|
||
Şimdi de Cami Açma Modası | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, onarılan eski bir Caminin, yeniden açılışını yapıyordu. Maksat, her zaman olduğu gibi, Ramazan arifesinde de “dindar” görünmek. Çünkü, dindar görünmek, “kindar” görünmek kadar onlara oy getiriyor. Bir Camii, onarıp yeniden ibadete açmak kusur mu? Asla! Kusur değil, ama koskoca Türkiye Cumhurbaşkanı’nın, onca işinin arasında küçük, üstelik onarılan bir Camii tekrar ibadete açması, dini siyaset konusu yapmaktan ve onu sömürmekten başka bir şey değil. Bu işi yapmaya, kendisini zorlayan mı var? Hayır! O, bunları kendisi istiyor ve açılışını bahane edip, adeta kolluyor. Tıpkı, durduk yere Muhtarları toplayıp onlarla, hiç ilgisi olmayan başka konuları konuşması gibi. BENDENİZ DE, BİR CAMİ AÇMIŞTIM 1994 senesiydi. Ülker Fabrikalarının sahibi Sabri Ülker, İstanbul/Ümraniye’de bir Cami yaptırmıştı. O dönemde, bendeniz de İstanbul Milli Eğitim Müdürüydüm. O gün, Ümraniye’de bir okulun açılışını yapmıştım. Orada olduğum ve benim de Saray’lı(Kücükyoncalı’lı) olduğumu bilen, kendisi de eski bir Saraylı (Büyükyoncalı’lı) olan Sabri Bey, hemşeri olduğumuzu söyleyip, beni Caminin açılışını yapmaya davet etti. Kendisini kıramadım. Aynı gün öğleden sonra da, onun yaptırdığı bu Camii ibadete açtık. Sabri Ülker, çok mutlu olmuştu. Açılış, gazetelerde haber olunca, bendenizi eleştirenler oldu. Hatta, “Milli Eğitim Müdürü müsün, yoksa Din görevlisi misin?” diyenler bile oldu. Çünkü, Cami açmak benim işim değildi. Bendeniz, bu işi severek yapmıştım, ama o işi yapacak başka kimseler de vardı. Konu, yanlış anlaşılmıştı. Tıpkı, Cumhurbaşkanı’nın açtığı Camii açacak başka kişiler olduğu halde, onun maksadı benim gibi değil, tamamen başkaydı. BÜTÜN TÖRENLERİ, GÖSTERİYE DÖNÜŞTÜRÜYORLAR Değerli okuyucularım, yapılan eserlerin halka sunulması ve tanıtılması için törenler düzenlenmesi gayet normal bir davranıştır. Ne var ki, bu iktidar, yaptıkları en küçük işleri bile büyüterek ve çok görkemli törenler düzenleyerek, tamamen oy avcılığı yapıyorlar. Maksat, ülkeye eser kazandırmak değil, onu yapıyormuş gibi oy avcılığı yapmak. Halktan toplanan vergilerle yapılan bu işlerde, halkın parası acaba hangi titizlikle harcanıyor? Bir liraya yapılabilecek iş, 5 katına, üstelik neden hep yandaşlara veriliyor. Bu 5 katın ne kadarı yandaşın cebine, ne kadarı o işi yaptıranların cebine gidiyor? Mesela, ihale ile yaptırılan işlerde, hangi katakulliler dönüyor? İhale Kanunu, iktidarları döneminde neden yüzden fazla değiştirildi? Hangi kanun, bu kanun kadar değişikliğe uğradı? KAÇAK DENİLEN SARAYA, YENİ İLAVE Gündemi takip edenler, hatırlayacaklardır. Atatürk Orman Çiftliği’nin içinde bulunan ve Atatürk’e ait olan Marmara Köşkü’nü de yıkmışlar. Yerine, Saraya ilave yeni bir konut yapacaklarmış. Çünkü, Saray yetmiyormuş(!) Öncelikle belirtelim ki, Atatürk’e yapılan bu saygısızlıklar, acaba ne zaman bitirilecek? İkincisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna ait olan o hatıra, böyle gereksiz ve sebepsiz yere neden yok ediliyor? Yeniden harcanacak olan 650 milyon liraya yazık değil mi? Doğuda evleri harap olan ve yoksulları sokaklarda sürünen bu milletin parasına yazık değil mi? Başbakan’ın oğlunun Singapur Kumarhanelerinde kumar oynamasından, bunun ne farkı var? Bu da, kumar gibi paraların çar-çur edilmesi değil midir? Bu savurganlara oy verip de ağlayanlara, ben hiç acımıyorum! Ya, siz? |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.