Gereksiz tüketim olgusu ihtiyaçlar ile ihtiyaçları karşılayacak ürünler arasındaki karışıklıktan kaynaklanıyor. Reklamların da etkisiyle genellikle psikolojik ve ruhani ihtiyaçlarımızı maddi nesnelerle karşılamaya çalışıyoruz.
İsraf ve tüketimin sınır tanımadığı günümüzde birçok fert, içine düştüğü girdapta batmaya devam ediyor. Boyutları göz önüne alındığında, insanlık tarihi boyunca israf ve tüketim çılgınlığının bu derece aşırı yaşandığı ikinci bir dönem herhalde olmamıştır. İnsanların günlük hayatında artık sıradan görülen birçok davranış, israfa ciddi derecede örnek oluşturmuş ve israf normalleştirilmeye başlanmıştır. Boşa geçen zamanlardan, gereksiz yere yanan ışıklara, lüzumsuz çalışan âletlerden, çöpe giden ekmeklere, fazladan alınan eşyalardan çizilip atılan kâğıtlara kadar yüzlercesi sayılabilecek bu davranışlar, israf ve tüketim girdabının ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Acaba bu durumun farkında mıyız? Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, hayatımızın her safhası bütün adımlarımız denge ve iktisat çerçevesinde olmak zorundadır. Sofraya düşen ekmek kırıntılarını atmak, artan yemekleri dökmek, su, elektrik, gaz vs. lüzumsuz yere harcamak, giysileri gereği gibi değerlendirmemek bir gün bize hesap sorulmasına neden olacaktır. Elindeki yepyeni tüplü televizyonu atıyor, plazma vs. yeni trend ürün alıyor. Otomatik çamaşır, bulaşık vb. makinelerini atıp son model makine almaya bakıyor. Otomobilin daha yeni ve lüksünü istiyor, sezonla birlikte hemen kıyafet yeniliyor. Tabiatıyla ev yarışıdır konforlu, güvenlikli ultra lüks daireler bulunan yüksek siteler ve dizi dizi insandan çok otomobiller ortalığı doldurmuş durumda. Sahibi olduğumuz bütün imkân ve nimetlerin hepsi bize birer emanettir. Hayat, sağlık ve afiyetten tutun, içilen bir yudum suya varıncaya kadar istifade ettiğimiz her şey buna dahildir. Şu halde dünya nimetlerinden yararlanırken eldekinin kıymet ve değerini bilerek korumak, orta yollu hareket etmek ve israfa kaçmamak gerekir. Her hangi bir şeyde aşırı gitmek, yaşamada ve harcamada ölçüsüz davranmak, saçıp savurmak, suda, enerjide, yiyip içmede dengeyi kaçırmak suretiyle israfa dalmak günahtır, haramdır. Yeni tabiriyle savurganlık dediğimiz israf konusu, fert ve millet olarak hatta devlet olarak çok dikkat edilmesi ve üzerinde tedbirler alınması gereken acil bir problemdir. Ferdin bunalımına, Ailenin yıkımına ve devletin çöküşüne kadar götürebilecek bu vahim tehlikede uçurumun taa kenarına geldiğimizi söyleyebiliriz. Bugün sistem o hale gelmiş ki, hak etmeyi düşünmeden sadece isteyen insanlar yetiştiriliyor. Hep de isteklerini kamçılıyor, üretmeden tüketmeye bakılıyor. İsrafa kışkırtılıyor, çalışmadan hazır yiyen toplum haline dönüşüyor, “çalış kazan vergi ver topluma yararlı ol” denilince feryadı basıyor, kötü örnekler sıralıyor, kimsenin kılı kımıldamıyor. Maddî varlığın şımarttığı savurgan haramzadeler, makamında emrindekilere tepeden bakan mağrurlar, yarını düşünmeden elindekini hoyratça harcayan dengesizler, tüketim müptelası maymun iştahlı müsrifler, borç ve kredilerle geleceğini ipotek altına almış akılsızlar ve daha bir sürü lüks tüketim manyağı türediler hepsi birden müsrif takımı olmuşlar.
|