Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti.
Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi. Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Danki, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu.
Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiçbiri olmadı. Kelebek, hayatinin geri kalanını, kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. ne kadar denese de, asla uçamadı. Adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gereken çabanın, allah'ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda onun uçmasını sağlamak için seçtiği bir yol olduğuydu. Bu gerçeği öğrendiğinde, hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti: bazen, hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. Eğer allah, hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman, bir anlamda sakat kalırdık. Olabileceğimiz kadar güçlenemezdik o zaman. ve asla uçamazdık..
EFLATUN'A SORMUŞLAR
Eflatun'a iki soru sormuşlar: Birincisi; "insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir? Eflatun tek tek sıralamış: "Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler. Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler."
Sıra gelmiş ikinci soruya; "Peki sen ne öneriyorsun?" Bilge yine sıralamış: "Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.
Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip Olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır."
|