|
||
Benim de, Bir Televizyonum Olsa ... | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Televizyon...
Radyodan sonra, haberleşmede yaşamımıza giren görüntülü en iyi iletişim
aracı. Gerçi, daha sonra cep telefonları gibi daha pratik iletişim
araçları çıktıysa da, televizyon evlerimizin ve yaşanılan her yerin
vazgeçilmez bir yayın aracı. 1990
yılına kadar TRT adı altında devletin tekelinde olan televizyon
yayınları, merhum Turgut Özal’ın girişimi sonucu özelleşti ve Turgut
Özal önce oğlunu televizyon sahibi yaptı. Daha sonra, özel
televizyonların sayısı giderek arttı. Bu gün Türkiye’den yayın yapan
kaç televizyon kanalı olduğunu, tam olarak bilmek mümkün değil. 1988
yılında Londra’ya yaptığım bir seyahatte, kaldığım otelde neredeyse
sabaha kadar özel televizyon kanallarını izledim. İngiliz dostuma, bu
kadar çok kanalın nasıl denetlendiğimi sorduğumda gülerek, “Onlar, kendi kendini denetliyor. O konuda, hiçbir sorunumuz yok.” dedi. Türkiye’de de, özel televizyonların kurulmasından sonra denetimi konusu gündeme gelince, adına kısaca “RTÜK”
denilen Radyo Televizyon Üst Kurulu kuruldu. Kuruldu, ama her işimizde
olduğu gibi onu da siyasete bulaştırdık ve kısa sürede bugün varlığı
ile yokluğu arasında hiçbir fark olmayan bir kurum haline getiriverdik. KUR TELEVİZYONU, GÖSTER GÜCÜNÜ Ülkemizde, özel TV olarak ilk kurulan Star TV
nin, halkın ve devletin üzerindeki etkisi ve gücü kanıtlanınca,
varlıklı kimseler bir bir özel televizyon sahibi olmaya başladılar. Bu
gücü en açık bir biçimde, daha sonra Star’ı satın alıp, adını İnter
Star yapan Uzan Gurubu kullandı. Kanal hem devlet, hem de halk üzerinde
büyük bir baskı, şantaj ve tehdit aracı olarak kullanıldı. Ta ki,
Uzan’lar batıncaya kadar. Daha sonra, Doğuş Gurubu ve Erol Aksoy’la, Çukurova Gurubu bu işe soyundu. Hürriyet Gazetesi’nin sahibi Aydın Doğan’ın,
Doğuş Gurubu’ndan satın aldığı Kanal D adlı televizyon kanalı ise,
Starı da geçip, herkes üzerinde tam bir baskı, şantaj ve tehdit unsuru
haline getirildi. Sözün
kısası, kurulan bütün özel televizyonlar, çıkarı için kurucusunun tam
bir maşası ya da silahı olarak kullanıldı. Ve, kullanılmaya devam
ediyor. İŞTE, SADECE İKİ ÖRNEK Uzanlarla, Aydın Doğan’ın, sahip oldukları televizyon kanallarını herkesin üzerinde bir silah gibi kullanmaları onlar için iyi sonuç verince, diğer kanallar da aynı yola başvurdular. Yani diğerleri de aynı amaçla kuruldular. Mesela, Türk Metal Sendikası, bir Sendika için hiç de gerekli olmadığı halde, kısa adı “Art” olan Avrasya TV’yi
kurdu. Kıbrıs bağlantılı olan bu televizyonun, Sendika Başkanı’nın
Ergenekon davası kapsamında tutuklanması üzerine, neden kurulduğu daha
iyi anlaşıldı. Kanalın, tutuklamadan hemen sonra, Sendika Başkanı
lehine ve sürekli olarak yayın yapması, gerçek televizyonculuğu
amacından saptırıverdi. Neyse ki, bu yayınların etkisi altında kalmayan
yargı, yayınları umursamayınca, kanal yayınlarını normal hale getirdi.
Ancak, bu kanal zaman zaman yine de Başkan hakkında, yargıyı ve
kamuoyunu etkileyici haberlerini yapmaya devam ediyor. İlgi
çeken son örnek ise, Kanal B adlı televizyon kanalında görüldü. Özel
Başkent Üniversitesi Rektörü yine Ergenekon soruşturması kapsamında
tutuklanınca, kıyamet koptu. Kanal, yayınlarının önemli bir bölümünü
Rektörün tutuklanmasının haksızlığına ayırdı. Tutuklamanın haklı olup olmadığını, biz bilemeyiz. Ancak, bu dava kapsamında halen 111 kişi tutuklu iken, televizyon kanalının Rektör için özel programlar yapması ve yargıyı etkilemeye yönelik yayınları, özel televizyonların ne maksatla kurulduğunu ve nasıl kullanıldıklarını çok açık bir biçimde gösteriyor. Gerek
Art TV nin kurucusu olan Sendika Başkanının, gerekse Kanal B’nin
kurucusu olan Rektörün mal varlığı ise, dudakları uçuklatıyor.
Rektörün, gözaltına alındığında eski bir Cumhurbaşkanı tarafından
Havaalanına kadar uğurlanması dikkati çekince, onun da nedeni
açıklandı. Gelen haberlere göre, Rektör, eski Cumhurbaşkanı’nın
Başbakanlığı döneminde, devletten büyük ölçüde kredi alıp
zenginleşiyor. Bu ilişkiler ağı böylece, Havaalanındaki uğurlamaya
kadar uzanabiliyor. Hey gidi hey !.. Nasıl diyor Ayten Alpman? “Bir başkadır benim memleketim.” SAHİ, RTÜK NE İŞ YAPIYOR ? Şunu hemen ifade edelim.Televizyon yayınlarını denetlemesi için kurulan ve bağımsız olması gereken Radyo Televizyon Üst Kurulu, kuruluş amacına aykırı hareket ediyor ve bağımsız değil. Bağımsız olmadığı gibi, siyasi amaçlı olarak hareket ediyor. Zaten üyeleri, siyasi partilerin Meclisteki güç oranlarına göre partilerce seçiliyor. Çoğunluk, iktidar partisinin üyelerinde olduğu için kurum, tamamen siyasi iktidarın emir ve kumandasında hareket ediyor. Kurum
Başkanı da, iktidarın seçtiklerinden ve onların adamı olunca, kendisine
hiç kimse dokunamıyor. Nitekim, bir ayağı Almanya’da olan meşhur “Deniz Feneri Olayı”nda Alman yargısı sürekli onun suçlu olduğuna işaret etmesine rağmen, bırakın görevden almayı, hakkında en küçük bir işlem bile yapılmıyor. AH !.. BENİM DE BİR TELEVİZYONUM OLSA ... Bu
köşeyi izleyen değerli okuyucularım çok iyi bilirler ki, bugüne kadar
hiçbir yazımda bir etnik ya da siyasi görüşü benimseyerek, burada
taraflı hiçbir yazı yazmadım. Devlet Memurları Yasası’nın 15.maddesine
de tabi olmadığım için, yazılarımın hepsi doğruları anlatan ancak,
kimilerini incitse de tamamen bilgilendirme ve eleştiri niteliğinde
yazılardır. Tıpkı, siyasi iktidarı zaman zaman övdüğüm, kimi zamanlarda
da yerdiğim gibi. İşte, okuduğunuz bu yazı da onlardan biridir. Eğer
benim de bir Televizyon kanalım olsaydı, yine aynı yönde hareket eder,
şimdiki televizyon sahiplerinin düştüğü duruma asla düşmezdim. Ancak,
insanlara atılan iftiralar, haklarında yapılan yalan yanlış yayınlar ve
kısaca televizyon yayınlarının bir silah gibi kullanılması, savunma
durumunda kalan insanlara “Ah, keşke benim de bir televizyonum olsa.” dedirtiyor. Memuriyetim
sırasında, Doğan Gurubu’nun sahipliğindeki Hürriyet Gazetesi’nin yalan
haber ve iftiralarıyla bana yaptıkları haksızlığı ve zulmü, bu
sütunlarda anlatmıştım. Bu olaydan sonra, Aydın Doğan’ın tetikçi olarak
kullandığı kişileri arayıp, “Gelin, sizin televizyonlarınızda hesaplaşalım. Bana da cevap hakkı verin.”
dememe rağmen, bir türlü yanaşmadılar. Çünkü, yalancıydılar ve
kendilerini savunabilecek hiçbir haklı yanları yoktu. Bunlardan biri
olan Uğur Dündar, teklifime “Olur” demesine rağmen, 7 seneden beri kendisinden hala cevap bekliyorum. Onlar,
bırakın kendi televizyonlarını, başka televizyonlarda bile konuşmamı
istemiyorlar. Çünkü, hemen diğer bütün televizyon kanalları önce “Olur” diyor. Sonra, bu medya kartelinin hışmından korkup, çıkıp konuşmama yanaşmıyorlar. Bunu da açıkça söylüyorlar. İşte, ben de onun için, “Ah !.. Benim de, Metal Sendikası Başkanı, Başkent Üniversitesi Rektörü ya da diğerleri gibi bir televizyonum olsa.” diyorum. BU DURUMA, MUTLAKA BİR ÇARE BULUNMALIDIR Basın
özgürlüğü kapsamında yayın yapan basın-yayın organları, ülkemizde ne
yazık ki bu haklarını çok kötü kullanıyorlar. Başka bir söylemle,
tamamen çıkarları için kullanıyorlar. Yayın organları sahipleri çıkarlarını gözetirken, kişilerin şeref ve haysiyetlerini ayaklar altına alıyorlar. Kendileri hakkında yapılan incitici nitelikteki bazı küçük yayınlara bile tahammül edemeyen bu kişiler, önlerine gelene saldırıyorlar. Mesela,
geçtiğimiz günlerde Star TV de haber sunuculuğu yapan Uğur Dündar’ın
eşi hakkında ortaya atılan bir iddia üzerine, nasıl hiddetlendiğini,
nasıl öfkeye kapılıp savunmaya geçtiğini ve onurunu korumak için nasıl
çırpındığını alenen gördünüz. Kendileri, çok daha fazlasını bana yaptıkları için şimdi buradan soruyorum. ”Bu memlekette, onuruyla yaşamak için sadece sizin hakkınız mı var? İğneyi, neden önce kendinize batırmıyorsunuz?” *** Değerli
okuyucularım, ne RTÜK, ne de Basın Kanunu, bu gibi insanları yola
getirmek için, katiyen yeterli değil. Bundan sonra gelecek
iktidarların, bu sorunu artık kökünden çözmeleri gerekiyor. Aksi halde,
bu isteğimi ben her zaman tekrarlamaya devam edeceğim. “Ah !.. Benim de bir televizyonum olsa...” |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.