Var varanın, sür sürenin, Baykuşu çok viranenin. Destursuz bağa girenin. Hali duman demişler. Ah, ne duman, ne duman, Yaşım üç müydü, beş miydi, daha o zaman. Yediler yemiş... Parayla biter her iş Dediler: "Abdal, Gitme burda kal!" Bana bir kız aldılar, nikâh ettiler Açtım bir duvak, Baktım bir kabak. Ormanların kralı aslan zamanla iyice kocamış; üstüne üstlük hastalanmış da. Komşusu tilki sık sık konukluğa gelir, hal hatır sorarmış. Aslan, bir gün tilkiye yalvar yakar olmuş: “Canım öylesine geyik yemek istiyor ki…” demiş. “Hiç anlatamam. Hadi git, ormandaki geyiği kandır getir bana, bir güzel yiyeyim.” Tilki ne yapsın ? Bir yandan kral, bir yandan kapı duvar komşusu. Ormanda geyiği arayıp bulmuş. “Aslan seni istiyor, hadi gel,” demiş. “Ya, geleyim de beni yesin, değil mi ? Gelmem,” demiş geyik. Tilki : “Yahu, sen gel,” demiş. “Mesele bildiğin gibi değil. Allah Allah, elbet bir bildiğimiz var ki, sana gel gidelim diyoruz. Ne yani, ben senin düşmanın mıyım ?” “Yok, değilsin ama,” demiş geyik, duraklamış. Tilki sağına soluna bakınmış; bir dinleyen, bir gören varmı diye çevresini süzmüş : “Sana bir şey diyeyim mi ?” demiş yavaşça. “Aslan son anlarını yaşıyor. Ha öldüm ha ölüyorum, Öyle. Tek tasası, öldükten sonra yerime kimi geçireyim, kimi kral yapayım”dır. Kurdu tutmuyor, uyanık biri diye. Deve desen, neresi doğru ki, kral olsun diyor.Kuşları sevmiyor. Fili pisboğaz sayıyor, ne desen, kimi söylesen bir kulp takıyor hepsine. Sonunda ağzındaki baklayı çıkardı : ‘Geyik olsun’, dedi.’Bacakları yamandır, koşup haksızlıkları kovalar; boynuzları sağlamdır, haklıyı haksıza karşı savunur. En iyisi, en hası geyiktir. Yerime o geçmelidir,’dedi. Ben de kalktım, sana söylemeye geldim. Şimdi kralın yanına gideriz konuşursunuz, kendi ağzından da duyarsın.” Geyikte etekler tutuşmuş, sevinçten uçmaya başlamış. Hemen tilkinin yanına katılıp aslanın inine gitmişler. Aslan, gelenleri duyunca, bir köşeye sinmiş, beklemiş. Tilki, önden buyur etmiş geyiği; geyik içeri girer girmez, aslan bir kükremeyle saldırmış, fakat geyik çabuk toparlanmış. Aslanda kocamış bir aslan ya, eli ermemiş, ayağı varmamış; ancak bir pençe atabilmiş, o da geyiğin kulağını sıyırıp geçmiş. Devam edecek.
DÖVE DÖVE HELVA YEDİRİYORLAR
Konya çarşısındaki helvacı dükkânlarının vitrinlerine iştahla bakan gariban adamın biri, bir dükkân sahibinden biraz helva sadaka olarak vermesini istemiş. Dükkâncı vermemiş. Garibanın canı da çok helva çekmiş. Dayanamayıp, dayak yemeyi de göze alarak başka bir helvacı dükkânına girmiş. Bir lenger helvayı önüne çekmiş ve hızla atıştırmaya başlamış. Helvacı adamın üstüne yürümüş; - "Bre adam, sorup istemeden, parasını ödemeden böyle helva yenir mi?" demişse de adamın aldırmayıp atıştırmayı sürdürdüğünü gören helvacı, adama sille tokat girişmiş. Dükkânda tesadüfen bulunan Nasreddin Hoca müşterilere doğru dönüp: - "Şu Konyalı helvacılar ne iyi adamlar; parası olmayan garibana bile döve döve helva yediriyorlar." demiş.
|