|
||
Esas Terör Gıda Terörü | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Ne FETÖ, ne de PKK Terörü. Esas terör “Gıda Terörü”. Bu öyle bir terör ki, gizliden gizliye halkı mahvediyor. Devleti yönetenler, akıllarını şimdi FETÖ’ye takmışlar. Millete sahte ve zehirli gıda yediren bu aşağılıkları ve alçakları, acaba neden görmüyorlar? Değerli okuyucularım; gözlerini para hırsı bürümüş olan aşağılık sahtekarlar, boş buldukları bu alanda cirit atıyorlar. Çünkü, devlet bu pislikleri gereği gibi denetlemiyor. Yakaladıklarını, suçüstü olsalar bile cezalandırmıyor. Verilen göstermelik cezalarsa, bunları caydırmıyor. Hal böyle olunca, tatlı karlarını ceplerine atıp, doğrudan halkın sağlığı ile oynuyorlar. Örnek isterseniz, sayılamayacak kadar çok örnek var. Göstermelik denetimler, bu namussuzları güldürüyor. Hal böyle olunca da devleti , yani denetim organlarını ciddiye almıyorlar. YEDİĞİMİZ GIDALARIN, ÇOK AZI ZARASIZ VE TEMİZ Allah’ın, doğadan vererek lütfettiği meyve ve sebzeye bile hile sokuyorlar. Çoğuna, kimyevi maddeler katıp erken olgunlaştırıyor, aynı maddeleri kullanıp çabuk bozulmalarını önlüyorlar. Ancak, onları insan sağlığı için çok zararlı hale getiriyorlar. Kendi ürettikleri gıdalarda da, raf ömürlerinin uzun olması yani çabuk bozulmamaları için, insan sağlığına zararlı her çeşit kimyevi maddeyi katıyorlar, kullanıyorlar. Size, başka örnekler de örnek vereyim. Kullanım sünesi dolan yoğurtların kapaklarını değiştirip, yeni kullanım tarihleri yazılı kapaklarla kapatıp, yeniden satışa sunuyorlar. Siz, taze yoğurt yediğinizi sanıyorsunuz, aldanıyorsunuz. Beyaz peynirin, özellikle taze kaşar peynirlerinin içine katmadıkları madde olmadığını yeni öğrendik. Bozulan ve küflenen peynirleri kaynatıp soğutarak, “Eritme Peyniri” yaptıklarını yeni duyduk. İnsan sağlığına çok zararlı olan bu maddeler, peynirin ömrünü uzattığı gibi, başta kanser hastalığı olmak üzere çeşitli hastalıklara sebep oluyor. Çiçek yağlarına su katıp homojen hale getirirlerken, zeytinyağına çiçek yağı, tere yağına margarin yağı katarak sağlığımızla oynuyorlar. Tatlılarda, bildiğimiz şeker yerine glikoz şurubu, keza ballarda da yine glikoz şurubu kullanıyorlar. Arı’nın üretimi olmayan o sahte balları, bal aroması ile (bal kokulu) yaparak, gerçek bal gibi satıyorlar. Sucukların çoğunda, at, eşek ve domuz etinden tutun da, hayvanın eti ile ilgisi olmayan bağırsak, tırnak ve deri içleri gibi kısımlarını da, baharatla karııştırıp kullanıyorlar. Kimi fırınlarda üretilen lahmacunlarda zaten et yerine iç yağı, sakatat ve soğandan başka bir madde yok. Tanımadığımız kasaplarda satılan etlerin ne eti olduğunu bilen olmadığı gibi, denetimlerin de çok ciddi olmadığı anlaşılıyor. Tavuk yemlerine katılan boyalarla, yumurtanın sarılaştırıldığı ve onun da insan sağlığına zararlı olduğu bildiriliyor. Yumurtadan çıkan civcivi de, suni yemler ve ilaçlarla 40 günde kocaman tavuk haline getirip, satıyorlar. Böylece, sağlığa zararlı olan bu etin, hiçbir besin değeri olmuyor. Geçmiş yıllardan elde kalan bakliyatı yeniden paketleyip, üstlerine yeni tarihler yazarak satışa sunuyorlar. Satılan turşularda bile, hile yapıyorlar. Dondurmalara süt tozu ve ucuz baharatlar katıp, zararlı boyalarla renklendiriyor ve çocuklar için özendirici hale getiriyorlar. Keza, şekerleme türlerinde de, ucuz ve zararlı gıda boyaları kullanarak, çocukları ve halkı, için için zehirliyorlar. İnciri ve benzeri meyveleri, sutkostik (sodyum hidroksit) ile beyazlatıp, yeni ve taze ürün olarak pazarlıyorlar. Kuru üzümde de aynı hileyi yapıyorlar. Kutu sütlerin önemli bir kısmının süt tozundan imal edildiği, onların da tüketim süreleri geçtiğinde yoğurt ve dolayısıyla ayrana dönüştürüldüğü, alenen söyleniyor. Okullarda ücretsiz dağıtılan kimi sütlerden, çocukların bu sebeple sık sık zehirlendiğini görüyor ve duyuyoruz. Sofralık zeytinlerin boya ile karartıldığını, bu boyaların sağlığa çok zararlı olduğunu, uzmanlardan öğreniyoruz. Kimi fırınlarda üretilen ekmeklerin sağlığa zararlı olduğunu, içlerinden, fare pisliği ve sigara izmariti gibi… yabancı maddelerin çıktığını, gözlerimle gördüm. Fırın ve diğer gıdaları üreten kimi imalathanelerin pislik içinde olduğu, zaten biliniyor. Daha önce yayınlanan televizyon program ve haberlerinden de, bu durumu biliyoruz. Yakın geçmişte, çalıştığı fırında yatan bir işçinin, geceleri kalkarak WC yerine fırının ortasındaki kuyuya çişini yaptığını, o fırındaki ekmeklerin de, bu kuyunun suyu ile yapıldığını gazetelerde okumuştuk. Haberi yalanlayan olmamıştı. Kimi döner kebap satanların, gün içinde bitmeyen dönerlerini ertesi günü ve daha sonraki günlerde ısıtıp sattıkları da, bilinenler arasında. Yıllar evveldi. İstanbul/Taksim’deki bir lokantada yemek yemiş, ellerimi yıkamak için bulaşıkhaneye gittiğimde, bulaşıkçının artık yemeklerin bulaşık suları üstündeki yağlarını kevgirle topladığını, gözlerimle görmüştüm. Öğrendim ki, lokanta bu yağları yeniden kullanıyordu. ŞİMDİ, GELELİM İŞİN DENETİM TARAFINA Değerli okuyucularım, yukarıda verdiğim örnekler, tipik örneklerdir. Verilecek başka o kadar çok örnek var ki. Burada önemli olan, üç kuruş için insan sağlığını hiçe sayan bu aşağılıkların denetlenip, denetlenmemesidir. Hemen ve yüksek sesle, hem de bağırarak söylüyorum. Haykırarak, sesimin çıktığı kadar gür bir sesle söylüyorum. De-net-len-mi-yor-lar. Yapmaları gereken bu denetimi tabii ki, halkın sağlığından birinci derecede sorumlu olan devletin görevlileri ve görevli organları yapmıyor. Yaptıkları denetimler, tamamen göstermelik. Tarım ve Sağlık Bakanlıkları’nın, “Tahlil Laboratuarları” var. Modern, araç ve gereçleri var. Eğitimli elemanları var. Bu Bakanlıkların İl ve İlçe teşkilatları var. Var, ama kısa aralıklarla, buralardan numuneler alıp, tahlil etmek ya da ettirmek, onlara çok zor geliyor. Ayrıca, “Adam kayırmacılık” var. Çıkar sağlayıp, “Göz yummalar” var. Siyasi baskı ve mülahazalar var. Tabii ki, halkın sağlığını ciddiye almamak var. Mesela, geçtiğimiz yıl Tarım Bakanlığı’nın yaptığı bir denetimin sonuçlarını, İnternet sayfasında görmüştük. Uyduruk birkaç firma denetlenmiş ve kusurlu olarak ilan edilmişler. Kodamanlardansa, eser yok. “Onlar, düzgün çalışıyor.” derseniz, asla! İçlerinde düzgün çalışanlar tabii ki var. Var, ama ya ötekileri. Onları neden teşhir etmiyorsunuz ey Bakanlıklar? Değerli okuyucularım; Ne FETÖ, ne de PKK terörü. Onlarla devlet mücadele ediyor zaten. Asıl terör; bu GIDA TERÖRÜ’dür. Devlet, bu terör ve teröristleriyle acaba ne zaman mücadele edecek? |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.