İnsan dünyanın en karmaşık en komplike canlısıdır. İnsanı tanımak, öyle düşünüldüğü gibi kolay değildir. Eskilerin dediği gibi insanları tanımak için 'İnsan sarrafı olmak' gerekir. Çünkü tehlikeli ya da kötü insanları tanımanın yolu insan sarrafı olmaktan geçer.
İnsanoğlunun ne yapacağı da belli değildir. Amacı dünya malı ve makam mevki peşinde koşmak olan insan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar. Bunların peşinde koşarken, mutlu olmayı unutur. Bir problemin en büyük çözümü önce problemi iyi tanımlayabilmektir. Örneğin aşırı derecede sinirli olmak, alıngan olmak, çok hassas olmak, sosyal ortamlarda gergin olmak, güvensiz olmak , bir gerginlik anında kendini kontrol edememek veya aksine çok sessiz kalıp kendini ifade edememek... Günlük hayatta pek çok insanın kendini tanımlama ifadelerinden biri olarak kullanılan bu tepkiler kişilerin hayat kalitesini mutlaka etkiler. Bu ve bunun gibi problemleri öncelikle iyi tanımlamak, kaynağını bulmak ve bunlarla baş edebilmek ise kişinin mutlu olması için çok önemlidir.
Güçlü olmak, farkında olmak gerekir. Özellikle duyguların farkında olabilmek, bazı olaylarda verilen tepkinin daha derinlerine inmek oldukça önemlidir. Yaptığı hareketleri her zaman başkasına bağlamak, sorumluluğunu başkasına atfetmek kolaycılıktır ve farkındalığın olmadığının en büyük kanıtıdır. Şöyle düşünelim. Aynı olay karşısında her insanın tepkisi farklıysa burada kişinin kendisi de, öğrendikleri de, inandıkları da çok önem taşır. Olayı tek bir açıdan değerlendirip; "yaptım çünkü..." dedikten sonra kişinin kendisiyle de olayı ilişkilendirmesi bazı problemlerin çözümünde fayda sağlayacaktır. Bazen altından kalkmak zordur kişinin kendi duygularıyla, geçmişten getirdiği yüklerle karşılaşması, bunları bir problem olarak görmesi ve üzerine gidebilmesi. O yüzden çoğu insan için göz ardı etmek daha kolay gelir . İnsanoğlu hem güçlüdür ama bir o kadar da zayıftır. En çok zayıflaştıran da baş edemediği, göz ardı ettiği, bazen kendisinin bile kabul edemediği duygularıdır. Bütün gücüyle bunu yadsımak, inkar etmek ise kişinin tüm enerjisini alan, kişiyi yıpratan bir süreçtir. Bu duygu yoğunluğunun yansıması, kişinin hareketlerinin ardında yatan psikolojik sebepleri bilmemesi pek çok insanda bir iç çatışmaya, huzursuzluğa,çözümsüzlüğe ve bilinç altında pek çok şeyi biriktirmesine sebep olur. Özellikle çocukluk çağının bu yapı üzerindeki etkisi de yadsınamayacak derecede önemlidir. Ancak kişilerin çoğu tam da böyle bir bağ kurarak düşünmek yerine yok saymayı en büyük kaçış olarak kullanırlar. Dünyayı algılayış biçimimiz, insanlarla kurduğumuz iletişimin şekli, değer yargılarımız çocukluk döneminde şekillenmektedir. Ve biz her ne kadar kaçmaya çalışsak da bir şekilde karşımıza çıktığımızı görmemiz gerekir. Çocukluk döneminde hissettiğimiz eksiklik ve yetersizlikler farklı şekillerde karşımıza çıktığında veya çıktığını hissettiğimizde bunu bir tehlike olarak görerek tepkilerimizi şekillendirdiğimizi anlamak önemlidir. Başka insanlara yönelen kızgınlık, suçlama, aşağılama veya bazen sessiz kalma, kendini suçlama... Pek çok tepkinin ardında yatan sebepler bilinç altımızda bir şekilde beklemekte ve tehlike olarak gördüğü durumlarla karşılaşınca ortaya çıkmaktadır. Kişi böyle durumlarda kendi duygularını ve tepkilerinin sebebini anlamaya çalışmadıkça kendi içindeki mutsuzluk, bazı durumlarda hissettiği yetersizlik kendini hiç bırakmayacaktır. |