Moved Permanently

Birazda aynayı kendi yüzümüze tutalım. Büyük medya şirketlerinin ufak bir tezahürüdür yerel gazeteler. Aynı yapılan işlerin boyutları farklı olsa da temelde çoğu özellikler aynıdır. Bu çerçeveden yerel gazeteleri inceler ve yorumlarsanız daha iyi noktalara temas eder, analizinizi sağlıklı bir şekilde gerçekleştirirsiniz, eleştiri yapmadan önce.

Asıl konuya girmeden önce şunu belirtmek isterim; gazeteci tarafsız olamaz! Her şeyden önce bizlerde insanız, yaşadığımız, etkilendiğimiz bir çevre ve kendi düşüncelerimiz var. Bu bağlamda bizden tarafsız olmamızı beklemek, liberal akımın yanıltıcı ve hayali bir fikri olmaktan öte gitmez. Fakat bizlere düşen görev; kamu adına yaptığımız mesleğimizi hak ve hukuku baz alarak yerine getirmektir. Fanatiklik boyutuna ulaşmamış ve temelli kamunun hakkını gözeten hangi görüşten olursa olsun, o mesleğini iyi icra ediyordur.

Fazla teknik ifadelere girmeden bir konuya değinmeden edemeyeceğim: İletişim Araştırmaları alanında önemli bir yer tutan alt başlıklar; "Medyaya İlişkin Araçsalcı ve Yapısalcı Yaklaşımlar ve Eleştirel Ekonomi Politik" Bu başlıklar hakkında konuşmak ve yazmak konuyu karşı tarafında iyi bilmesi gerektiğinden iki başlığı özetleyeceğim:

Araçsalcı Yaklaşım: Kapitalistlerin kamusal enformasyon (bilgi) akışını kendi çıkarlarına uygun biçimde, nasıl kullandıklarını açıklar. Yani parayı kim veriyorsa ona göre bilgi oluşturur medya. Bu yaklaşımda sözü edilen sorunun gelişim sürecini inceler. Bu yaklaşım bir tuzağa düşer ki sistem değişmez. Nedir bu tuzak; Parayı veren kimsi (X.Y.Z) o gittiğinde sistem de değişecek.

Yapısalcı Yaklaşım: Medya politikaları yüzünden medya sahibi veya çalışanlar tek başına içeriği belirleyemez. Bu yüzden mevcut yapılar içinde söylem her zaman kapanır. Yani kurum çalışanlarının söylemleri, medya politikası yüzünden gizli kalır. Bu yaklaşımında düştüğü tuzak şudur: Böyle gelmiş, böyle gider. Ve ya sistem böyle ne yapalım?

Şimdi konuyu nereye bağlayacağım; geçtiğimiz günlerde "Herkes Suçlu" başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazı üzerine aldığım bazı tepkiler şöyle; Bir belediye meclis üyesi dedi ki; "Yazdıkların doğru, haklısın ama böyle gelmiş gider uğraşma." Sıradan vatandaş ise "Saray'ı sen mi kurtaracaksın boş ver bir şey değişmez." Bu örnekler çoğaltılabilir demem o ki harekete geçmesi gerekenler kabullenmiş bile bu çarpık düzeni.

Muhalif kanadın ise düştüğü yanlış şu: Nazmi Çoban giderse burası hizmet yönünden bir sıkıntı çekmez. İşlemeyen sistem bir kişinin üzerine atılmış ve sorun ondan ibaretmiş gibi lanse ediliyor. Oysaki zaman gösterdi ki Saray'da mevcut parti iktidarı değişmeden, bu işleyişte de bir hareketlilik olmaz. İnsanların bunu gerçekten iyi kavraması, ona göre hareket etmesi gerekir.

Son gelişmeler üzerine tahminlerim;

Ak Parti Tekirdağ İl Başkanlığına Cüneyt Yüksel'in gelmesinin ardından, ilçe teşkilatının varlığını hissetmeye başladık. Sahaya indiler ve aldıkları görevlerin tadını çıkarıyorlar. Ama izlenimlerime göre parti kanadı ve belediye muhalifleri hala ümitsiz seçimi CHP'nin kazanacağından eminler, seçimlere daha çok olsa da şimdiden bu umutsuzluğun içinde kalmışlar.

CHP cephesi ise Ak Parti'nin aktifliği karşısında yokları oynuyor. Güven Bilge'nin de dediği gibi çelenk koymaktan başka bir şey yapmadılar. Acaba onlarda da "Büyükşehir yolları yapıyor, Nazmi Başkan'da seçime kısa süre kala ara sokaklarda çalışma yaparsa biz parti olarak seçimi kazanırız ne de olsa burası kalemiz" düşüncesi var mı? düşünmüyor değilim.

Şuan ki durum gösteriyor ki Ak Parti, Saray'da CHP'yi sallar, yıkar mı onu zaman gösterir.

Unutmadan söylemek istiyorum; Buradaki hakim zihniyet, daha genç olduğum için beni korkutmayı, susturmayı istiyor, oysaki daha çok korkacakları bir şey yazmadan bunları yapıyorlar. Alttan ufak ufak tehdit edenlerde oldu. Mesleğim gereği hak ettikleri cevabı vermedim. Sadece şunu bilsinler nefesim enselerinde yine yanlışlarını karşılarına çıkarmaktan geri durmayacağım. Bu işi kendim için değil Saray halkı için yaptığımı ve yapacağımı, siyasilerden kamu adına hesap sorma gücümün olduğunu unutmasınlar.