|
||
İnsanları zehirliyorlar | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Dünyanın neresinde olursak olalım, halkların acıları, sevinçleri ve umutları ortaktır. Bir avuç zehir tacirlilerinin para kazanma hırsına kurban ediliyor geleceğimizi. Bizi biz yapan ne varsa, insanlığa dairdir. İnsanlığımızı zehirliyorlar. Zehir tacirleri yeryüzünün hangi noktasında olursa olsun, onlar aynı kaynaktan besleniyor. İnsan, yaşadığı topluma bigane kalamaz. Başkasının sevincini paylaşmak kadar, sıkıntılarına ortak olmak da ahlakî bir sorumluluk olmalı. Başkalarının derdiyle aynı durumda olmak aslında insan kendine sahip çıkmış oluyor... Televizyon kanalları, sosyal içerikli programlarda malını mülkünü amaçsızca tüketmiş, şimdi perperişan bir halde yaşayan insanlara mikrofon uzattığında, şu cevabı alır genelde: “Bize sahip çıkan olmadı!” Sosyal bilimciler, sokak çocuklarıyla, zehir tacirleriyle, tinercilerle, evsiz barksız kalmış insanlarla görüşüp, onların hüzünlü, üzüntülü olup toplumsal sebeplerini araştırırken de genelde aynı tespiti yapar: “Onlara sahip çıkmamışlar!” Evet devlet vatandaşına sahip çıkmış görünse de hiç bir zaman vatandaşın yanında yer almamıştır. Sorunlarına, dertlerine ortak olmamıştır. Bundan sonra da olacağına hiçte inanmıyorum desem yeri var. Şöyle bir bakın bizi yönetenler jet hızıyla yasalar çıkartıyor. Çıkartılan yasaların hangisi alt tabakaya yansıyor. Ben yansıyanı görmedim. Yasalar yansımış gibi görünüyor, ancak uzaktan ve yakından alakası yok. Bir fakirin çocuğu simit çaldı mı hırsız oluyor. Bizim yöneticilerin çocukları çaldı mı, "Parayı polis oraya koymuştur" Pek ala polis parayı oraya koydu ise, neden o parayı oraya koyan polise geri vermiyorsunuz da faizi ile birlikte bizi yönetenlerin çocuklarına geri veriyorsunuz? O parada herkesin hakkı olduğu gibi benim de hakkım var. Ben hakkımı helal etmiyorum bir yurttaş olarak. İşte bu gibi insanlar bizim paramızla bizi zehirliyorlar. Hatırlıyorsunuz, 2001 senesinde Türkiye ekonomik krizle karışmışken, insanlar işsizlik ve parasızlıktan kıvranırken, aynı yıllarda Arjantin'de de benzer bir tablo vardı. Oranın halkı ayaklanmış, dükkanları yağmalamış, herkes birbirinin malına mülküne göz dikmişti. Hatta bir kamyon hayvan yüklü trafik kazasında devrilmiş ve içindeki hayvanlar yaralı halde iken, insanlar yaralı hayvanları parçalayarak etlerini, sırtlayarak götürdüler. Arjantin o dönem öyle bir manzara yaşadı. Devlet, gençlere sahip çıkmak için eğitim sisteminin yanı sıra kötü alışkanlıklardan, gerekli tedavi merkezleri kurmalı ve iyileştirebilir daha güvenli bir ortam uğruna emniyet bu işte aktif rol alabilir olmalı. Ancak devlet ‘sahip çıkmak' ferdî planda gerçekleşecek bir eylemdir her şeyden önce. İyiyi, daha iyi yapmak, beşerin maddî/manevî ihyasına yardımcı olmak, toplumsal bir vazife olarak telakki edilmelidir. Okulda öğretmen kadar sıra arkadaşı da sahip çıkmalıdır insana. İş hayatında yöneticinin bir görevi de idaresindeki insanların hayatındaki tıkanıklıkları sezip önceden yardımcı olabilmektir. Ancak her gün aynı işyerinde, belki hemen yan masada çalışan birisi, o insana sahip çıkmıyorsa, toplumun geleceği adına bazı fonksiyonlar çalışmıyor demektir. Sahip çıkmak ahlakî bir yükümlülük olduğu kadar, insanın kendini bulması ve başkaları için yaşamak felsefesi etrafında sürekli yeni değerler üretmesi açısından da önemli. Günlük hayatta, insanların aşırı uçlara sürüklenmesini önleyecek, onları toplum içindeki yardımlaşma mekanizmasından faydalandıracak şekilde ‘el uzatmak', bilhassa bugün bir ihtiyaç. İnsanlar çoğu zaman bir muhabbet fedaisinin kendisine el uzatmasını bekleyerek vakit öldürüyor. Bazen ‘bir bardak çay', insanların hayatlarını, geleceğe bakışlarını, ufuklarını ve hatta geleceğini değiştirebiliyor.
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.