Onları kurtarmak için, her yola başvurdular. Eski Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı, onların kurtarılması için gerekli her türlü talimatı verdi. “Onları, mutlaka kurtarın ve aklayın.” dedi.

        Talimat yerine getirildi ve şimdilik Komisyonda aklandılar. Sıra, Mecliste. Orada da, sözüm ona aklanacakları gün gibi ortada.

       Bu durumu artık bilmeyen yok. Benim ilgimi çeken, devletin kimi organları da, artık onları koruyamıyor.

      Mesela, bizim Maliye Bakanlığı’na bağlı bir MASAK kurumumuz var. Açılımı, “Mali Suçları Araştırma Kurumu”

      Kurul, Maliye Bakanı’na bağlı. Yani, Bakanın verdiği talimatları yerine getiriyor. Bakan, bu kuruma ne tür talimatlar verir, bilemiyoruz. Ne var ki Kurum, bu  4 Bakan hakkında yaptığı araştırma ve incelemeyle ilgili, verilen hiçbir talimatı dinlemedi ve görevini gereği gibi yaptı.

     İşte, buna şaşmamak mümkün değildi. Çünkü, bu 4 kişinin kurtarılması için iktidarın bütün kanatları çırpınırken, MASAK, “Hiçbir emrinizi dikkate almam. Neyi görürsem onu bilirim, onu yazarım.” Dedi ve hakikaten gördü ve doğruları yazdı.

                                      NELERİ Mİ YAZDI?

      Bir kere, bu 4 Bakanın kendilerini savunmak için yaptığı yalanları dikkate almadı. Onların bütün marifetlerini(!) açıkça yazdı. “Ortalıkta, açık bir hırsızlık var.”   dercesine, raporunu korkusuzca yazdı, verdi.       

     Başka bir söylemle, Bakanların kazançlarının namuslu olmadığını ve meşru yoldan kazanmadıklarını açıkça rapor etti.

    Rapor, o kadar objektifti ki, Bakanların savunulacak hiçbir yanlarını bulamadı. Kimi rezillikleri, Komisyonun takdirine bıraktı. Çünkü, daha açık yazması ya da yorumlaması, bu kişileri aklamak isteyen Komisyonu zora sokabilirdi. O nedenle, biraz da nezaket gösterdi.

       Mesela, Bakan Zafer Çağlayan’ın oğullarının düğün takılarıyla satın aldıkları dairelerin, öyle bir parayla alınmadığını belgelerle kanıtlayan MASAK, takı filan bozdurulmadığını, Bakanın doğru söylemediğini ispatladı. Böylece, öteki örneklerle de, Bakanın açık yolsuzluk yaptığı ve kazancının meşru olmadığı ispatlanmış oldu.

        Aynı Bakan, maaşının 5 katını da geçen bir Piyano da almıştı ki, 700 bin liralık saat takan bu Bakanın açık yolsuzluklarını, bir kere daha kanıtlamış oldu.

      Bakan Muammer Güler, oğlunun ortak olduğu şirketin çok kazandığını ve kasaları dolduran ve makinelerle sayılan paraların bu şirketten kazandığını söylese de, MASAK bu şirketin hiç kar etmediğini, o sebeple hiç vergi ödemediğini ispatladı.  Böylece, bu Bakanın da yalan söylediği ve kazancının meşru olmadığını ispatlamış oldu.

      Bakan Egemen Bağış’ın ise, bir yıl içinde aldığı 3 lüks dairenin parasını nereden bulduğunu gösteremediğini ve söylediklerinin doğru olmadığını ortaya koyan MASAK, Reza Zarrap’tan çikolata kutuları ve takım elbiseler içinde üç seferde 1.5 milyon dolar aldığını da, böylece kanıtlamış oldu.

     MASAK’ın, Bakanlar hakkında araştırmaları ve onların yolsuzluklarını nasıl ortaya çıkardığı, bunlarla sınırlı değil. Yolsuzlukları çok büyük, ama gel de bunu Komisyona anlat bakalım.

    Bütün bu rezilliklere rağmen, Komisyonun AKP’li 9 üyesi, bu Bakanları sözüm ona akladı ve Yüce Divan’a göndermedi.

     Hangi vicdanla bunu yaparlar, kimse bilemez. İşin ilginç tarafı,  bu kişilerin yolsuzluklarını kanıtlayan ve adına “tape” denilen telefon konuşmaları ve öteki belgeler/deliller şimdi yakılacakmış. Yani, ileride ortaya çıkmasın diye o Komisyonca imha edilecekmiş.

     Öyle sanıyorum, bu belgeler çoktan arşivlendi. Merak etmeyin yakın bir gelecekte ortaya çıkarlar.

       Değerli okuyucularım, konuya neresinden bakarsanız bakın, rezillik diz boyu!

       Bu kişiler ve onları koruyanlar iyi bilsin ki,  eninde sonunda bu rezilliğin hesabı “Ruz-i Mahşer”e bırakılmayacak ve bu dünyada sorulacak. Ama, mutlaka sorulacak!