Bir gün günlerden pazartesi ve Ayşecan’ın ilk okul günü çok heyecanlı, çok telaşlı ve kafasında bir çok soru ” acaba kimlerle tanışacağım ” gibi sorular Ayşecan’ın aklından hiç çıkmıyordu. Zaman geldi çattı zil çaldı. Herkes sınıfına koşuşturdu ve her biri daha bugün öğrenciliğe adımını atmış pırıl pırıl parlayan sevimli çocuklardı. Öğretmenleri ilk önce sırayla herkesi tanımak istedi. Herkes annesi, babasını ve kardeşlerini anlattı en çok evdeyken hangi oyunları oynadıklarını ve büyüdükleri zaman ne olacaklarını söylediler öğretmenlerine ve sıra Ayşecana geldi. Öğretmeni önce ona annesi ve babasından bahsetmesini söyledi. Ayşecan hep babasını anlattı ve onunla oynadığı güzel oyunları anlattı arkadaşlarına ve öğretmenine anlattıkları bittiğinde yerine oturmak istedi. Öğretmeni ; – Dur bir dakika yavrum sen neden hiç annenden bahsetmedin bizlere? diye sordu… Ayşecan cevap verdi; – Öğretmenim ben hiç annemi tanımadım ki o beni dünyaya getirirken melek olup cennete gitmiş bunu bana babam söyledi. Demiş O anda öğretmeni çok üzülmüş ve Ayşecan’ın o gözlerinin içinde ki parlaklığı görmüş. Peki büyüyünce ne olmak istiyorsun demiş öğretmeni. Ayşecan ise cevap vermiş. – Doktor olmak istiyorum öğretmenim. Doktor olacağım ki hiç bir çocuğun annesinin ölmesine izin vermiyeceğim demiş. Öğretmeni, Ayşecan’a herkesi alkışlatmış. O gün okulun ilk günü Ayşecan için öyle geçmiş. Ve aradan günler günler geçmiş. Ayşecan’ın sınıf arkadaşı Azra Ayşecan ile hiç anlaşamamış çünkü Ayşecan’ın annesi olmadığı için onu hep hor görüp aşağılarmış hep dışlamak istemiş Ayşecan arkadaşlarınla oynarken Azra onunla oynamayın onun annesi yok diye kötü kötü laflar etmiş. Ayşecan ağlamış günlerce azranın bu laflarını düşünüp ağlamış hiç kimselere anlatmamış. Okulda hep tek gezer olmuş içine kapanmış ama derslerinde hep başarı elde etmiş sınıfının en başarılısı olmayı becermiş. Öğretmeni tarafından sınıf birincisi ünvanı almış babası çok mutlu olmuş okul yılı bitiminde Ayşecan’ın birincilik madalyasına karşı babası ona kocaman ayıcık ve yüzlerce balon almış. Yaz tatilini onlarla oynamakla geçirmiş Ayşecan ve tatil bitmiş artık 2. Sınıf olmuşlar yeni sınıflarına girmişler. Ayşecan sırasına oturduğunda bir de ne görsün küs ve kırgın olduğu azra sırasında ağlamaklıymış yanına gitmiş ve ; – Azra noldu neden ağlıyorsun? demiş Azra cevap vermiş ; – Ayşecan ben geçen yıl seninle çok dalga geçip seni resmen küçümsemiştim ana bu yaz tatilinde annem ve babam ayrıldı annem yurtdışına gitti ben şimdi seni çok iyi anlıyorum. Özür dilerim beni affet. Diye hıçkıra hıçkıra ağlamış Ayşecana sarılmıştı. Ayşecan ise ; – Hiç önemli değil arkadaşım senin var olman her şey den daha önemli sen benim arkadaşımsın dedi. Ve o da sarıldı mutlu oldular en iyi arkadaş en iyi Dost oldular ve sınıflarında ki hiç bir arkadaşı kimseyi hor görmemeyi ve kimseyi dışlamaması gerektiğini anladı hepsi mutlu bir şekilde okul yılını geçirdi… Kaynak: Hikayeler.com Kalın sağlıcakla.
SÜNNETTİR
Nasreddin Hoca'nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden obur şeylermiş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da "sünnettir" diye ekmekle iyice sıyırıvermişler. Bu sırada odaya Hoca'nın oğlu girmiş. Mollalar Hoca'yı memnun etmek için: -Aman ne güzel çocuk... Adı ne bunun? diye sormuşlar. -Adı Farzdır, demiş. Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar: -Bu ne biçim isim Hoca Efendi? demişler. Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık. Hoca hemen taşı gediğine koymuş: -Yahu, sünnet diyeyim de onu da mı yiyin?
Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.
Arşiv Arama
Modül 1
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.