|
||
Rıza nın Rızası Yok! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Çünkü Reza Zarrab, verdiği bütün rüşvetleri, rızası olmayarak vermiş. Yani, hep kendisinden istemişler. O da, işlerinin olması için bunu kabul etmek zorunda kalmış. Daha sonra da, kendi isteğiyle rüşvet vermeye devam etmiş. Ama, hepsini kaydetmiş. Nasıl mı? Anlatayım. Onu, tanımayan yok. Azeri asıllı, İran doğumlu, hem İran hem de Türk Vatandaşı. Kendisine “İşadamı” deniliyor, ama öyle bildiğimiz gibi iş üreten İşadamlarından değil. Yaptığı bütün işleri “alavere-dalavere” ile yürüten, karanlık işleri meslek edinen, büyük paralara hükmeden, devletin yönetimindekileri de paraya boğup, kendisine bağlayan türden bir İşadamı(!) Büyük paralarla oynadığını gören devlet adamları (!) onunla ilişki kurup, doğrudan ya da dolaylı yolla rüşveti kimi isteyerek, kimi de onun teklifi ile almışlar. Hatta, bu işlere kendilerinden çok aile efradını bulaştırmışlar. 2013 senesinin Aralık ayına kadar, bu işler” “tıkır-tıkır” yürütülmüş, rüşveti alanlar, rüyalarında bile göremedikleri bir paraya ve servete boğulmuşlar. Balık baştan kokunca, kuyruk çürümüş ve kokular mideleri iyice bulandırmış. Ne zaman ki, ülkeyi iktidarla beraber yöneten bir cemaatle iktidarın arası açılınca, her şey ortaya dökülmüş. Hem de yazılı, görsel ve sesli belgelerle. Adına daha sonra “Paralelci” denilen örgüt, bütün foyaları meydana çıkarmış ve 17-25 Aralık 2013 günlerinde düğmeyle basarak adamlarına baskın yaptırıp, rüşvetçileri rüşvetlerle birlikte “suçüstü” yakalatmış. Bütün bu yazdıklarımı, siz de biliyorsunuz. Hatta, cümle alem biliyor. Ortaklık bozulmuş, cadı avı başlamış, ancak çıkan kokular bütün burunları rahatsız etmiş ve etmeye de devam ediyor. ÖRTÜ, İŞE YARAMADI Tutuklamalar olmuş, paralara el konmuş, güdümlü mahkemeler tahliye kararları vermiş, sipariş üzerine bulunan bir Savcıdan “Soruşturmaya gerek yoktur.” raporu alınmış, Meclis Komisyonu, “Suç yok” demiş, Meclis Genel Kurulu’nun iktidar oyları “Evet, bunlar suçsuz” demiş ama, bir “leş kokusu” gibi yayılan bu müstekreh kokuyu, ortadan kaldırmak mümkün olamamış. Koku almayan burunların bile “direği kırılırcasına” koku her tarafa işlemiş. Hatta, bu koku ülke sınırlarının dışına bile taşarak, dünyayı kokutmuş. Sonuç olarak, bunu örtmek için kullanılan örtü, hiçbir işe yaramamış. UNUTULMAZ, UNUTULMAZ ! Bestekar Erol Sayan’ın “Kalbe doğan o ilk bakış, unutulmaz, unutulmaz.” Diye bir şarkisi var. Kalbe doğan o ilk bakışlar gibi, “17-25 Aralık olayının da, unutulması imkansız.” Nitekim, dost bildiğimiz Amerika’da bile unutulmayan bu olay, Reza Zarrab’ın bir Amerika seyahati ile yeniden gün ışığına çıktı. Ancak, bu defa olay örtülemeyecek kadar büyük bir “vahamet” kesp ediyor. Amerika’da enselenen Rıza, yakayı çok fena bir biçimde ele verdi. Tutuklanan ve yargılanmaya başlanan bu “Rüşvetçi iş adamı”nın, şimdi hapiste tutuklu olarak yargılanmasına devam ediliyor. SUÇLARI, ÇOK VE ÇEŞİTLİ Havaalanında yakalanan ve tutuklanan Rıza hakkında, Bharara adlı bir Savcı “belgeli olarak” 59 sayfalık bir İddianame düzenliyor. Belgelerin sayısı ise, şimdilik belli değil. Rıza’ya, doğruları söylemesi halinde Amerikan yasalarına göre “ceza indirimi” yapılacağı bildirilince, o da Savcıya her şeyi anlatıyor. Başta, “Kara para aklamak ve Amerika’yı dolandırmakla suçlanan” Rıza için 75 yıl hapis cezası isteyen Savcının karşısında bülbül gibi öten Rıza, bakın neler anlatıyor? Rıza, diyor ki; “Ben, benden istenen rüşvetleri günü gününe ve kuruşu kuruşuna teslim ettim ve yazdım. İşte listesi” Listede çok sayıda rüşvetçinin adı geçiyor. Başta, Bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış olmak üzere, bütün isimler sıralanmış. Kendi mal varlığını da açıklayan Rıza’nın mallarının içinde, “Bir Denizaltı, çok sayıda som altından Tabancalar, külçeler halinde (yani tuğla biçiminde) altın plakalar, Özel Uçak, Yalılar, Daireler, Dükkanlar” bulunuyor. Daha başka neler var, neler? Unutmadan hemen belirteyim. Uçağının üstünde, T.C- R Z A yazılı. Yani, bu uçak Türk vatandaşı Rıza’nın uçağı, haberiniz olsun. Ne ayrıcalık değil mi? Rıza, Savcıya açıklamalarına devam ediyor ve diyor ki; Başta Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan olmak üzere, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve diğerlerine bol miktarda “rüşvet” verdim ve bunları tek tek yazdım. İşte belgeleri. Egemen Bağış’ı, hemen hatırlayın. Kur’an’daki Bakara Suresi’ne “Bakara-Makara” diyen, dindar görünen bu iktidarın muhterem Bakanı(!) İşte size, kısaltılmış kimi ifade örnekleri. “19 Mart 2013 günü Zafer Çağlayan’a, 1.750.000 Euro gönderdim. Aynı Bakan’a, 30 Ağustos 2013 günü, 2 Milyon Euro, 2 Milyon A.Doları ve de Türk Parası olmak üzere, toplam 14.5 Milyon lira verdim.” “ İsteği üzerine aldığım ve Cenevre’den (İsviçre) gönderdiğim saat içinse, tam 300.000 Frank ödedim. Aynı gün, kendisine 37.500 dolarlık bir de Piyano yolladım. O gün verdiğim rüşvetlerin toplamı, 16 Milyon lirayı geçiyordu.” Diyor. Zaten, bizim C.Savcımız da düzenlediği Raporda, Zafer Çağlayan’ın toplam “52 Milyon lira rüşvet aldığını” belirlemiş, ancak AKP iktidarı onu yine aklamıştı. Rıza ifadeye devam ediyor ve belgeli olarak çok sayıda ve ilginç itiraflarına devam ediyor. Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Hanım’ın kurucusu olduğu TOGEM adlı Derneğe de, Egemen Bağışın eşi kanalı ile bağış yaptığını ifade ediyor. Ama, 7 milyon dolar gibi, büyükçe bir bağış. Amerikan Savcısı Bharara, kamuoyundan ve basından gizlenen 17-25 Aralık Soruşturma Raporlarını da buluyor. Türkiye’de aklanan bu Raporları, İngilizceye tercüme ettiriyor ve (Belgeleri hariç) 55 Sayfa olarak mahkeme dosyasına koyuyor. BU İŞİN AKIBETİ, NE OLUR? Kesin olarak bilinemez. Ancak, Amerika’yı ve İran’ı dolandıran, Birleşmiş Milletler’in yasakladığı kara para aklama işini yapıp, rüşveti de devletin tepesine taşıyan ve bir çok karanlık işe bulaşan bu kişi, yaptığı bu itiraflardan dolayı, cezasını hafifletebilir. Hafifletir, ama esas ceza Türk yetkililere ve Türkiye’ye kesilir. Türk yetkililer, bu durumdan kurtulmak için, Amerika ile “ bol tavize dayalı” sıkı bir pazarlığa girebilirler. Bu pazarlık, Türk yetkililerin yararına olabilir, ancak Türkiye ülke ve millet olarak, bundan büyük zarar görür. “Sonra ne olur?” derseniz, Bu rezalet bilindiği halde, 1 Kasım seçimlerinde oyları % 49.5’a yükselen AKP iktidarının oyları, % 60-70’lere çıkar ve AKP bir daha hiç gitmemek üzere, ülkenin üstüne çöreklenir. “Yediyse, benim paramı yedi, sana ne? Yiyorlar, ama çalışıyorlar, Onun zevcesi ya da g.tünün kılı olayım, Benim liderim, Allah’ın bütün vasıflarını taşıyor…” diyenlerin sayısı, böylece biraz daha artar. Öyle bir gün gelir ki, kimin g.tünün kılı olursan ol, kendi g.tümüzü bir daha kurtaramayız. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.