|
||
Amerika ya Güvenirsiniz Ha! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
İsmet İnönü, “Büyük devletlere güvenip, onlarla ittifak yapmak, ayı ile yatağa girmektir.” diyordu.Öteden beri, Amerika’yla ittifak halindeyiz. Yatakta, bir türlü üste çıkamadık. Amerika ile dostluğumuz, ikinci büyük harpten sonra başladı. İlk Amerikan yardımını aldığımız zaman, pek sevindik ve Amerika’yı gözümüzde çok büyüttük. 1950 yılının başında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra, batı ile ilişkilerimiz yumuşarken, Amerika ile sıkı bir dostluk arayışına girdik. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in yaptığı ziyaretlerle iki ülke arasındaki ilişkiler, son derece sıcak bir havaya girdi. Hele, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Amerika’daki karşılanışı, İngiltere Kraliçesi’ni bile kıskandıracak boyuttaydı. İkinci Dünya Harbi, batı toplumunu Komünist Rusya’ya karşı sıkı bir ittifakın içine soktu ve Kuzey Atlantik Anlaşması adıyla NATO kuruldu. Biz de, bu ittifakın içine balıklama atladık. İşte, ne olduysa ondan sonra oldu. Kimi berduşların uyuşturucu bağımlısı oldukları gibi, biz de tam bir Amerika bağımlısı olduk. İLİŞKİLER, DOLU DİZGİN Daha sonra gelen iktidarlar da, Amerika ile ilişkileri hep düzgün çizgide götürdüler. Karşılığında da askeri yardımdan öte, başka maddi yardımlar da aldılar. Aldılar, ama dış siyasetimiz artık tamamen Amerika’nın güdümüne girdi. 1960 da yapılan Londra ve ZurihAnlaşmaları’na rağmen Rumlar ve dolayısıyla Yunanlılar Kıbrıs’taki soydaşlarımızı katlederken, Amerika korkusundan gıkımız bile çıkmıyordu. 1964 yılına gelindiğinde Türkiye’nin sabrı taşınca, dönemin Başbakanı İsmet İnönü Kıbrıs’a çıkarma yapmaya kalktı. Kalktı, ama Amerikan Başkanı ültimatonu verip, “Silahlarınız NATO’nundur. Onları, amacı dışında kullanamazsınız.” Deyince, boynumuz büküldü,kaldı. İsmet Paşa da, işte o meşhur tarihi sözünü söylemek zorunda kaldı. “Büyük devletlere güvenip, onlarla ittifak yapmak, ayı ile yatağa girmektir.” Deyiverdi. O GÜN, BUGÜN YATAKTAYIZ. Amerika’ya o kadar bağlandık ki, 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle, 12 Eylül darbesini bile Amerika’ya sorarak yaptılar. Komünizmin, 1980’li yılların sonunda çökmesi ve dünyadaki soğuk savaşın sona ermesine rağmen, Amerika bağımlılığımız hiç değişmedi. Devleti yönetenler, Amerika’ya sormadan “def-i hacet”te bile bulunamadılar. İlişkiler o kadar ilerledi ki, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Amerika’nın icazetiyle kurulduğu ve iktidara getirildiği hep söylendi ve hala söyleniyor. Tayyip Bey’in, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı yapılması da, bu iddiayı başka bir ispat aracı aramadan ispatlamaya yetti. İlişkilerimiz, bütün sıcaklığıyla devam ediyor. İsmet Paşa’nın deyimiyle, yatak arkadaşlığımız büyük bir sadakatle sürüyor. Evlenme akdimiz, hiç bozulmadı. Ancak, hep alttayız. İŞTE, İSPATI Amerika’nın Irak’ı işgal etmesinden sonra, Ortadoğu iyice karıştı. Her tarafından kan akıyor. Bizim ülkemizde de, PKK terörü her gün can alıyor ve kan akıtıyor. Başımızda bu bela varken, Tayyip Bey’in son derece yanlış olan “Suriye Politikası”, ikinci bir belayı başımıza sarmış oldu. Başlangıçta Suriye’ye düşman olan ve Tayyip Bey’i destekleyen Amerika, işin içine Rusya girince politikasını ve Suriye’ye olan tavrını değiştirdi. Tayyip Bey de, ”iki arada-bir derede” kalıverdi. Aslında, ortada sıkışıp kalan koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ydi. Politikasını ters yüz eden Amerika, şimdi de 30 yıllık düşmanımız ve acımasız terör örgütü PKK’dan ve onun Suriye kolu olan PYD’den yana tavır almış durumda. Son gelen haberlere göre, PYD’ye tam 50 ton silah ve mühimmat göndermiş. Amacı, PKK’yı bize karşı güçlü tutmak. Değerli okuyucularım; Amerika desteklediği sürece PKK ile baş etmemiz, asla mümkün olamaz. Hele, silah ve mühimmat ve de erzak yardımı da devam ettiği sürece, bu güzelim ülkemiz bölünme tehlikesiyle her zaman karşı karşıya olacaktır. Bugünlere gelmemizin birinci sebebi, Amerika’ya gereğinden fazla güvenmiş olmamızdır. İkinci ve daha önemli sebebi ise, iktidar partisi ve onun kurucu liderinin, Amerika’nın bütün isteklerine boyun eğmiş olmasıdır. Askerimiz de, Amerika’nın tesiri ve telkiniyle bugünkü pasif durumuna getirildiğine göre, İsmet Paşa’nın sözünü hiç unutmayacağız. Artık, ne o yataktan çıkabiliriz, ne de partnerimizin altından. Ta ki, birileri üstümüzdeki yorganı çekip alıncaya kadar. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.