|
||
Acaba Biz Angut muyuz | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Aklını gereği gibi kullanamayan, bir bakıma budala ve aptal olan kimselere bu toplum “Angut” diyor. 2002 seçimlerinde, aklımı ben de kullanamadım ve bu iktidara oy verdim. Yüzüme hiç kimse “Angutsun” demedi, ama bir de bana sorun bakalım. Çok kişi bilmez, Angut; tüyleri kiremit renginde olan bir kuş türüdür. Bilinmediği için bu sözcük daha çok, “Aklını gereği gibi kullanamayan, budala ve aptal” kimseler için kullanılır. Önce kendimden örnek vereyim. Ülkeyi ve halkımızı perişan eden 2001yılı ekonomik krizi, denize düşenin yılana sarılması gibi, bizi AKP iktidarına mecbur, hatta mahkum etti. Sandıklara tıpış tıpış gidip, oylarımızı verdik ve AKP’yi tek başına iktidar yaptık. Hiç birimiz, bugünlerin başımıza geleceğini bilemezdik. “Allah” dediler, “Peygamber” dediler, “Kul hakkı” dediler, “Yemeyiz ve yedirmeyiz.” dediler. Dediler de dediler, ama ne Allah’ı tanıdılar, ne Peygamber’e itibar ettiler. O kadar ki, İmam Hatip diplomalı bir Vekilleri biraz daha ileri giderek, “Bizim Allah’ımız Tayyip Erdoğan” der gibi, “Bizim liderimiz, Allah’ın bütün vasıflarını taşıyor.” dedi. Dahası; “Bizim kitabımızda kul hakkı diye bir şey yok” der gibi de, 12 seneden beri hep kul hakkı yediler. Hayret ! O kadar çok yedikleri halde, bir türlü doymadılar. Değerli okuyucularım, sadece yemekle kalmadılar. Bu memleketin altını üstüne getirdiler. Bir asra yakın bir zamandan beri, cihanda önemli bir yeri ve saygınlığı olan bu aziz vatanı ve bu güzel Cumhuriyeti de, bu uğursuz iktidarlarında, iyice itibarsız hale getirdiler. NELER YAPMADILAR Kİ ? Önce, 80 yıllık Cumhuriyet’in maddi kazanımları olan ulusal mal varlıklarını, “Özelleştirme” adıyla yerli-yabancı, ucuz-pahalı demeden bir bir sattılar. Topladıkları parayı ne yaptıklarını, ne kendileri söylediler, ne de soran oldu. Avrupa Birliği’ne girme kandırmacası ile, sırf askeri darbeden korunmak için Avrupa’ya ve Amerika’ya, geri dönüşü olmayan tavizler verip, Ordumuzu bitirdiler. Sivil ve askeri darbe bahanesiyle, yüzlerce masum insanı hücrelere tıktılar. Yolsuz ve yanlış işlerine tepki veren insanları, sokaklarda dövdürdüler. Kimilerini, canlarından ettiler. Sonunda, ekonomiyi de batırdılar ve paramızı yeniden değersiz hale getirdiler. İnsanları, bir casus gibi dinlemenin derdine düştüler. Halkın tepkisinden korktukları için, iletişim ve İnternet özgürlüğünü de ortadan kaldırdılar. Tam bitme noktasındayken “Kürt Meselesi”ni, bu ülkenin başına büyük bela ettiler ve ülkemizi bölünüp, parçalanma noktasına getirdiler. Akdeniz’de, son derece hayati bir üssümüz olan KKTC’ni yeni tavizlerle, Rumlara feda etme ve elimizden çıkarılma noktasına getirdiler. Bu tavizlerden biri olarak, Türk halkının Milli Mücadele verdiği Kurtuluş Savaşı döneminde, yabancıların (zamandan ve fırsattan faydalanarak) Vakıf adı altında gasp ettikleri taşınmaz mallar geri alınmışken, onları da bir kalemde geri verdiler. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kadar, “Türkiye’ye dost” bir ülke bırakmadılar. Komşu devletlerle bizi, “kanlı-bıçaklı düşman” haline getirdiler. TÜRK TARİHİ’NİN, “EN YOLSUZ” İKTİDARI OLDULAR! Satılan ulusal malvarlıkları, alınan dış borçlar ve toplanan vergilerle, göz boyayan kimi faydalı işlerden öte, bu ülkeye kalıcı bir eser ve hizmet getirmediler. Bu paraların nasıl çar-çur edildiği ve nasıl hortumlandığı, son olaylarla iyice ortaya çıktı. Ortaya çıkanlar, bunların çok az bir bölümü olmakla beraber, diğer paraların nereye gittiği, artık çok iyi bir biçimde ve herkes tarafından anlaşılmış oldu. İşin ilginç yanı, bütün bu yolsuz işleri yaparken, yanlarına bir “Cemaat”i de aldıkları ortaya çıktı ki, dostlukları bozulunca kirli işleri bir kere daha ortaya dökülmüş oldu. Cemaat dendiğinde, “Al birinden, vur ötekine.” dediğinizi duyar gibiyim. İşin, başka bir ilginç yanı, tam 11sene devleti paylaşıp, gül gibi geçindikleri Cemaat denilen bu örgütle, şimdi “saç saça-baş başa” didişiyorlar. Şimdi, kimi hemşerilerim soruyor ve; “Bu kavga, acaba ne zaman biter?” diyorlar. El-Cevap; “Yorgan gitmeden, bu kavga katiyen bitmez.” YOLSUZLUK, DAMARLARINA KADAR İŞLEMİŞ ! AKP iktidarı, ülkeyi yönetmek için değil de, sanki soymak için örgütlenmiş. Görüştüğüm kimi AKP’liler, “Partinin bir yolsuzluk örgütü haline geleceğini, ya da o maksatla kurulduğunu bilseydik, vallahi de-billahi de bu partiye girmezdik. Girmek bir yana, oyumuzu bile vermezdik.” diyorlar. Nitekim, son bir ay içinde 9 Milletvekili, aynı sözleri söyleyerek, partiden istifa ettiler. Devamının geleceği ve çok sayıda Milletvekilinin daha ayrılacağı söyleniyor. Dört Bakan ve çocuklarıyla, bir Bankanın İmam Hatip mezunu Genel Müdürü ve rüşvet dağıtan yabancı bir işadamı, rüşvette büyük paralarla suçüstü yakalanınca, içerde olması gereken Bakanlar dışarda, ancak çocukları hapiste yatıyor. Şimdi, şu duruma bakar mısınız? İktidarın tepesindekilerin ve yandaşlarının bu açık rüşvet yolsuzluğuna rağmen, anketler, AKP’nin hala % 40’ın üstünde oy’a sahip olduğunu gösteriyor. Değerli okuyucularım; acaba, biz bu kadar da duyarsız mıyız? Halkımızla alay eder gibi; “Biz, bugünlere dürüstlüğümüzle geldik.” diyen Başbakan’ın oğlu, “Vakıf” adı altında rüşvet nitelikli o muazzam paraları toplarken, acaba biz hala uyuyor muyuz? Bu sözü söyleyen Başbakan’ın, hesapsız örtülü ödenek harcamalarına ve şimdilik hısım akrabaları üzerine kayıtlı çok sayıdaki mal varlığının ve özellikle çok sayıdaVilla’nın sahibi olmasına, bu kadar da sessiz ve kayıtsız mıyız? Yolsuzluk yapanlarla, rüşvet toplayanlara operasyon yapan Polis ve Savcılar, başka yerlere sürülürken, acaba biz bu kanunsuzluğu ve bu zulmü yapanlar kadar rahat mıyız? Kendilerini kurtarmak için her gün kanun çıkaran, Hakimleri ve Savcıları tamamen kendilerine bağlayarak Anayasa’yı yerle bir eden, yandaş olmayan kamu personelini perişan eden iktidarın bu diktatoryasına, acaba bu kadar da ilgisiz miyiz? Yandaş bir televizyon kanalı ile yandaş bir gazeteyi kurtarmak için havuz kurup, ihale alan İşadamları’ndan 630 milyon lira rüşvet ya da haraç toplayan bu iktidara karşı, acaba bu kadar da merhametli miyiz? Bu işadamlarından biri diğerine; “Bu milletin a…. koyacağız.” derken, acaba ağzımızı açıp, kulaklarımızı tıkamaya devam mı edeceğiz? Avrupa’nın ikinci büyük Ordusu olan Türk Ordusu’nu güçsüz hale getiren, bölücülere karşı yurdu savunmasına engel olan, üst komutanlarını çeşitli bahanelerle hapse atan ve böylece ülkenin geleceğini tehlikeye düşüren bu iktidara karşı, hala sabırlı mıyız? Bütün bunlar ve çok daha fazlası bu memlekette olup biterken, biz hala bu iktidara oy vermeye devam mı edeceğiz? Değerli okuyucularım, acaba biz “Angut” muyuz? |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.