|
||
Devlet Adamı Sözünü Tutar | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Başbakan, kısa bir süre önce, kesin bir dil kullanarak, “Dershaneler kapatılacak.” dedi. Dedi, ama halk diliyle, şimdi kıvırtıyor. Çünkü, Cemaat’e karşı gücü yetmedi. Siyasi literatüre göre, bir kişinin “Devlet adamı” olabilmesi için “Basiretli, Cesaretli, ve Güvenilir” olması gerekiyor. “Güvenilir” olmasından kast edilen, “O kişi, sözüne güvenilen ve sözünü tutan bir kişi olmalıdır.” Başbakan, bundan kısa bir süre önce, ani bir çıkışla kesin bir dil kullanarak, “Bütün dershaneler kapatılacak.” dedi. Ve ekledi; “Okul varsa, dershane niye var? Dershanecilik olayını kaldıracağız. Bundan, kim gücenirse gücensin.” Başbakan, sözlerine devam ederek, dershane sahiplerine şöyle seslendi. “Okullaşın, sizden hizmet alalım.” Konuşmasını sürdüren Başbakan, kapatma işinin önümüzdeki öğretim yılının (2013-1014) başında gerçekleşeceğini, konumu müsait olan dershanelerin Özel Okul’a dönüştürüleceğini, bu dönüşüme devletin katkıda bulunarak, bu okullardan hizmet satın alacağını da, sözlerine ekledi. DÜŞÜNCE, DOĞRUYDU Başbakan’ın düşüncesi doğruydu. Gerçekten, “Okul varsa, dershane niye vardı?” 1950’li yıllardan itibaren kurulmaya başlanan özel dershaneler, son yıllarda adeta okulların yerini almıştı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı yeni bir açıklamaya göre, Türkiye’deki dershane sayısı, Lise sayısını geçmişti. 10 milyar liralık bir cironun döndüğü bu sektörde, okullardaki öğretim, tam bir ticaret metaı haline gelmişti. Bu durumu, 30 yıl önce fark eden 12 Eylül askeri yönetimi, seçimlere gitmeden önce çıkardığı bir kanunla bütün dershaneleri kapatmış, kısa süre sonra oluşan yeni siyasi iktidarsa, baskılara dayanamayıp dershaneleri yeniden açmıştı. İşte, açılış o açılış oldu ve dershane sayısı bugün, lise sayısını geçti. “FIRSAT EŞİTLİĞİ” Nİ BOZUYOR Uzun yıllarını bu sektörün içinde, üstelik İstanbul’da geçirmiş bir eğitimci olarak, dershanelere hiçbir zaman karşı çıkmadım. Lakin, eğitimde “Fırsat Eşitliği”ni bozduğunu, gözlerimle gördüm ve yaşadım. Parası olanlar dershaneye gidip, sınavlarda daha başarılı olabilirken, parası olmayan, bu imkandan yararlanamıyor ve başarısız oluyordu. Çünkü, dershaneler devlet okulları gibi “parasız” değil, aksine “paralı” dır. Ve, yıllık ücretleri, her bütçenin kolay kaldırabileceği boyutta değildir. İşte, fırsat eşitliği burada kayboluyordu. Hal böyle olunca, çocuklarını daha ileri okullarda okutmakta kararlı olan aileler, bu külfete katlanmak zorundadır. Bir gerçek var ki, okullar öğrencilerini her türlü sınavlara ve bilhassa yüksek öğrenim sınavlarına, dershaneler gibi hazırlayamıyor. Oluşan bu boşluğu, dershaneler dolduruyor. O sebeple, dershanelere hiçbir zaman karşı çıkmadım. Çıkmadım, ama okullarımızın bir an önce bu atalet’ten kurtulup, öğrencilerini dershaneler gibi yetiştirmelerini hep arzu ettim. İnanıyorum ki, okullar o seviyeye geldiğinde, dershaneler kendiliğinden kapanacaktır. BAŞBAKAN’IN ANİ ÇIKIŞI, NİYE? Bütün bu sıraladıklarımı çok iyi bilen ya da danışmanlarından öğrenen Başbakan, yakın geçmişte ani bir çıkış yaparak, “Bütün dershaneler kapatılacak” dedi. O ani çıkışın altında realiteden çok, başka bir maksadın olduğunu hemen anladım. Ve, yine bu köşede yayınlanan bir yazımda, dershaneleri kapatmanın zor olduğunu ifade ettim. Anladığım şuydu; Kimilerine göre iktidara ortak, kimilerine göreyse iktidara egemen “Fethullah Gülen Cemaati”nin ticari faaliyetlerinin başında eğitim, eğitimin içinde de dershanecilik geliyordu. Bu iktidar paylaşımı Başbakanı kızdırmış olmalı ki, aniden bu kararı verdi. Kararın açıklanmasıyla birlikte, Cemaatin televizyon kanalı, doğrudan ve dolaylı olarak bu karara karşı çıktı. Çıkmaya da devam ediyor. Bu karara, öteki dershane sahipleri de çok tepkili, ama onlar daha çok Cemaatin tepkisine güveniyorlar. PEKİ, ŞİMDİ NE OLACAK ? Ne olacağı belli. “Dershaneler, kapatılmayacak!” Bu konuda, eski Meclis Başkanı M. Ali Şahin’in Başkanlığında oluşan kurul, böyle buyurmuş. Buyurmak da ne? Cemaatin tepkisini alan Başbakan halkın diliyle kıvırtınca, kurul kendi iradesiymiş gibi, “Kapatılmasın.” demiş. Kurulun tavsiyesine göre, dershaneler doğrudan değil, kademeli olarak kapatılacak(mış). Konumu uygun olanlar, Özel Okula dönüşecek(miş). Sözün kısası, yakın bir gelecekte hiçbir dershane kapatılmayacak. Çünkü, Başbakan’ın iradesine (!) rağmen, Cemaatin kararı kesin. Değerli okuyucularım, bu memlekette eğitimle ilgili önemli kararları ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı değil, hep iktidara egemen yandaşlar veriyor. Bu hizmete uzun yıllarını vermiş bir kişi olarak, 22 Milli Eğitim Bakanı ile çalıştım. Bunlardan sadece ikisi eğitimciydi. Diğerlerinin, eğitimle hiç bir ilgisi yoktu. Bu iktidar döneminde de aynı yol izlendi ve seçilen Eğitim Bakanları hep eğitimin dışından geldiler. Ve, başta Hüseyin Çelik olmak üzere, hiç biri başarılı olamadılar. Eğitimin kurulu düzenini, berbat edip gittiler. Şimdi, ortalıkta başka önemli bir olay daha yaşanıyor. Bir Özel Hastane sahibi Sağlık Bakanı oldu. Artık, bir Özel Hastaneye gitmek için, her halde daha çok paranız olmalı ve şikayet etmek gibi bir düşünceniz katiyen olmamalı. Bir Özel Hastane sahibinin Sağlık Bakanı olduğu bir ülkede, Özel Hastanelerden şikayetçi olsanız, artık ne yazar? DEVLET ADAMI, SÖZÜNÜ TUTMALI DIR! Yazımızın başına dönersek, devlet adamı “Geleceği iyi görebilen, tehlikelere karşı cesur ve hepsinden önemlisi sözüne güvenilen, sözünü tutan bir kişi olmalıdır. “ Bunu ben değil, bütün dünyada kabul gören “Siyasi Literatür” söylüyor. İşte, görüyorsunuz. Daha önce bir çok sözünden çark eden Başbakanın, dershaneler hakkında verdiği karardan da caydığı anlaşılıyor. Esas anlaşılan o ki, Başbakan Siyasi Literatürü hiç okumamış. *** Enver Ören’i de Kaybettik! Türkiye Gazetesi’nin ve İhlas Holding’in patronu, Enver Ören de aramızdan ayrıldı. Onunla, 1970’li yıllara uzanan eski bir dostluğumuz vardı. Onun dostluklarında “ahde vefa” yerine daha çok, “çıkar gözeten” bir anlayış hakimdi. O, sahibi olduğu yayın organlarında bizim hizmetlerimizi tanıtır, biz de ona bürokratik destekte bulunurduk. Holding’inin içinde, Özel Okullar’dan tutun da, büyük Yapı Şirketleri’ne, Tatil Köyleri’nden, Finans Kurumları’na kadar büyük ticari kuruluşlar vardı. Oluşturduğu İhlas Finans Kurumu, “kar payı” dağıtmayı vaat ederek, halktan ve özellikle dar gelirlilerden büyük paralar toplamıştı. Kurum, iflasını beyan edince, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), 290 milyon dolarlık batak için mallarına el koymak istediyse de, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla bundan vazgeçildi. Bu, adalet değil, tam bir ayrıcalıktı. Ve, büyük bir “kul hakkı”ydı. Enver Ören’in yerine böylece, ona güvenenler batmıştı. Merhum Ören, o büyük servetten sadece “ |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.