdiren Baş tetikçi, yargılama sırasında da asılsız yayınlarını sürdürmüş ve Mahkeme Başkanına telefon ederek, haksız yere ceza verilmesini de sağlamıştı.

O kadar ki, bu baskıdan iyice bunalan Mahkeme Başkanı karardan sonra, bu gazetenin ağır baskı üzerine ve haksız yere ceza verdiklerini, hem de “alenen” söylemek zorunda kalmıştı.

Daha sonra açtığım karşı davalarla bütün medeni haklarımı geri aldığım hususu diğer bütün gazetelerde haber yapıldığı halde, bu durum Doğan Medya Grubu’nun hiçbir yayın organında yer almamıştı. Bu haksızlığı, televizyonlara çıkıp anlatma isteğimse, televizyon kanalları tehdit edilerek engellenmişti.

Bu gazetede ve başka gazetelerde, Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’e yazdığım “Açık Mektuplar” kendilerine ayrıca postalanmasına rağmen, bu mektuplara da hiçbir cevap verememişlerdi.

ZALİMİN ZULMÜ VARSA ...

Şimdi, bu zalimlere buradan tekrar sesleniyorum. “Zalimin zulmü varsa, mazlumlar da sahipsiz değildir.” Siz, kartelinizin yayın gücünü kullanıp, attığınız iftiralarla benim gibi çok sayıda masum insana zulmettiniz. Devran, hiç değişmeyecek sandınız. Bu ülkede, onuru ile yaşama hakkının, sadece kendinize ait olduğuna hükmettiniz. Öyleyse, bugüne kadar hangi onurlu davranışta bulundunuz? Hasım gördüğünüz herkese, “hırsız” suçlaması yaptınız ve “hırsız” damgasını vurdunuz. Peki, size verilen para cezalarını ve istenen hapis cezasını gerektiren suçlara ne diyorsunuz?

Devletin bütün güçlerine, meydan okudunuz. İstediğiniz kararları alamayınca, yargıyı tehdit ettiniz. İktidara karşı tehditleriniz para etmeyince, bu defa yaranmaya çalıştınız, ama onu da başaramadınız.

Yeni senede biriniz 74, diğeriniz 67 yaşı geride bıraktığı halde, bu dünyaya kazık çakacağınızı sandınız. Ama, “mazlumun ahı” size bu fırsatı vermedi. Biriniz, koltuğunu kaybederken, diğeriniz yakında özgürlüğünü kaybedecek ve belki de hapsi boylayacak.

Şimdi, sesimin çıktığı kadar haykırıyorum.Utanmadan, çok can yaktınız. Artık, canınız Cehenneme !...”

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 26.11.2024
Bugün
7 - 10
Çarşamba
8 - 11
Perşembe
9 - 12
Tekirdağ

Güncelleme: 26.11.2024
İmsak
06:33
Sabah
08:03
Öğle
13:02
İkindi
15:29
Akşam
17:51
Yatsı
19:16
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
34
33
0
1
11
12
2
Fenerbahçe
29
33
1
2
9
12
3
Samsunspor
26
25
3
2
8
13
4
Eyüpspor
22
19
3
4
6
13
5
Göztepe
21
23
3
3
6
12
6
Beşiktaş
21
21
3
3
6
12
7
Sivasspor
18
17
5
3
5
13
8
Başakşehir
16
17
4
4
4
12
9
Rizespor
16
12
6
1
5
12
10
Gaziantep FK
15
18
5
3
4
12
11
Kasımpasa
15
16
4
6
3
13
12
Konyaspor
15
15
6
3
4
13
13
Antalyaspor
14
15
6
2
4
12
14
Kayserispor
12
13
4
6
2
12
15
Trabzonspor
12
12
3
6
2
11
16
Alanyaspor
11
10
5
5
2
12
17
Bodrumspor
11
10
8
2
3
13
18
Hatayspor
7
11
7
4
1
12
19
A.Demirspor
2
9
9
2
0
11
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı