Ben de diyorum ki, komşularımız ve öteki düşmanlarımız dışarıdan, AKP içeriden yıkmak/batırmak istediği halde, bu devlet batmıyor ve yıkılmıyor.  Ama… nereye kadar?

    Değerli okuyucularım, siz de görüyorsunuz ki, düne kadar hatırı sayılır, güçlü bir devlet olan ve NATO’da Fransa’dan sonra en güçlü Orduya sahip olan Türkiye, artık o gücüne sahip değil.

     Önce, Ordu’un gücünü kıran ve caydırma gücünü ortadan kaldıran AKP iktidarı, dış ilişkilerimizi yerin dibine batırıp, bizi herkese düşman edince ve ekonomiyi de çökertince, bu ülkeye bundan sonra daha kötülük yapabilir ki?

       Şimdi onu ancak, Allah biliyor. AKP’ye oy verenlerin de, bir bildikleri var herhalde.

                                   TÜRKİYE,  BATMAYA RAMAK

    Yani, az kaldı ve çok yaklaştı demektir. 30 yıldan fazla bir süredir, boğuştuğumuz PKK’ terörü bitmiş iken, AKP iktidarıyla birlikte yeniden canlandı ve bu belada da dünya da yalnız kaldık. Dünyada, bizi destekleyen tek bir ülke yok, kalmadı.  Var gibi görünenler de, tamamen ikiyüzlü davranıyorlar.

      Bu konuda en büyük darbeyi de, eski dostumuz ve stratejik ortağımız Amerika’dan yedik. Amerika, PKK’nın Suriye Kolu olan PYD’ yi terör örgütü olarak kabul etmediği gibi, ona silah yardımı da yapıyor. Yani, demek oluyor ki, Amerika PKK’yı destekliyor.

    Gelen haberlere göre, Rusya da PYD’ yi, dolayısıyla PKK’yı destekliyor. İran, zaten öteden beri PKK’yı bize karşı kullanıyor.

     Cumhurbaşkanı Tayyip Bey’in itibarı dış dünyada yerlerde sürüklenince, Muhtarlar toplantısı da o itibarı artık geri getiremiyor.

      Onun, Ekvator’a yaptığı ziyarette yaşanan olaylar, Türkiye’nin ve onun itibarını komşu olmayan ülkeler nezdinde de çok örseledi. Biz, Cumhurbaşkanımızın böyle bir duruma düşmesini, ülkemizin itibarı ve çıkarları açısından katiyen istemeyiz. Ama… oldu!

       Cumhurbaşkanı, kendi vatandaşları hakkında davalar açtırmak ve tazminatlar istemek yerine, o “Kraldan Kralcı” olan korumalarını değiştirmeli ya da  yeniden eğitilmelerini sağlamalıdır.

                           CENAZELER, NE ZAMAN BİTECEK?

    Hemen her gün, Doğu ve Güneydoğu bölgemizden Asker ve Polis Cenazeleri gelmeye devam ediyor.

     Onlara “Şehit” denmesi, Bayrağa sarılıp, alayişli Cenaze törenleri düzenlenmesi ailelerin yüreğine biraz olsun su serpse de, gerçek öyle değil.

      Bir kere, ülkemizle başka bir ülke arasında ilan edilmiş bir savaş yok ki.  Bir iç anarşi, terör ve başkaldırma var. Yani, İslam dini uğruna ve Allah adına bir savaş yapmıyoruz ki.

      Şehitlik kavramı, Kur’an-ı Kerim, 2’nci Sure 154’ncü Ayet, 3’cü Sure 169’ncu Ayet ve 4’ncü Sure, 69’ncu Ayet’le, Yüce Yaradan tarafından açıklanmıştır.

     Yüce Yaradan diyor ki; “Allah yolunda öldürülenlere, ölüler demeyin. Onlar diridirler, ancak siz bilemezsiniz. (2/154)

     Kur’an-ı Kerim 3’cü Surenin, 169’cu Ayeti de aynı mealdedir.  Kur’an-ı Kerim, 4’ncü Nisa Suresi 69’ncu ayeti ise, “Allah’a ve Resulüne itaat edenler, Peygamberler, Sıddıklar ve Şehitler, Salihlerle beraberdir ve arkadaştırlar.” Bu Ayetle de, Şehitliğin önemine vurgu yapılıyor. Demek ki, din ve Allah uğruna ölünce şehit olunuyor.

     Değerli okuyucularım, devlet organlarının ya da kimi vatandaşların bu kişiler için “Şehit oldular” demesiyle şehit olunmuyor. Şehitler, yukarıda ve Kur’an-ı Kerim’de aynen böyle tarif edilmiş.

       Bu durum, kimi sakallıların derviş kılığına girip, Cennet’ten arsa satmalarına benziyor. Eskiden, bu çok olurdu ve saf vatandaşlar, “Cennete gidiyoruz.” diyerek, böylece kolayca kandırılırlardı.

      Şimdi, canlarını yitiren aileler adına soruyorum. Şehitlik kandırmacasını bırakın da, söyleyin “Bu cenazeler, ne zaman bitecek?”

                        MÜLTECİ SORUNU DA SIRTIMIZDA

     Ortadoğu pisliğine bulaşan Türkiye, şimdi de bu ülkelerden kaçanları  başına sarmış durumda.

     Söylenenlere bakılırsa, 3 milyona yakın insan ülkemize sığınmış ve bizim rızkımıza ortak olmuş.

     Milyonlarca fakiri olan bu ülke, şimdi bunlara da bakıyor ve iş vermeye çalışıyor. Birçoğuna da Nüfus Cüzdanı verip, vatandaş yapmış bile.

        Bizim kabul ettiklerimizi, Avrupa katiyen istemiyor. O kadar ki, “3 milyar Euro verelim, onları bize göndermeyin” diyor. Burası sanki insan çöplüğü. Türkiye, iyice köşeye sıkışmış durumda.

      Cumhurbaşkanı konuşuyor, Başbakan konuşuyor, ama sadece konuşuyorlar. Yaraya, ilaç sürdükleri yok.

                         PAHALILIK, ALMIŞ BAŞINI GİDİYOR

     Devlet, fiyat enflasyonunu hala tek rakamlı olarak, yani % 9 civarında açıklıyor. Yalan, hem de kuyruklu yalan.

     Türkiye’de gerçek enflasyon, % 30’un çok üstünde. Dünyada petrol fiyatları dibe vurmuş iken, bizde benzine bazen 6 kuruşluk bir indirim yapıp, milletin gözünü boyuyorlar. Sonra, yine zam.

       Damat Berat Albayrak, Enerji Bakanı olarak hiç de başarılı olamadı. Doğalgaz da çok ucuzladığı halde, bizde yine pahalı. Rusya düşmanlığı, bizi soğukta ve karanlıkta bırakabilir.

       Değerli okuyucularım, Türkiye iyi idare edilemiyor. İktidar mensup ve yandaşları keselerini doldurmalarına rağmen, bu işi bırakıp da bir türlü gitmiyorlar.

      İktidara oy verenlere, sakın acımayın. Ne var ki, onların yüzünden öteki vatandaşlar da mağdur oluyorlar.

     Şimdi, baştaki soruya dönelim. “Türkiye Batıyor mu?” Böyle bir iktidar ve böyle muhalefet partileri olursa, batmakta geç bile kaldı.