Moved Permanently

Hatırlanacağı üzere, geçen hafta da aynı konunun üzerinde durmuştum .Geçim zorluğu çeken insanlar küresel ekonomik krizle boğuşurken, şimdi daha kötü bir bela ile karşı karşıya geldiler. “Küresel Domuz Gribi Salgını” Yani insanlar, daha ürkütücü, daha tehlikeli bir durumla yüzleştiler.

DOMUZ GRİBİ NASIL BİR HASTALIK?

Okuyucularımın, bu hastalığın nasıl bir illet olduğunu artık bildiklerini sanıyorum. Ben hekim değilim, ama hatırlatmanın faydalı olacağını düşünerek, ilgi duyanlara yine de kısacık bilgiler vermeye çalışayım.

Hastalık, önce domuzda görüldüğü için bu adı almış. Mikrobu ise, bir virüs. Zaten bütün griplerin, ayrıca AIDS ve kuduz hastalığının mikrobu da virüstür. Virüsler, canlı hücreleri enfekte eden mikroskopik tanecikler olarak anılıyorlar.

Koruyucu ilacı antibiyotikler değil, aşılardır. Aşının görevi ise, vücuda bağışıklık (bu virüse karşı direnç) kazandırmaktır.

Diğer griplerde olduğu gibi, domuz gribine yakalananlarda ağırlıklı olarak “Öksürük, boğaz ağrısı, yaygın vücut ağrısı, baş ağrısı, üşüme, ateş (38 derecenin üstünde) yorgunluk, kusma, zihin bulanıklığı ve özellikle zor nefes alma” gibi belirtilerin görüldüğü ifade ediliyor.

Bu belirtilerin, her hangi birinin baş göstermesi şüpheyi artırıyor. Gerçi, bunlar yüzde yüz domuz gribine işaret etmese de, yani başka bir hastalığın sebebi olsalar da, uzmanlara göre öncelikle domuz gribinden kuşkulanmak gerekiyor.

Kesin belirtiler ortaya çıktığı gün, hastalığın bir gün önce başladığı ve 7 gün sonra herkese bulaşabilir hale geldiği anlaşılıyor. 14 gün sonra ise, öldürücü hale geliyor. Yine uzmanlara göre, başlangıçtan sonraki 4-7 gün arasında ciddi tedavisinin yapılması gerekirken, hasta ile artık hiç kimsenin temas etmemesi öneriliyor.

Hastalık, her yaştaki insana bulaşabiliyor. Ancak, çocuklarla gençleri öncelikle tercih ediyor. Öte yandan, bu risk grubunun içine bağışıklık sistemi zayıf kimi yaşlılarla, kalp, böbrek, karaciğer hastaları ile şeker hastalarının daha dikkatli olmaları gerekiyor.

Yeni ulaşan haberlere göre, domuz gribine benzer bir gribin, şimdi de komşumuz Ukrayna’da görüldüğü ve şimdilik ve de kısa sürede 82 kişinin bu hastalıktan hayatını kaybettiği bildiriliyor.

İddialara göre, dünyada yaygın olan domuz gribinin şu sıralarda mutasyon (değişim) geçirdiği ve daha tehlikeli bir hal aldığı söyleniyor. Dünya Sağlık Örgütü, “pandemi” (dünya çapında salgın) olarak ilan ettiği domuz gribinden, ben şahsen çok korkuyorum. “Bir şey olmaz.” diyenlere de, fazlaca güvenmemek gerektiğini düşünüyorum.

Ülkemizde bu hastalığa yakalananların tedavileri halen çeşitli hastanelerde sürdürülüyor. Korunmak içinse aşı ithal edildiği, başta hacı adayları, sağlık çalışanları ve diğer risk gruplarına aşının yapılmaya başlandığı anlaşılıyor.

Kısa sürede üretilen ve tam olarak denenmeyen bu aşının, tam koruyucu olup olmadığı ve yan etkileri henüz bilinemiyor. Onun için bir çok kişi, aşılanmak istemiyor.

Enfeksiyon hastalıkları dalında uzman hekimler, “parasetamol” içerikli ateş düşürücü ilaçları önermekle birlikte dinlenmeyi, bol sıvı alınmasını ve temizliğe son derece dikkat edilmesini öneriyorlar.

Kalabalık yerlere fazla girilmemesini, öpüşme ve el sıkışma gibi yakın temaslardan vazgeçilmesini, ellerin sıvı sabun ve bol suyla sık sık yıkanmasını, hatta taşınması ve kullanımı kolay olduğu için antibakteryel jellerin kullanılmasını tavsiye ediyorlar.

Haber bültenlerinden her gün kötü haberler geliyor. Gidişata bakılırsa, ülke çapında bir salgın tehlikesiyle ve daha kötü durumlarla karşılaşabiliriz. Ben, herkesden daha çok korksam da, korkunun hiçbir şeye fayda etmediğini biliyorum. Korkmak yerine, daha fazla tedbirli olmamız gerektiğini belirtmek istiyorum.