|
||
Nusret Paşa Neden Haklı? | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Donanma Komutanıydı. Bütün deniz güçleri, onun emrindeydi. Birkaç ay sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Türk Ordusu’na kurulan “Kumpas”ı ilk önce o fark etti. Komutasındakiöteki komutanların aşağılanmasına, horlanmasına ve tutuklanmasına isyan edip, istifa etti. Bir Ordu’nun namusunu, işte böyle korudu. Adı, Nusret Güner’di. Oramiral rütbesindeydi ve bütün deniz güçleri onun emrindeydi. Demokrasinin düşmanı gibi gösterilen Türk Ordusu’nun pasifize edilip, itibarsızlaştırılması için kurulan tezgahı, ilk fark edenlerdendi. Tertip büyüktü. Çünkü,kimi eski Kuvvet Komutanı ve Ordu Komutanı’ndan başka, iktidarla birlikte çalışan bir önceki Genel Kurmay Başkanı’nı bile tutuklamışlardı. Tutuklanan daha ast rütbedeki Komutanların ise, sayısı belli değildi. Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri’nin içinde en çok mağduriyete uğrayansa, denizcilerdi. Casusluktan tutun da, kadın ticaretine kadar akla hayale gelmeyen her türlü suçlamalar, denizcilere yapılmıştı. Nusret Paşa’nın önünde, aynı rütbede olan bir Deniz Kuvvetleri Komutanı vardı. Vardı, ama bu haksız suçlamalara ve iftiralara karşı, bu Komutandan “tık” çıkmıyordu. Genel Kurmay Başkanı ise, iktidarın haksız icraatını sadece seyrediyor, yetkililere dönüp de, “Biraz insaflı olun.” bile demiyordu ya da diyemiyordu. Vaziyet vahimdi. Ülkenin kaderini tayin eden Silahlı Kuvvetlerin tepedeki tutuklu Komutanları, ana-babalarının ya da çok yakınlarının cenazelerine kolluk kuvvetleriyle getiriliyor, evlerinde bir gece kalmalarına bile izin verilmiyordu. NUSRET PAŞA, İSYAN EDİYOR! Nusret Paşa’nın isyanı, göreviyle ilgili değildi. Çünkü o, görevine son derece bağlı ve çok başarılı bir Komutandı. Onun isyanı, yapılan haksızlıklara karşıydı. Başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere, Türk Milleti’nin göz bebeği olan Ordusuna karşı yapılan bu haksızlıklara, atılan iftiralara ve kurulan tuzaklara karşı önlenemez bir isyandı bu. Daha fazla dayanamayıp, Donanma Komutanlığı’ndan istifa etti. İstifa sebeplerini de, hiç kimseden korkmadan, çekinmeden “dobra” bir biçimde kamuoyuna açıkladı. Oysa, birkaç ay sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı olacaktı. İstifası, herkesi şaşırttı. Rütbesindeki son ve en üst göreve atanacak olan bir Komutanın, bunu reddetmesinin çok önemli bir sebebi olmalıydı. İşte, o sebep belliydi ve Türk Ordusu’nun, Komutanları nezdinde aşağılanması, gücünün örselenmesi ve olabildiğince yıpratılmasıydı. Nusret Paşa, yerden göğe kadar haklıydı. PAŞA, BOŞ DURMUYOR Nusret Güner Paşa, istifasından sonra emekli olup, çok sevdiği görevinden ayrıldı. Ayrıldı, ama hiç boş durmadı. Komuta ettiği Deniz Kuvvetleri mensuplarına, daha doğrusu emrindeki askere sahip çıktı. Onlara yapılan haksızlıklara ve atılan iftiralara, bir bir cevap verdi. Hepsinin, adeta Avukatı oldu. Açıklamaları, kamuoyunda büyük ilgi gördü. Ona, “Don Kişot” diyenler de oldu. Çünkü, kimi durumlarda, hiç kimseyi yanına almadan maiyetini tek başına savundu. Kendisinin bütün çırpınmalarına rağmen, Ordusunu esas savunması gereken Genel Kurmay Başkanı’nın ve tabii ki Deniz Kuvvetleri Komutanı’nınbunu yapmadığını görünce, ikisini de sert bir biçimde eleştirdi. Yaptığı eleştirileri, kendisine yapılmış bir “hakaret” sayan Genel Kurmay Başkanı, bu eleştirilerden ders almak yerine, onun hakkında dava açtı. Nusret Paşa, ilk ifadesini 9 Haziran 2015 günü Büyükçekmece Adliyesi’nde verdi. 13 sayfa tutan 57 maddelik ifadesinde, Türk Ordusu’na yapılan bütün haksız suçlamaları, yer, zaman ve sorumlularını işaret ederek bir biranlattı. Hakkında, daha önce Takipsizlik Kararı verilmişti, ama Genel Kurmay Başkanı, iftiraya uğradığını öne sürerek, Nusret Paşa’nın ısrarla cezalandırılmasını istiyordu. TEZGAH, ORTAYA ÇIKIYOR İktidarı hedef alan “Hırsızlık ve Yolsuzluk” tartışmaları sürerken, 2013 yılının Aralık ayı’nın 17 ve 25’inde, iki Yolsuzluk Operasyonu yapıldı. Kimi Bakan çocukları ve kimi Bürokratlar yürüttükleri paralarla suçüstü yapılırken, dönemin Başbakanının da, kayıtedilen telefon konuşmalarıyla, bu suça dahil olduğu görüldü. İşte, ne olduysa ondan sonra oldu. Bu Operasyonları, o güne kadar iktidarla ortak çalışın bir “Dini Cemaat”in yaptırdığı anlaşılınca, her şey bir bir çözüldü. Orduya da, adına “Kumpas” denilen bir operasyonun yapıldığı anlaşıldı. Kimileri sonuçlanan, kimileri devam eden davalardan tutuklananlar, derhal serbest bırakıldı. Ancak, açılan yaralar kapanmadı ve kolay da kapanmayacak. Nusret Güner Paşa, böylece ve bir kere daha haklı çıkmıştı. PAŞA’NIN, HAKARET DAVASI Kumpas’ın kesinleşmesine rağmen, Genel Kurmay Başkanı’nın Nusret Paşa hakkında açtığı “hakaret davası” devam etti. Son duruşması, 13 Ekim 2015 günü Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan davada, hakkında 5 yıla yakın hapis cezası istenen Nusret Paşaözetle ; Türk Ordusu’na tam 41 yıl hizmet ettiğini, yasal zeminde kalıp, düşüncelerini özgürce belirttiğini, hiç kimseye hakaret etmediğini,Orduya yapılan haksızlıklar karşısında, bu ocağı savunmak durumunda olanların yargının arkasına saklandıklarını, bunun “Vatana İhanet” suçunu oluşturduğunu,toplumun bir kesimiyle, yandaş basın-yayın organlarının bütün bu haksızlıklara seyircikaldığını, tek başına verdiği mücadelede fazlaca destek görmediğini ve yalnız bırakıldığını anlattıktan sonra, tarafsızlığını yitiren yargıya da güvenmediğini, temsil ettiği Ordu’nun itibarı ve ülkenin selameti için verilecek her türlü cezaya razı olduğunu uzun uzun anlattı. Nusret Paşa, bu davanın kendi kişisel davası olmayıp, bir memleket davası olduğunu söyledikten sonra, bakın daha neler söyledi? “Balyoz Davası ile Donanmaya kumpas kuruldu. Türk Donanması, klasik bir harpte bile kaybedilemeyecek derecede, çoğu Kurmay Albay ve Amiral olan, eğitimli ve tecrübelibir çok personelini kaybetti. Kumpas ile Orduya kurulan tuzakları gizlemek, kendimizi kandırmak olur. Genel Kurmay Başkanımız, bir taraftan beni susturmaya, öte yandan hiçbir şey olmamış gibi ortam yaratmaya çalıştı. Denizci üniforması giyip, medyaya çeşitli demeç ve görüntüler vermesi, onu üstlendiği sorumluluktan asla kurtaramaz. Bu davada aldananlar daha yüksek makamlara getirilirken, aldanmayanlar hapse atıldı. Gelecek kuşaklar, bu yapılanları katiyen unutmayacaktır.” Hakim, Paşa’nın sözlerinin eleştiriden öte gitmediğini beyanla “İfade özgürlüğü” kapsamında görüp,Beraat’ına karar verdi. Paşa’nın, esas çarpıcı sözleriyse aynen şöyleydi; “İyiki, o lekesiz bembeyaz kutsal üniformayı, zamanında çıkarmışım. Donanma’nın Komutanlarının % 80’ini tasfiye edenler ya da buna ses çıkarmayanlar, şimdi utanmadan Donanmaya geliyorlar. Başka utanmayanlar da, onları törenle karşılıyorlar.” Koyduğu tavırlarda ve yaptığı açıklamalarda tamamen haklı olan Nusret Güner Paşa, bir noktada yanılıyordu. Yanılıyordu, çünkü bu memlekette “utanmaz yüzlü ve tükenmez sözlü” politikacılardan başka, Ordu’nun içinden ve dışından onların yağdanlıkları ve yalakaları vardı. Ordu’ya kurulan kumpası seyreden o politikacılar, en az o kumpasçılar kadar suçluydular. Şurası muhakkak ki; bir gün gelecek, Nusret Paşa daha iyi anlaşılacak. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.