Herşeyin bir anlamı var. Uçurumun kenarı sıra cesaretinden yürümüyordun. Sana uzanacak bir el olsun ve korktuğunu hissetsin istiyordun. Hiçliği yaşarken hiçlikten nasıl ürktüğünü, uçurumun sana baktığını bir kişi olsun anlasın. Yokluktan kaçayım derken varlığı inkar ediyordun. Oysa görünmez olduğunda bile ardında sesler bırakıyordun. Burukluğun sesi, aşkın sesi, teslimiyet arzusunun sesi, özlemin sesi. O sesleri duyabilen herkes, orada değil de burada olduğunu, aramızda dolaştığını anlıyordu. Kalbi kırıklar birbirini bu seslerden tanır. Sahi, ruhun izlerini kim silebilir? Diyor Prof. Dr. Kemal Sayar.
Herşeyin bir anlamı var. Her insanın bir yaşam tarzı var. İnsanlar yaşamlarını diledikleri gibi yaşarlarsa, hayatta daha mutlu olurlar.
Değerli okuyucuları, bugünkü köşemde, "Zalim Padişah ile Sadık Derviş"in hikayesini sizlerle yaplaşmak istiyorum. Beğenmeniz dileğiyle.
Buyurun hikayeyi birlikte okuyalım.
İşittim ki, bir fakir, padişah huzurunda doğru bir söz söylemiş, bu söz o büyük padişaha dokunmuş, incinmiş. Azametini, kudretini göstermek için, fakiri zindana attırmış. Fakir, hapishanede iken, dostlarından biri o fakire gizlice:
“A kardeş , demiş sen de o sözü söylememeliydin.”
Buna karşılık fakir:
“Cenabı hakkın emrini tebliğ etmek ibadettir. Zindandan korkmam, çünkü zindan bir saatlik bir iştir!” cevabını vermiş.
Fakir dostun bu konuşmalarını padişahın adamlarından birisi duymuş ve hemen padişaha yetiştirmiş.
Padişah gülmüş:
“Zavallı yanlış düşünüyor; zindan bir saatlik iştir diyor. Bilmiyor ki o hapishanede ölecektir.” demiş
Bu sözde padişahın kölelerinden biri tarafından fakirin kulağına fııldanmış. Fakir o köleye şöyle demiş:
“Tarafımdan padişaha söyle. De ki, ben hiç müteessir değilim. Bence zaten dünyanın kendisi bir saatliktir, ziyade değildir. Beni elimden tutup hapisten çıkaracak olsan sevinmem. Başımı kesecek olsan ona da gam yemem. Senin hazinen varsa, buyruğun her yerde yürüyorsa; bende aile derdi, mahrumiyet ve ıstırap içinde, korku, mihnet içinde bunalmış kalmışsam, ölüm kapısından içeri girdiğimiz zaman bir hafta içinde müsavi oluruz. Şu beş günlük dünya devletine gönül verme. Halkın gönlünün dumanıyla kendini yıkma. Senden evvel, senden daha fazla kazananlar bulunmadı mı? Onlar, zulmederek cihanı yıkmadılar mı? Öyle yaşa ki, öldüğün vakit seni tahsil etsinler, iyilikle ansınlar, mezarına lânet savurmasınlar.
Kötü adet koymamaya çalış; çünkü kötü adetler için herkes ‘bu adeti çıkarana lanet olsun’ der.
Kudret, kuvvet sahibi bir kimse, yücelikten en son noktayı bulsa, akıbet mezar toprağı onu altına almıyor mu?”
Padişah ihtiyarın sözlerine kızdı: “Şu ihtiyarın dilini ensesinden çıkarın” dedi.
Hakikatleri bilen ihtiyar cevap verdi:
“Padişahım, senin bu sözlerinden de korkmam. Dilsizlikten de gam yemem. Çünkü Cenab-ı Hak gönülden geçen şeyleri de bilir. Gerek zaruret çekeyim, gerek zulüm göreyim, sonum hayır olsun ikisinin de ehemmiyeti yoktur.
Yani anlayacağımız bu dünyanın eza, cefa ve mihnet yeri olduğunu bilen öbür dünyanın kralı, padişahı olmayı hak eder.
Kalın sağlıcakla. |