İdeoloji fikrinin temelinde, kuramsal olarak epistemolojinin temel meseleleri başlangıcından itibaren bulunmaktadır. Bu meseleler elbette bilginin niteliğine ilişkin ayrımlara dayanmaktadır öncelikle; doğru/yanlış, yanılsama/gerçeklik, nesnel/öznel, öz/görünüş vb. gibi. Marx bu epistemolojik konular bağlamında kendi ideoloji teorisini kurarken, yanlış bilinç olarak ideolojinin karşısına doğru bilginin kaynağı olarak bilimi koymaktadır.Bilim-ideoloji karşıtlığının kuramsal bir statü kazanması böylece temellenir. Buna göre, ideoloji yanlış biliştir ve buna karşılık bilim hakikâti temsil eder. Epistemolojik düzlemdeki doğru-yanlış ayrımı ya da karşıtlığı, burada bilinç düzeyindeki bir ayrım olarak kullanılır ve ideoloji-bilim ayrımıyla ortaya konulur. Daha sonra, Marksizm içinden ve dışından ideoloji teorisi önemli gelişmeler kaydedecek ve hem pozitif hem de negatif anlaşılış biçimleri geliştirilecektir. 20.yüzyıldaki gelişiminde daha çok negatif anlamda anlaşılan ve epistemelojik ayrımları kullanan ideoloji teorisinin eleştirildiği görülmektedir. İdeoloji sorununu bir doğruluk-yanlışlık meselesinden çıkarmaya yönelik bir tutum sözkonusudur burada. Postmodern yaklaşımlarda ise genel olarak ideoloji sorunsalı, yani "yanlış bilinç" ya da biliş meselesi tamamen dışta bırakılmaya çalışılmaktadır.
DEMOKRASİ ÇEŞİTLERİ ... -Çoğulcu Demokrasi -Halk Demokrasisi -Klasik Demokrasi -Liberal Demokrasi -Parlamenter Demokrasi -Plüralist Demokrasi -Endüstriyel Demokrasi -Kalkınmacı Demokrasi -Koruyucu Demokrasi -Marksist Demokrasi -Plebisitçi Demokrasi -Sosyal Demokrasi -Yeni Demokrasiler
ÇOĞULCU DEMOKRASİ Periyodik, eşit ve adil seçimlerde birden fazla siyasi partinin rekabet etmesine ve çoğunluğu sağlayan parti veya partilerin geçici olarak anayasal demokrasinin sınırları çerçevesinde devleti yönetme hakkına sahip olmasına dayanan demokratik sistem.
HALK DEMOKRASİSİ "Halk demokrasisi" kavramı, İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyet modeli şeklinde yaygınlaşan Ortodoks komünist rejimlerden gelmektedir. Ancak burada kullanılan anlamıyla, genel olarak Marksist geleneğin ürettiği çeşitli demokrasi modellerini ifade etmektedir. Kendi içlerinde farklılaşmalarına rağmen bu modeller, liberal demokratik modellerle açık bir karşıtlık arz eder.
KLASİK DEMOKRASİ M. Ö. beşinci ve dördüncü yüzyıllarda Atina'da işleyen doğrudan demokrasi modeli, genellikle halkın yönetime katılmasının tek saf ve ideal sistemi olarak tasvir edilir. Doğrudan yönetimin çok özel bir şekli olarak gelişen Atina demokrasisinin modern dünyada ancak çok sınırlı bir uygulanma imkânı mevcuttur. Atina demokrasisi kitle toplantısı yoluyla yönetim anlamına geliyordu. Belli başlı tüm kararlar, bütün vatandaşların üye olduğu Meclis tarafından alınıyordu. Atina demokrasisini bu kadar dikkate değer kılan özelliği, onun vatandaşlarının siyasi aktivite düzeyleriydi. Vatandaşlar sadece Meclis'in düzenli olarak gerçekleştirilen oturumlarına katılmakla kalmıyorlar, geniş topluluklar halinde kamu görevlerinin ve karar verme sürecinin sorumluluklarını üstlenmeye hazır görünüyorlardı Bununla beraber Atina demokrasisinin en büyük eksikliği, onun ancak halk kitlelerini siyasi faaliyetten dışlayarak işleyebileceği gerçeğiydi. Katılım, 20 yaş üzeri Atina doğumlu erkek vatandaşlarla sınırlıydı. Köleler, kadınlar ve yabancıların herhangi bir siyasi hakları yoktu.
LİBERAL DEMOKRASİ Liberal demokrasi, halkın rızası idealiyle sınırlı yönetim ilkesini dengeleyen demokratik bir yönetim şekli. "liberal" vasfı, vatandaşların özgürlüğünü güvence altına almaya ve onları devlete karşı koruması, "demokratik" vasfı ise, genel oy hakkı ve siyasi eşitlik temelinde işleyen düzenli ve rekabetçi bir sisteme dayanmasından gelir. Her ne kadar bu kavram bir siyasi ilkeyi tanımlamak için kullanılıyorsa da, "liberal demokrasi" aynı zamanda daha yaygın olarak, belirli bir rejim türünü tanımlamak için de kullanılmaktadır. Bu tür bir rejimin ayırıcı vasıfları şunlardır:
1-) Resmi, genellikle de hukuki kurallara dayalı anayasal bir yönetim 2-) Sivil özgürlüklerin ve bireysel hakların güvence altına alınması 3-) Kurumsallaşmış bir iktidar dilimlenmesi ve bir kontrol ve denge sistemi 4-) "Bir kişi bir oy, bir oy bir değer" ilkesine bağlı düzenli seçimler 5-) Parti rekabeti ve siyasi çoğulculuk 6-) Örgütlü grup ve çıkarların hükümetten bağımsız oluşu 7-) Piyasa kurallarına göre örgütlenmiş bir özel-teşebbüs ekonomisi
PARLAMENTER DEMOKRASİ Parlamenter demokrasi halk tarafından seçilmiş olan ve yönetenler ile yönetilenler arasında detaylı bir ilişki kuran müzakereci bir meclis aracılığıyla faaliyet gösteren demokratik yönetimin bir türüdür. Bu anlamda demokrasi, esas olarak, sorumlu ve temsili bir yönetim anlamına gelmektedir. Bu çerçevede parlamenter demokrasi, elit yönetimine karşı halk katılımını dengeler; hükümet halka karşı değil ama halkın seçtiği temsilcilere karşı doğrudan hesap verir bir konumdadır.
PLÜRALİST DEMOKRASİ Plüralist demokrasi kavramı, çok sayıda parti arasındaki rekabetçi seçimlere dayanan demokratik sistemi anlatmak için, bazen liberal demokrasiyle birbirinin yerine kullanılır. Daha spesifik olarak, halkın taleplerini dile getiren örgütlü grup ve çıkarların, hükümetin sorumluluğunu sağlama kapasitesine dayanarak işleyen bir demokrasi şeklini ifade eder. Bu yönüyle parlamenter demokrasiye ve çoğunlukçuluğun tüm biçimlerine karşı bir alternatif olarak görülebilir. Sağlıklı bir plüralist demokrasinin şartları şunlardır: 1-) Siyasi güç, birbiriyle rekabet halindeki gruplar arasında yaygın bir şekilde bölünmüştür ve özellikle elit gruplar mevcut değildir. 2-) Üyelerine karşı hesaba çekilebilir liderleri olan grupların, yüksek derecede bir iç uyumu mevcuttur. 3-) Gruplara bir dizi erişim noktası sunmak için yeterince parçalanmış [bir veya birçok gruba dayanmayan] nötr bir hükümet aygıtı vardır. Devam edecek.
|