|
||
Avukat lara Dair | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Avukatlık, toplumda önemli ve saygın bir meslek gurubu. Avukatlar, hukukun “Olmazsa olmaz” larından sayılıyorlar. Sayılıyorlar, ama kendilerine duyulan güvene, acaba ne kadar layık olabiliyorlar? İşte şimdi o, tartışılıyor. Bu konu, şimdiye kadar benim gündemimde hiç olmadı. Bildiğim bir şey varsa, “Hakim, Savcı ve Avukat” hukukun, dolayısıyla yargının değişmeyen üç ayağıdır. Avukatlık da, işte bu üç ayaktan biridir. Üniversitelerin Hukuk Fakülteleri’nde okuyan gençler, daha okuduğu yıllarda bu üç ayaktan hangisini seçeceklerini belirlerler. En azından kafalarında bu üç seçenekten biri oluşur. Ne var ki, Hakim ya da Cumhuriyet Savcısı olmak, ayrı bir sınava ve Adalet Bakanlığı’nın atamasına bağlı ise de, Avukatlık öyle değildir. Ya nasıldır? derseniz, anlatayım. Hukuk Fakültesini bitirmiş olup, Avukat olmak isterseniz bir Avukatın yanında Staj görmeniz, yani bu mesleğe hazırlanmanız gerekir. Esas Avukatın yaptığı işleri takip etmek, onun davaları ve dolayısıyla dosyaları ile meşgul olmak ve onun işlerini izlemek gibi bir görev ve sorumluluğunuz olur. AVUKATLIK BAŞLIYOR Buradaki görevinizi tamamlayıp, icazeti aldıktan sonra, sıra bir yazıhane açıp, müşteri beklemeye kalıyor. Bundan sonra, beni bu yazıyı yazmaya zorlayan vatandaşların istek ve şikayetleri başlıyor. Bu konuda yazı yazmamı isteyen vatandaşların, iki isteği ya da yakınması var. Birincisi, “Avukatlar genellikle, yani hepsi olmamakla birlikte pek çoğu, bağlı oldukları Baro’nun belirlediği fiyat tarifesinin dışına çıkarak, müvekkillerinden, yani davasını üstlendikleri kişilerden çok yüksek ücret istiyorlar. Demek oluyor ki, Baronun belirlediği tarifeye hiçbir şekilde uymuyorlar.” İkinci yakınmaları ise, “Üstlendikleri davaları gereği gibi takip etmiyor ve müvekkillerini doğru-dürüst savunmuyorlar. Çok kere, mahkemelere mazeret dilekçesi verip, duruşmalara girmiyorlar.” Aslında üçüncü bir yakınma daha var. Üstelik o yakınmanın konusu çok çirkin. Derler ki, “Avukat karşı tarafla yani, hasım tarafla anlaşarak bizi adeta satıyor. Öyle bir ahlaki zafiyetten söz ediyorlar ki, bu durum mide bulandırıyor.” Değerli okuyucularım, bu üç iddia o kadar yoğun ki, insan şaşırıyor. Oysa, Avukata güveniyor ve her şeyinizi anlatıyorsunuz. Elinizdeki bütün belgeleri teslim ediyorsunuz. Dediklerine göre, tam bir ihanetle karşılaşıyorsunuz. Olacak iş değil. Bu satırları yazarken, kendi çevreme ve ilçeme bakıyorum. Etrafımızda böyle bir Avukat ve Avukat tipi çok şükür yok. Bu olaylar, öyle sanıyorum ki, daha çok büyük şehirlerde meydana geliyor. Ancak, neresi olursa olsun, hiçbir yerde meydana gelmemesi lazım. Bugüne değin, yargıda benim de açtığım ya da hakkımda açılmış davalar oldu. Dolayısıyla çeşitli Avukatlarla karşılaştım. Şükür olsun ki, hepsi dürüst insanlardı. Hiç birinden önemli bir kuşkum ve yakınmam olmadı. Ama, görülüyor ki yakınanlar var. BAROLAR, DİKKATLİ OLMALI ! Demek oluyor ki, her meslekte olduğu gibi, Avukatlık mesleğinin içinde de “çürük elmalar” çıkabiliyor. İyileri tenzih ederek, bu çürükler için bağlı oldukları Baroların ciddi tedbir almaları gerekiyor. Barolar, hakkında şikayet olan Avukatları takibe almalı ve bu şikayetlerin doğru olup olmadığına bakmalıdırlar. Doğru ise, bu kişilere Avukatlık yaptırmamak gerekir. Hele, hasım tarafla anlaşanlara bu iş katiyen yaptırılmamalı ve bunların meslekten derhal ihraç edilmeleri gerekir. Baroların, ikinci olarak yapacağı iş de, Avukatların belirlenen fiyat tarifelerine uyup uymadıklarını denetlemek olmalıdır. Yargının kapısına düşmek zorunda kalan vatandaşın, Avukatlar tarafından kaz gibi yolunması, asla doğru değildir. Bu yazımdan alınanlar, gocunanlar ve rahatsız olanlar mutlaka olacaktır. Ancak, dürüst ve kendinden emin olanlar, asla rahatsız olmazlar. Ötekileri ise, zaten önemli değil. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.