Dört mum yavaşça yanıyordu. Ortam çok yumuşaktı ve konuştukları duyuluyordu. İlki söyledi: ''Ben barışım!" Artık kimse benim yanık kalmamı sağlamıyor, sanıyorum söneceğim. " Alevi hızla azaldı ve bütünüyle söndü. İkincisi söyledi: ''Ben inancım!" Neredeyse herkes benim artık gerekli olmadığımı düşünüyor, O nedenle daha fazla yanık kalmama hiç gerek yok.'' Konuşmayı bitirdiği zaman, bir rüzgar hafifçe esti ve onu söndürdü. Üzgünce üçüncü mum sırası gelince konuştu: "Ben sevgiyim!" Yanık kalmak için artık gücüm kalmadı. insanlar beni bir kenara bıraktı ve önemimi anlamadı. kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular. " ve hiç zaman yitirmeden söndü. Ansızın... Bir çocuk odaya girer ve üç mumun yanmadığını görür. "Neden yanmıyorsunuz sizin sonuna kadar yanmanız gerekir. " Bunu söyleyerek, çocuk ağlamaya başlar. Ardından dördüncü mum söyler: "Korkma ben hala yanıkken diğer mumları yeniden yakabiliriz. "Çünkü ben umudum!"
BU RESME PARA VERECEK KAÇ KİŞİ VAR
Bir gün avrupa'nın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde gezen çocuğun biri bir vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablo bedeli oldukça pahalıdır. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider. Şanslıdır tablo hala satılmamıştır. İçeri girer ve tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve "abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm paramda bu kadar" der. Ressam bir süre düşündükten sonra, resmi paketler ve resmi satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar. Mağazada adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: "sen ne yaptın o resmin değeri milyonlar ederdi. neden bu kadar cüzi bir rakama sattın?" adam cevap verir: "evet ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?..." Kaynak: Ders Alınacak Hikayeler Kalın Sağlıcakla.
YALAN OLDUKTAN SONRA
Köylünün birisi, diğer bir köylüden "10 kile buğday alacağı olduğunu" iddia ediyormuş. Aslında böyle bir alacağı yokmuş ama adam bir yalancı şahit bulup, mahkemeyi aldatıp, on kile buğdayı almayı planlıyormuş. Yalancı şahit ararken Nasreddin Hoca "ben şahitlik yaparım" deyince adam pek sevinmiş. Öyle ya Hoca şahit olunca, Kadı efendi kolaylıkla karar verebilir. Mahkemede Kadı efendi Hoca'ya sormuş : - "Bu adamın şu adamdan on kile buğday alacağı varmış. Ne diyorsun ?" Nasreddin Hoca ; - "Evet Kadı efendi. Bu adamın bu adamdan on kile arpa alacağı vardır" deyince adam atılmış; - "On kile buğday diyecekti, dili sürçtü herhalde" demiş. - "Yalan olduktan sonra ha buğday, ha arpa . Ne fark eder?" demiş Hoca.
|