Siyasi iktidarlarıniktidarsızlığı ve basiretsizliği yüzünden, Bölücü Örgüt’ün30 yıllık mücadelesi geride kaldı.Ama, bitmedi.

    Bitmedi, çünkü günü kurtarmak isteyen iktidarlar, onunla mücadele etmek yerine, günü kurtarmaya çalıştılar. Bölücübaşı, yakalandığı ve cezaya çarptırıldığı halde, örgütünde hiçbir çözülme olmadı. Aksine, bu iktidar döneminde daha da palazlanarak, hükümetle pazarlık masasına oturdu. Pazarlıklar devam ediyor.

     Öyle bir pazarlık yaptı ki, özerklik hariç, hemen her istediğini yaptırdı. Ve sonunda bu mücadelesini yasal hale getirtip, onunla ilgili bir yasa çıkartmayı da başardı.

Yegane güvencemiz olan Türk Ordusu’nu, çeşitli kumpaslarla “pasif” hale getiren hükümet, emperyalist dış güçlerin de katkısıyla ülkemizi bölünmenin eşiğine getirdi.

 TAVİZ ÜSTÜNE TAVİZ !

Birer borç senedi imzalar gibi hükümetin verdiği tavizler, artık bu senetlerin ödeme zamanının geldiği gerçeğini önümüze koyuverdi.

“Peki, senetler nasıl ödenecek?” Derseniz, ülkeyi bölmekten sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın (Yd.Sb.dan asker arkadaşımdır.) açıkladığına göre, hazırladıkları 291 sayfalık Yol Haritası çerçevesinde, nihai çözüm sağlanacakmış.

    Bana sorarsanız, duyun da inanmayın.

                   TERÖR ÖRGÜTÜ’NÜN İSTEDİĞİ OLACAK MI?

     Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Atalay, 2015 yılının ilk üç ayının sonunda nihai çözüme kavuşacaklarını, bu meyanda halen Irak topraklarındaki Erbil, Süleymaniye ve Dohuk’ta bulunan 1700 silahlı örgüt militanı ile, Kandil Kampı’ndaki 6155 silahlı militanın dönüşe geçeceğini, bu kamplarla birlikte Mahmur Kampı’nın da kapatılacağını, bu arada Avrupa’da yaşayan örgüt militanlarının dayurda döneceklerini ifade ediyor.

     Bakan, bölücü örgütün“neyin karşılığı olarak” böyle davranacağını söylemiyor. Benim, kesin olmayan kanaatime göre, milletin gözlerine birer pembe gözlük takıp, Bölücübaşı ile diğer örgüt militanlarını serbest bırakacaklar ve Özerklik taleplerine karşı kuvvetli bir “Yeşil ışık” yakacaklar.

   Çünkü örgüt, 30 yıldan beri “Özerklik”, 15 yıldan beri de liderlerinin serbest bırakılması için mücadele ediyor.

      Bölücü örgüt, Bakanın yaptığı bu açıklamalara rağmen söylenenlere ya inanmıyor, ya da açıklamalar onları tatmin etmiyor.

      Açıklamayı yapan Bakan, bu güne kadar yaptıkları gibi, nihai çözümü zaten söylemiyor. Ve örgüt, yeniden dişini gösterirken, Diyarbakır’da ve bölgenin Güneydoğu’sunda sular yine bulanmaya başladı.

  Geçen gün, 30 yıl önce terörün ilk kurşununu atan Mahsum Korkmaz’ın, Diyarbakır’da şehitlik dedikleri alana heykelini diktiler. Bir Astsubay’ın şehit edildiği olaylar sonrasında heykel kaldırılsa da, bölücüler bu cüreti gösterebildiler.

     Diyarbakır’ın Hani İlçesi Kaymakamlığı’nı basan teröristler, Kaymakamlığın bütün resmi evrakını aldıktan sonra, 21 LC 826 Plakalı aracını da alıp gidiyorlar.

İki  Muhtar’la, iki Bekçi’yi kaçırıp, Baraj inşaatında çalışan yedi İş Makinesi’ni de ateşe veren teröristler, bir Karakol’umuzu havaya uçuruyorlar. Başka adam kaçırmalar ise, cabası.

     Bunlarla da yetinmeyen örgütün sözde Polisleri, vatandaşların yolunu kesip uyuşturucu araması yapıyorlar. Arama sırasında cop, tekme, tokat havada uçuyor.

Bütün bunlar olurken, Diyarbakır’ın merkezindeki en büyük meydana, Cumhuriyet’e baş kaldıran Kürt lider Şeyh Sait’in adı veriliyor.

Terörist Mahsum Korkmaz’ın heykelini kaldırsanız ne yazar?

İKİ  UCU  B.K’LU  DEĞNEK

     Değerli okuyucularım, iktidarın “Kürt Açılımı” diyerek bu güne kadar yaptığı çalışmalarla verdiği tavizler, hadiseyi “iki ucu b.klu” bir değnek haline getirdi.

     Ve iktidar, meseleyi çözmek yerine, dönüşü olmayan bir yolun içine soktu.

     İktidar, meseleyi zamana yayarak çözmek istiyor, ama iki tarafı da tatmin eden bir çözüm ortaya koyamıyor.

Çözüm için mesela; Bölücü örgüt, öncelikle “Özerklik”ten, daha sonra da “Bölünmek”ten acaba vazgeçecek mi?

     Vazgeçmediği takdirde, iktidar bu isteklere “Evet” diyebilecek mi?

     Evet derse, Türk Milleti bölünmeyi kabul edecek mi?

Matematik’te buna, “Çok bilinmeyenli denklem” denir. Bu denklemi çözebilecek bir “Babayiğit” acaba ortaya çıkabilecek mi?