Bir gün Hacı pazara gidiyor, sesleniyor: “Kim dokuz gün yiyip bir gün çalışmak ister?” Behlul adında birisi varmış, bu diyor: “Ben geliyorum.” Hacı bir de sığır satın alıyor ve bunu beraberinde yukarıya götürüyor ve götürdükten sonra diyor: “Baba!”, bunu besle!” Belur, onu besler. Onuncu gün gelince, alıyor diyor ki: “Belur!, Gel gidelim haydi, bu sığın filân yerde keselim; sonra, -kestikten sonra, derisini öyle yüzelim ki, içine su dolduralım.” Belur der: “Başüstüne, ağa!” Belur onu keser ve postunu temizce bir güzel yüzer. Sonra Hacı der: “Ey Belur! Şuna bir bak, bu iyi deşilmemiş.” Bu şöylecik şey yapıyor ki -baksın, deşik değil mi? Hacı onu ayağından tutuyor ve Beluru onun içine atıp ağzım bağlıyor.. Bağladıktan sonra, Anka kuşu onu alıp yukan götürüyor. Götürünce açmak için gagasıyla vuruyor: İçinden Belur çıkıyor. Belur bakıyor ki; burada gerçekten bir çok insan ölmüş… Ve orada kendi kendine Tanrıya adak dileğinde bulunur. “Tanrım! Benim buradan kurtulup aşağı inmem için adağımı kabul et! Yüz batman pirinç alayım, pilav pişirip yağım denize dökeyim, balıklar yesin.” Sonra gidiyor, kendisini yukardan denizin içine atıyor. Denize attıktan sonra, balıklar onu alıp kenara bırakıyor. Belur denizden çıkıyor ve orada ahd ediyor… Pazara gidiyor; pazara girince, bakıyor ki, bu Hacı yine köşe başına gelmiş ve diyor: “Kimdir dokuz gün yesin, bir gün çalışsın?” Belur diyor: “Bert geliyorum.” Hacı derhal gidiyor, bir sığır satın alıyor ve onu Be- lurla birlikte eve götürüyor.. Belura diyor: “Bunu dokuz gün besleyeceksin, ki onuncu gün onu çöle götürüp şöyle keselim.” Belur der: “Başüstüne!” ve onu besler. Onuncu gün olunca, diyor: “Belur! Bunu alıp çöle gidelim.” Diyor: “Başüstüne!” Katıra Hacı, eşeğe de Belur biniyor ve sığın da çekip dağın eteğine gidiyorlar. Dağın eteğine varınca,
Hacı diyor ki: “Belur! Ne yapacağını biliyor musun?” Diyor: “Hayır, Hacı, bilmiyorum.” Hacı diyor: “Pekâlâ, bunu keseceksin, derisini yüzeceksin ki, içine su koyalım.” Bu Belur kendi içinden diyor ki, ‘bu Hacıya öyle bir oyun oynayayım ki, hiç bir destanda yazılmamış olsun! Diyor: “Pekâlâ!”. Yüzer ve temizler. Hacı: ”Haydi Belur!” Diyor: “Buyur!” Diyor: “Başını şu deliğe sok bak, deşik mi, içine su koyalım.” Bu bir ayağını sokar. Hacı diyor: “Belur, niye böyle yapıyorsun? Ben sana başını sok diyorum, sen ille de gidip ayağını sokuyorsun.” Bu derhal bir elini sokar. Hacı diyor: “Ey aptal, niye böyle yapıyorsun?” Belur diyor: Ben aptal değilim, sen aptalsın. Haydi gel, sen bana öğret de, ben nasıl yapacağımı bileyim. Hacı, başı ile içine girince, diyor: “İşte böyle yapacaksın.” Başını bakmak için derinin içine sokunca, Belur da onu ayağından tutuyor ve derinin içine tepiyor.. Bunun ağzını da sıkıca bağlıyor ve sonra anka kuşu geliyor, onu yukarı çıkarıyor. Yukarı çıkardıktan sonra, orada onu gagasıyla dimdikliyor. Sonra bakıyor ki… Hacı çıkıyor bakıyor, gerçekten de yüz binlerce insanı bu şekilde öldürmüş.. Sonra aşağıdan Belur diyor ki: “Hacı!” Diyor: “Buyur!” Diyor: “Ben işte o Belurum!” Hacı diyor: “Nasıl?” Belur diyor: “Hani, beni bir kere yukarı çıkartmıştın ya, ben işte o Belurum.” Hacı diyor: “Pekiyi, sen nasıl yaptın da aşağı indin?” Belur diyor: “Hey, ben bir hile ile aşağı indim, çok kolay.” Diyor: “Bana da söyle, haydi, nereye ineyim?” Belur diyor: “Pekâlâ, sen oradaki taşlardan bir hayli at ki, sana nereden ineceğini söyleyeyim.” Hacı diyor: “Olur!” Hacı bu taşlardan döküyor ve Belur diyor: “Pekiyi döktün mü?” Diyor: “Evet!” Belur diyor: “Pekâla, artık dökme! Bunu götürüp eve bırakayım, yine geleyim, sonra birlikte gidelim.” Hacı diyor: “Olur.” Belur yine geliyor ve bakıyor ki; bu Hacı hâlâ orada duruyor. Hacı diyor: “Güzel! Belur, geldin mi?” Belur diyor: “Evet!” Hacı diyor: “Söyle, nerden indin? Ben de ineyim.” Belur diyor: “Sen o taşlardan yine epeyce dök!” Hacı döküyor ve bu malı, katın ve bir eşeği yükleyip gidiyor. Hacı diyor: “Hey, sen nereden indin?” Belur diyor: “Sen orada ektiğini biçene dek bekle!” Sonra yükleri tutuyor ve Hacı’nın evine gidiyor. Hacı’nın da kimsesi yokmuş, yalnız bir karısı varmış. Sonra bunun her ne kadar taşlan… Bunların hepsi mücevhermiş. Bunlardan birazını alıp yüz batman pirinç satın alıyor ve sonra pirinci götürüp pişiriyor, yağını denize döküyor, balıklara veriyor. Oradan bir tabak da bana veriyor. Kaynak: Hikayeler. com Kalın sağlıcakla.
|