Çok eski zamanlarda, bir hükümdar varmış, Zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş. Hükümdar her gittiği yere, hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış. hükümdarın yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir bilge kişiymiş. Günlerden bir gün bu bilge kişiyle otururken hükümdar şöyle bir soru sormuş: "Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar, ister hükümdar denli güçlü, ister savaşçılar denli onurlu olsun, ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?" Bilge bu soru karsışında, hükümdar'ın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş: "diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz. ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?"verirdim tabii." "zaman geçti diyelim, susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?" hükümdar biraz düşünür ve ardından "ölmemek için evet" der. Bunun üzerine bilge kişi gülerek şu sözleri söylemiş: "madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü haşmetlim sizin servetiniz yalnızca iki bardak sudur."
EN ÇOK ŞEYE DEĞİL, AZ ŞEYE İHTİYAÇ DUYMAK
Eflatun'a iki soru sormuşlar: Birincisi; "insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir? Eflatun tek tek sıralamış: "Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler. Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler." Sıra gelmiş ikinci soruya; "Peki sen ne öneriyorsun?" Bilge yine sıralamış: "Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip Olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır." Kaynak: Ders Alınacak Hikayeler Kalın Sağlıcakla.
ENİNİ BOYUNA UYDURACAKTI
Akşehir'e gelen bir İranlı, sürekli palavra atarmış. Bir gün: - "Bizim Isfahan'da Şahın iki yüz odalı, beş bin arşın boyunda sarayları var." diye söze başlamış, attıkça atmış. Dinleyenlerden biri de karşılık vermek istemiş. - "Bizim başkentimiz Bursa'da daha da büyük saraylar var. Bir de kaplıca yapıldı ki, boyu beş bin arşın..." Tam o sırada başka bir İranlı içeri girip ; - "Bursa'dan gelirem..." diye söze başlayınca : - "Eni de elli arşın" deyivermiş. - "Nasıl olur" diye karşı çıkmış İranlı, "eni boyuna uymadı." Konuşmaları dinlemekte olan Nasreddin Hoca : - "Şu adam Bursa'dan gelmiş olmasaydı, bu adam kaplıcanın enini boyuna bir güzel uyduracaktı" demiş.
|