|
||
Reza Zarrap tan Bana Ne | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Paraları çarptınız. Kasalara ve kutulara depoladınız. Kılına halel gelmesin diye, Reza’nın önüne yattınız. Adamı, 70 gün sonra çocuklarla birlikte hapisten kurtardınız. Çalınan paraları faiziyle birlikte geri verdiniz. Şimdi, “Reza Zerrap’tan bize ne?” diyebiliyorsunuz. Yemezler! Biz, vatandaş olarak “Bize ne?” diyemiyoruz. Çünkü, milletin size verdiği yetkiyi bu halk için değil, kendi ceplerinizi doldurmak için kullandınız. Adam tutuklanınca da, “Ondan bize ne?” deyip, kenara çekiliyorsunuz. Değerli okuyucularım, tarihteki Damat Rüstem Paşa’dan sonra, bu memlekette yapılan en büyük yolsuzluk, bu iktidar döneminde gerçekleşti. 17 Aralık ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde, Polis’in ve Savcılıkların yaptıkları “Suçüstü” baskınları ve tutuklamalar, hele ortaya çıkan paralar, para kasaları, para sayma makineleri, tarihin hiçbir döneminde görülmedi. Hükümetin kimi Bakanları, kendileri ve yetişkin çocukları aracılığıyla iş sahiplerinden “Rüşvet” alıyor, buna karşılık rüşvet aldıkları kişileri kanuna karşı koruyorlardı. Korunanlardan biri de İran asıllı kaçakçı Reza Zerrap adında, çok genç bir kişiydi. Rüşvet alış-verişi o kadar belirgindi ki, dönemin İçişleri Bakanı ona, “Sana bir şey yapmaya kalkarlarsa, senin önüne yatarım.”Diyerek ona güvence veriyor ve rüşvetin arkasının kesilmemesini istiyordu. Kesilmedi ve işsiz oğlu, bir oda dolusu para, para kasası ve para sayma makinesiyle suç üstünde yakalanmıştı. Suçüstü yapılanlar ve rüşvet yiyenler arasında başkaları da vardı ve hepsi tutuklandı. Daha sonra da, serbest bırakıldılar. Çünkü, Türkiye’de adaleti artık böyle işletiyorlardı. Buna karşın, işin kolayını bulmuşlardı ve bu suçüstü olayına,“Bize darbe yaptılar!” Diyerek, haklı çıkmaya çalışıyorlardı. Olay, tıpkı üste çıkan kedinin bağırması gibiydi. Nitekim, baskını yapan Polisleri ve soruşturmayı yapan Savcıları hemen görevlerinden alıp, cezalandırdılar. Bu durum, “Hem suçlu, hem de güçlüler.” Deyişine doğruluk kazandırıyordu. Böylece, olayı kapandı sandılar, ama kapanacak ve unutulacak bir olay değildi bu. Onlar, bunu hayal ederken, rüşvet dağıtan Reza Zarrap adlı bu kişi, bu kere Amerika’da yakalandı ve hapsedildi. Bütün korkular, Reza’nın burada konuşması ve onları deşifre etmesiydi. Oysa halkımız, her şeyi biliyordu. Ancak, Reza konuşursa, bütün olaylar resmiyet kazanacak ve artık kıvıracak tarafları kalmayacaktı. İlk açıklamayı ve savunmayı Hükümet Sözcüsü yaptı ve “Reza’dan bize ne ?” Dedi. Bir Milletvekilleri de, yere göğe sığdıramadıkları o kişi için, “Reza’nın Allah belasını versin!” deyiverdi. Ancak, ne derse desinler, korku dağları bekliyor ve takkenin artık düşeceği ve kelin görüneceği anlaşılıyor. Öyle sanıyorum ki, ağlamaktan sorumlu Bülent Arınç bile artık bunu yapanların haline ağlamayacak, aksine gülecektir. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.