|
||
Avukatlar ve Baro | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Baro, Avukatların toplandığı mesleki kuruluşun adı. Yasal ve gerekli bir kuruluş. Baroların, daha doğrusu Baro yönetimlerinin “Avukatlar üzerinde ne kadar etkili ve yetkili olduğu ise” tartışma konusu.İstanbul Barosu’ndaki yönetim değişikliği, şimdi bu soruyu akıllara getiriyor. Önce, mesleğin ve bağlı oldukları bu kuruluşun geçmişine bir bakalım. Konuya, Avukatın tarifi ile girelim. Avukat, kişiler ya da kuruluşlar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların, mahkemelerde yasalara uygun bir biçimde ve kısa sürede ve de güven içinde giderilmesine ve adaletin gerçekleşmesine yardımcı olan kişidir. Uzunca bir tarif, ama doğrusu böyle. Avukatlar, “Avukatlık Mesleği”nin mensuplarıdır. Bağlı oldukları mesleki kuruluşa, “Baro” deniyor. Barolar, tüzel kişiliği olan meslek kuruluşlarındandır. Mesleğin geçmişine bakıldığında, 3499 numaralı ilk Avukatlık Kanunu, 1938 de çıkarılmış. Barolar da, bu kanunun 77’nci maddesine göre kurulmuşlar. Barolar Birliği ise, bu kanunda yer almamış. Daha sonra yani, 1969 yılında çıkarılan 1136 numaralı Avukatlık Kanunu ile Barolar bir çatı altında toplanarak, merkezi Ankara’da olan Türkiye Barolar Birliği kurulmuş. Avukatlar, sıradan vatandaşlardan ya da hukuk bilgisi yeterli olmayanlardan, hukuk konusunda daha bilgili ve yeterli oldukları için, gerekli ve faydalı bir meslek gurubunun mensupları. Biraz mizahi gibi olsa da haksızlığa uğrayanların, “Avukatımı isterim.” diye haykırmaları da, zaten bundan ileri geliyor. Avukatın olması ve kendini mağdur kabul edenin yanında bulunması, ona ayrı bir güç veriyor. Bunlar, Avukatlık mesleğinin gerekli ve güzel tarafları. Okuyucularıma, bu kısa hatırlatmaları yaptıktan sonra gelelim esas konumuza. Türkiye’de, 2010 yılı tespitlerine göre tam 70 bin Avukat varmış. 2010-2015 yılları arasında bu sayı % 35 artarak, 95 bin’e ulaşmış. Yapılan hesaplamalara ve tahminlere göreyse, gelecek 5 yıl içinde sayının % 60 artacağı ifade ediliyor. Özel Üniversitelerinin de açılmasıyla Hukuk Fakültesi sayısının artması, bu mesleğe girerken Hakim ve Savcıların seçiminde olduğu gibi herhangi bir seçim ya da sınav yapılmaması, Avukat sayısını artırıyor. O sebeple, Türkiye Barolar Birliği, bu mesleğe girişin de badema sınavla olmasını istiyor. Haklılar. İSTANBUL BAROSU, EN BÜYÜK BARO Edinilen bilgilere göre, 35 bin Avukatın kayıtlı olduğu İstanbul Barosu’nun, yalnız ülkemizin değil, dünyanın en büyük Barolarından biri olduğu belirtiliyor. Seçilerek görev alan Baro Yönetimi’nin geçen dönem Başkanı olan Ümit Kocasakal, bu görevi başarıyla yürüttü. Cesur çıkışları ve doğru söylemleriyle, ilgi ve takdir topladı. Dönemini tamamlayan Kocasakal tekrar aday olmayınca, yapılan seçimlerde Av. Mehmet Durakoğlu, İstanbul Barosu’nun yeni Başkanı oldu. Kendisi ve örgütü için hayırlı olsun. Bu yeni dönemde, yeni Başkandan halkımızın bu mesleğe karşı bazı uyarı ve talepleri var. Görevini başarıyla yürüten eski Başkan, kimi Avukatların yanlış yapmaları ve mesleğin onuruna uygun davranmamaları karşısında, çok etkili olamadı. Yeni Başkan Durakoğlu’ndan, özellikle mesleğin saygınlığının korunması ve halkımızın bu meslek mensuplarından güvenle ve daha çok yararlanmaları için etkili olması ve bu konularda tedbir alması bekleniyor. KİMİ AVUKATLARIN YANLIŞLARI Vatandaş her şeyden önce, mağdur olduğu konularda hukuki yardım aldığı Avukata güvenmek istiyor. O sebeple ve genellikle, olumlu referans aldığı Avukatları tercih ediyor. Ancak o kimi Avukatlar, vatandaşın bu güven duygusuna layık olmuyor ya da olamıyorlar. Bu tür Avukatların dava bitmeden ”azledilmesi” de, işte bu sebeple oluyor. İstanbul, çok büyük bir yerleşim merkezi olduğu ve Avukat sayısı da çok olduğu için, bu yanlışları yapanları belirlemek ve ayıklamak zor olsa da, işte bu noktada İstanbul Barosu’na büyük görev düşüyor. Kastımız olan yanlışları, çok özet halinde belirlemek istersek; · Kimi Avukatlar, Baronun belirlediği Avukatlık ücret tarifesine uymuyorlar. Belirlenen tarifeler, “gizliliği varmış gibi” zaten açıklanmıyor. · O Avukatlar ki; müvekkilleriyle pazarlık yapıp, çok yüksek ücretler istiyorlar. Haklı olduğu bir davayı kazanmak isteyen vatandaşsa, maddi gücünü zorlayarak, salt Avukatın davasına sahip çıkması için istenen ücreti, kerhen de olsa ödüyor. · O kimi Avukatlar, davanın duruşması başlamadan, hatta dava henüz açılmadan, ücretinin tamamını istiyor ve alıyorlar. Duruşmaların her safhasında da, müvekkillerinden çeşitli adlar altında (mesela; kısa mesafelerde bile, duruşmalara katılma yol parası vb. gibi…) ücret talep ediyorlar. · O kimi Avukatlar, mazeret beyan edip, duruşmalara katılmıyor, dava olumsuz sonuçlanınca da, Avukatın bu ilgisizliği vatandaşı çok üzüyor. Ancak, başarısız Avukat buna da bir kılıf buluyor. · O kimi Avukatlar, maddi çıkar karşılığında davanın karşı tarafı ile anlaşıp, baktığı davayı kaybettiriyor. (Buna, hukuk dilinde ve kamuoyunda, “müvekkilini satmak” deniyor.) O Avukat böylece, hakkın ve vicdanının sesini dinlemiyor. Sadece, kendi çıkarını yani parayı düşünüyor. · O kimi Avukatlar ki, peşin aldıkları ücretleri, davacı ya da davalı taraf davasından vazgeçmiş olsalar bile iade etmiyor, salt parayı iade etmemek için de, “Beni azledin.” diyerek, ücreti iade etmeme sebebini ya da gerekçesini, muhatabına yüklüyorlar. · O kimi Avukatlar, baktıkları boşanma davalarında müvekkilleri bayan ise, onlarla duygusal bir ilişkiye girebiliyor. Ahlakın bu yönünü de, hiçe sayıyorlar. · O kimi Avukatlar, bağlı oldukları Baronun yaptırımlarına, mesleğin saygınlığına ve Avukatlık meslek ilke ve ahlakına da uymuyorlar. Çünkü, mesleklerine saygı duymuyorlar. · O kimi Avukatlar, bilgisiz ve ilgisizliklerinden yetkisiz ve yanlış mahkemelerde davalar açarak, müvekkillerinin bu yolla da mağdur olmalarına sebep oluyorlar. · O kimi Avukatlar, müvekkillerinin sundukları delillerin dışında, gerekli olan başkaca bir araştırmaya girmiyor, böyle bir araştırmayı külfet sayıp, müvekkillerinin lehine olan diğer delillerin toplanmasını sağlamıyorlar · Hülasa o kimi Avukatlar, sadece para kazanmayı düşünüyorlar.. Kısa sürede, meşru kabul edilmeyen böyle bir yolu seçerek çok para kazanıp, zenginleşiyorlar. Onların kim olduklarını, sosyal yaşantılarından da anlamak mümkün iken, Baroların bu duruma pek bakmadıkları görülüyor. Değerli okuyucularım; Başkanı değişerek yönetimi de yeni teşekkül eden İstanbul Barosu’ndan, halkımızın isteklerinin özeti budur. Yalnız İstanbul Barosunun değil, öteki Baroların da bu konularda duyarlı olmaları bekleniyor. O kimi avukatların, daha başka marifetleri (!) de var. Baroların, onların ne olduğunu bildiği kanaatindeyim. İstanbul Barosu’nun yeni Başkanı Mehmet Durakoğlu ve Yönetim Kurulu’na ve Türkiye Barolar Birliği’ne bu hususları hatırlatmayı, tamamen halkımız adına yapıyorum. Halkımız Baro temsilcilerinin, o kimi Avukatlardan olmadığını, onlar gibi düşünmediğini ve onların bu tutumlarına karşı olduğunu, bilmek istiyor. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.