|
||
Başkanlık Sistemi ne | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
İktidarın yandaş Gazetesi Sabah, dün bu manşeti attı. Tayyip Bey Cumhurbaşkanı seçildiğinden beri, bu sistemi zaten uyguluyor. Muhalefet Partileri, çenelerini boşuna yoruyor. Değerli okuyucularım; bu konuyu daha önce de bu sütunlarda yazmış ve resmen olmasa da Türkiye’de fiilen Başkanlık Sistemi’ne geçildiğini ifade etmiştim. İtalyanca’da ”De-Facto” dedikleri fiili durum, zaten iki yıldan beri yaşanıyor. Geriye sadece Anayasayı değiştirmek kalıyor. İktidar, 2002 yılından beri istikbale muzaf siyasi amaçlarına erişmek için adım adım ilerliyor. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi hükmü, boşuna getirilmedi. 2014 seçiminde, bu durum fiili olarak başlatıldı ve devam ediyor. Şimdi iş, yeni bir Anayasa ile bu durumu tam yasal hale getirmekte. Bu memlekette, “Başkanlık Sistemi” nin bize göre olmadığı, Parlamenter Sistemden başka bir sistemin doğru olmayacağı, hemen herkes tarafından ifade ediliyor. Hatta, kimi iktidar yetkilileri bile bunu söylüyor. Ancak, Tayyip Bey bunu kabul etmiyor. Onun yegane düşüncesi Başkan olmak ve bütün yetkileri kendinde toplamak. BU SİSTEM OLMLAZSA, NE OLUR? Tabii ki iyi olur. Ancak, bu sistem bütün zorlamalara rağmen Anayasaya konmasa da, değişen fazla bir şey olmaz. Cumhurbaşkanı, ”Beni halk seçti” diyerek, şimdiki fili durumu yine de sürdürecektir. AKP iktidarı, önümüzdeki 4 seneyi garanti altına aldığına göre, Başkanlık uygulaması fiilen devam edecektir. Benim şahsen, bu durumdan fazla bir endişem yok. Benim esas endişem, bu durum Anayasa’ya girerse, Türkiye de idari yapılanmada ve uygulamada büyük değişimler olacaktır. Mesela, Türkiye pekala “Eyalet”lere bölünebilir. Bu durum, bölücülerin işine yarar. Ülke, bir bölünmeye ve parçalanmaya gidebilir. Onların “Öz Yönetim” dedikleri uygulamaya geçilip, yerel özgürlükler başlatılır. Ve, arkasından da ülkemiz bal gibi bölünebilir. Her fani varlık gibi, Tayyip Bey de bir gün bu dünyadan çekip gider. Gider, ama geriye talan edilmiş, bölük pörçük bir ülke kalır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Güvenmeyin! Kısaltılmış adı AİHM olan bu mahkeme, Avrupa Birliği’nin teşkilinden sonra kurulan uluslararası bir Mahkeme. Fransa’nın Strasbourg Kenti’nde faaliyetini sürdürüyor. AB’ye aday ülke olduktan sonra, biz de bu mahkemenin kararlarına tabi olduk. Mahkeme, 800 milyon kadar insanın davaların bakıyor. Davalar, ortalama 4 yıl içinde sonuçlandırılıyor. Mahkemeye en çok Türkiye’den başvuru var. Her yargı sisteminde olduğu gibi, bu mahkemenin kararları da tartışılıyor. Mahkemeye gelen davaların tamamına yakını, o ülkede “Adil yargılama yapılmadığı” iddialarını içeriyor. Bizden giden davalar da, bu iddia ile açılıyor. Bütün yargı sistemlerinde olduğu gibi, bu mahkemede de davaların uzun sürmesi, hak aramanın önemini ortadan kaldırıyor. Öte yandan, açtığınız davayı kazandığınız takdirde, sadece “haklı” olduğunuz ortaya çıkıyor, ancak kaybettiğiniz hakkınızı geri alamıyorsunuz. Yalnız manevi değil, diyelim ki yüzbinlerce dolarlık maddi bir hak kaybına da uğradınız. Mahkeme, sizin için “haklısınız” dedikten sonra, 5-10 bin dolarlık bir tazminata hükmedip, dosyayı kapatıyor. Demek oluyor ki, bu mahkemeye gittiğiniz zaman, sadece haklı olduğunuzu kanıtlayabiliyorsunuz. Yitirdiğiniz hakkınızı ise, asla geri alamıyorsunuz. Bu da, Avrupalının adaleti… Kalbime, “By Pass” ile Takviye Değerli okuyucularım; 36 Padişahın içinde Devlet-i Osmaniye’nin başında 46 yıl gibi en uzun süreyle hüküm süren Sultan Süleyman bile, insan sağlığının önemine vurgu yapıp; Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi… Demiş, bu sözü ile yalnız bizim değil, bütün insanlık aleminin dikkatini çekmişti. Günümüzde Kalp-Damar Hastalıkları, insan sağlığını tehdit eden hastalıkların neredeyse başında geliyor. Son zamanlarda, ben de aynı rahatsızlıktan müşteki olmaya başladım. Önce, yaptırdığım ”Efor Testi”, daha sonra da yapılan “Koroner Anjiyo” sonunda, üç kalp damarının yenilenmesine, yani tıp diliyle “By Pass” edilmesine karar verildi. Anjiyo işlemini yapan İstanbul/Beylikdüzü “Medicana İnternational İstanbul Hastaneisi”nin değerli Kardiyoloji Uzmanı Prof.Dr. Sebahattin Ateşalan’ın tespit ve teşhisini yerinde bulan Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Direktörü ve Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof.Dr. Mehmet Salih Bilal, operasyonu önümüzdeki hafta yapacak. Prof. Dr. Mehmet Salih Hoca’nın moral takviyesi, Uluslararası sağlık hizmeti veren hastanenin Genel Müdürü Uz.Dr.Yusuf Sahip”in yakın ilgisi ve de bu hastanede mutlak sağlığına kavuşan vatandaşların teşvik ve takdiri, beni oldukça cesaretlendirdi. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.