Kıbrıs  (Rumca Kypros), Doğu Akdeniz’de bir Ada. Türkiye’nin,  Akdeniz kıyılarından 70-80 km genişlikte  bir deniz alanı ile ayrılmış bir kara parçası.

           Akdeniz’in, Sicilya ve Sardunya Adası’ndan sonra 3 ncü büyük Ada’sı. 9251 km2lik bir alana sahip.Kuzey/Güney doğrultusundaki orta yerinin genişliği, yaklaşık 70 km. Doğusundaki en uç noktada bulunan Zafer Burnu ile, batı ucundaki Arnavut Burnu arasındaki mesafe ise,230 km.

          Nüfusuna gelince;  2012 son sayımına göre Türk tarafı yaklaşık 300 bin, Rum tarafı 900 bin kişi civarında.

       Ada, Sultan II.Selim zamanında yani 1571 yılında, Lala Mustafa Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmış.

        1878 yılında, yani Sultan  II.Abdülhamit zamanında İngilizlere kiralanmış. Ve; 1914 yılında, yani Sultan Reşat zamanında da, tamamen İngilizlere bırakılmış.

TÜRKLER, HAKLARINADAN VAZGEÇMİYOR !

 İngilizlere geçmesine rağmen, yoğunluklu olarak kuzey bölgede yaşayan Türkler, Ada’yı terk etmedikleri gibi, Ada üzerindeki haklarından da vazgeçmiyorlar.

    Türkiye tarafından sürekli olarak desteklenen bu soydaşlarımız, Yunanistan’ın desteğindeki Rumlar tarafından taciz edilmelerine, hatta kimi zamanlarda öldürülmelerine rağmen, Ada’yı terk etmiyorlar.

     Çatışmaların artması üzerine, 1959 ve 1960 yıllarında Londra’da ve Zürih’te yapılan anlaşmalarla Türklerin Ada’da var olma hakları tanınırken, Cumhuriyet statüsüne geçirilen Ada’nın Cumhurbaşkanı Rumlardan, Yardımcısı ise Türklerden seçiliyor.

    Buna rağmen,  Rumların baskısı sürüyor ve 1963 yılında çok sayıdaki Türk, Rumlar tarafından katlediliyor.

    1974 yılına gelindiğinde, Rumlar Ada’yı Yunanistan’a bağlamak istiyor ve kendilerinden olan mevcut Cumhurbaşkanı’na darbe yapıyorlar.

    Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in cesur ve basiretli tutumu sayesinde, Türkiye bu duruma askerle müdahale ediyor ve Rumların hayalleri böylece gerçekleşemiyor.

Bu olayın ardından, önceKıbrıs Türk Federe Devleti kuruluyor. 1983 yılında da, Devlet Başkanı konumundaki Rauf Denktaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) ilan ediyor.

    Her iki kesimin Başkenti, ortasından bölünenLefkoşa oluyor.

  SORUN, YİNE DE ÇÖZÜLEMİYOR !

    Ada’da iki ayrı devlet oluşmasına ve Rum tarafı bütün ülkelerce tanınmasına rağmen, Türk tarafı yani KKTC, hiçbir ülke tarafından tanınmıyor.

   İlginçtir, kadim dostumuz Pakistan bile önce tanıyor, sonra vazgeçiyor. Keza, yine kadim dostumuz olan ve en sıkışık anlarında 10 milyon dolar yardım yaptığımız Azerbaycan’da (Başkan Aliyev), KKTC’yi tanımıyor.

    Ayni şekilde, dost ve Müslüman Arap ülkelerinden, tek bir tanıyan çıkmıyor.

TÜRKİYE, HAKLI DAVASINDAN VAZGEÇMİYOR !

         Bütün bu olumsuz durumlara rağmen, Türkiye haklı davasından vazgeçmiyor ve Ada’daki soydaşlarını korumaya devam ediyor.

         Ada’ya, defalarca ziyarette bulundum. Meclis Başkanı HakkıAtunve Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la tanıştım. Oturup, sohbet ettik. Merhum Denktaş’la, İstanbul’da da görüştüm.  Hatta, kızımın nişan yüzüğünü o takacaktı, ama programı aksayınca, bu görevi onun yerine İstanbul Valisi yapmıştı.

      Denktaş, çok cesur bir adamdı. Olaylı tarihlerde Rumlar tarafından esir alınmış, sonra da Ada’nın dışına çıkarılmıştı. Ama, giriş yasağına rağmeno, gizlice Ada’ya girmiş ve mücadelesini sürdürmüştü.

      KKTC’nin tanınması için çok mücadele verdi. Bu tanınmamanın Türk tarafına getirdiği ambargo, KKTC’nin ekonomik durumunu son derece olumsuz etkiliyordu.

      Bundan önceki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın teklif ettiği barış planı, bir halk oylamasıyla Türkler tarafından kabul edilmiş, Rumlarsa planı reddetmişlerdi.

AKP İKTİDARI, DENKTAŞ’I DESTEKLEMİYOR !

     Rauf Denktaş’ın bütün çırpınmalarına rağmen, AKP iktidarı Denktaş’ın çabalarına destek vermedi.

     Kıbrıs Türk halkının büyük sevgisine karşın Türkiye’den destek göremeyen Denktaş  aday olmayınca, AKP’nin desteklediği M.Ali Talat Cumhurbaşkanı oldu.

     Talat, Rumlarla “kanka” gibiydi. Rauf Denktaş’ın, uzun yıllar içinde elde ettiği kazanımlarını hiçe saydı ve çözümsüzlüğe bir düğüm de o attı.

Rauf Denktaş’ı, 13 Ocak 2012 günü kaybettik. 87 yaşında olmasına rağmen, ölümüne kadar Kıbrıs Davası’nın peşinden hiç ayrılmadı.

     Kıbrıs Türklerinin ısrarcı arzularına yüz çeviren Türkiye, bu büyük insana bir “Anıt Mezar” yaptırmadı. Çünkü, AKP iktidarı onu sevmiyordu.

     Edinilen bilgilere göre, açılacak bir kampanya ile bir Anıt Mezar’ın yapılacağı anlaşılıyor.

ŞİMDİ,  GELELİM ESASMESELEYE

       Değerli okuyucularım, Rauf Denktaş’la beraber, Rum tarafının lideri de öldü. Ama, dava bitmedi.

       Bütün dünyanın tanıdığı Güney Kıbrıs’taki Rum kesimi, Avrupa Birliği’ne de kabul edildi.

       Avrupa Birliği ve özellikle ABD, Türk tarafıyla Rum tarafının anlaşıp, bir “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti”ninkurulmasını istiyor. Böylece, Türk tarafının da dünya ile entegre olup,  Avrupa Birliği’ne dahil olacağını söylüyor.Söylüyor, ama teklif tam bir “tuzak !”

      Tuzak çünkü, daha önce de, yani Papaz Makarios’unCumhurbaşkanı, Dr.Fazıl Küçük’ün Yardımcısı olduğu o devlet, daha önce kurulmuştu. Kısa süre sonra, Ada’nın Yunanistan’a ilhakından tutun da, Türklere yapılan çeşitli zulümlere kadar neler yaşanmamıştı?

       Şimdi, aynı oyun tekrar oynanmak isteniyor. Türk tarafı Avrupa Birliği iştahı ile kandırılacak ve bir süre sonra Ada’nın tamamı Rumların olacak. Türkler de, tabii ki “azınlık” durumuna düşürülecek.

   İKTİDARIN NİYETİ BİLİNMİYOR,  AMA GAFLET İÇİNDE !

    AKP iktidarı, bu teklife sıcak bakıyor. 6 ay’dan beri Başbakan’a randevu vermeyen ve telefonlarına çıkmayan ABD Başkanı Obama, geçen hafta aniden Başbakan Erdoğan’la görüşüyor.

    Ne konuştuklarını tam bilemesek de Obama’nın, Kıbrıs konusunda görüşmelere geçilmesini istediği ve “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti”nin kurulması için Başbakan’dan destek beklediği söyleniyor.

 Başbakanın da, bu isteğe olumlu cevap verdiği ifade ediliyor.

     Değerli okuyucularım;  İktidarın başımıza bela ettiği “Kürt Meselesi”nin, ülkemizi “bölünme noktası”na getirdiğini, artık herkes biliyor.

     Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de bizim çok önemli bir üssümüz, hatta can damarımız. Sadece “stratejik” bakımdan değil, çevresindeki zengin doğalgaz yatakları bakımından da ekonomik zenginliğimiz.

Ada  ne yazık ki,  bu oyunlar ve aldatmacalarla,  elimizden alınmak isteniyor. Türkiye’ye bu kötülüğü yapanları sadece “Vatan Hainliği”yle değil, neyle suçlarsanız suçlayın, giden bir daha geri gelmeyecektir.

     Türkiye’yi yaşanmaz hale getiren bu iktidara destek verenlere ve herkese sesleniyorum. Önümüzde, biri bir ay sonra, diğer ikisi gelecek sene yapılacaküç seçim var.

Kürt Sorunu’nu da, Kıbrıs Sorunu’nu da bu iktidar değil, sizin oy’larınız çözecektir. Sizin oylarınız! Oy’larınızı ona göre kullanın.