* Birisi ile dostluk kurmak istiyorsan önce onu öfkelendirecek bir şey yap; şayet öfkeli iken sana insaflı davranırsa ona yaklaş. İnsafsız davranırsa, ondan uzak dur. Lokman Hekim
Eski bir hikâye ama hatırlamakta yarar var; Zamanın birinde bir oduncu, ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaratana olan aşkı “yılan bile olsa” yaratılana yansımış ve yılanı vurmaya kıyamamış. Yılan da duygulanmış, dile gelmiş. “Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, ben de sana bir iyilik edeceğim“demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve oduncuya uzatmış. “Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim.” Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Hiç kimseye olan biteni anlatmamış, ailesi dâhil. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Gel zaman git zaman, oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış. Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış.”Git kör kuyunun başına ve oğlum olduğunu söyle, yılan sana altın verecek” demiş. Oğlu inanmamış ama gitmiş, yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikâyenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, kim bilir daha ne kadar altın var kuyudan içeride demiş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılan o arada görünmüş ki, kuyruğu yok ve kanlar içinde.. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılan yaralı… – “Hatalı olan oğlum olmalı demiş ve yılandan özür dilemiş. Tekrar dost olalım” demiş… Yılan ise acı acı gülümsemiş; – Çok isterdim ama… Sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız.
* Büyük Şair Baki'ye kaç çeşit dost olduğu sorulmuş, Baki de bunu şöyle cevaplandırmış: "Üç çeşit dost vardır: Bir dost vardır ki, gıda gibidir; sen onu her gün ararsın. Bir dost vardır ki, ilaç gibidir; gereğinde ararsın. Bir dost vardırki hastalık gibidir; O seni arar. Bakî Kaynak: Hikayeler.com. Kalın sağlıcakla.
|