Moved Permanently

 Doktor, doktor kalksana, Lambaları yaksana,
       “Vatan” elden gidiyor, Çaresine baksana !
  
     Öğrenci iken bu şiiri, Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan her 10 Kasım’daki törenlerde okur, öğretmen olunca da öğrencilerimize okuturduk.
       Şiirin aslında, “Atam elden gidiyor.” ifadesi yer alır. Ne yazık ki, Atam elden gitti, şimdi  “Vatan elden gidiyor.”

                       HEM DE,  BU  İKTİDARIN  DÖNEMİNDE !
      Değerli okuyucularım, yerel küçük bir gazete olan Gözlem Gazetesi’nin bu köşesinde, bu tehlikeye karşı zaman zaman okuyucunun hep dikkatini çekmeye çalıştım.
      Hatta yazılarımda sık sık “Rütbemizin küçüklüğünden, lafımızın büyüklüğü anlaşılamıyor.” dedim.
      İzleyen okuyucularımın çok iyi anlamasına ve yazılar internet’ te de yayınlanmasına rağmen, esas anlaması gerekenler hiç anlamadılar.
      Anlamadılar, çünkü iktidarlarını sürdürebilmek için yalnız beni değil, benim gibi çırpınan hiç kimseyi anlamadılar ve dinlemediler.
      İşte görüyorsunuz, iktidarı ele geçirdikleri 10 yıl önce bölücü terör bitirilme noktasında iken, bu süre içinde yeniden azdı ve bölünme isteklerini ve  de tehditlerini, artık açıkça söylemeye ve hayata geçirmeye başladılar.
     Onları, kendi çabalarından çok, iktidarın verdiği tavizler bu noktaya getirdi. O tavizler ki, tehlikenin yakın bir gelecekte bu noktaya geleceğinin işaretini, zaten çoktan vermişti.
     Yönetimde dirayetini sürdürebilmek için hayalden öteye gitmeyen Avrupa rüzgarına kapılan iktidar, Avrupa ile ABD’nin de vaatlerine kanınca, ülkemizi  işte böyle dönüşü olmayan bir noktaya getirdi.

                                   TAVİZ,  TAVİZ,  HEP TAVİZ !
      Bölücübaşı’nı adeta himayesine alan ve onun bir dediğini iki etmeyen iktidar, örgütünün de isteklerini bir bir yerine getirdi ve getirmeye devam ediyor.
      İktidarın verdiği tavizlerin neler olduğunu, artık cümle alem biliyor. Amaaa, bölücülerle Türk hükümeti temsilcilerinin Norveç’in Başkenti Oslo’da yaptıkları anlaşma ve düzenledikleri protokol, taşan bardağı bir kere daha taşırmış oldu
     İktidarın, herkese laf yetiştiren ama boş konuşan sözcüsü Hüseyin Çelik’ten başka hiçbir temsilcisi, bu protokole itiraz etmiyor.
        9 maddelik Protokol, ülkemizin bölünmesi konusunda, artık hiçbir tereddüt içermiyor. Özetle ;
       Madde 1 : Taraflar süregelen Oslo ve İmralı sürecinde, Kürt Sorunu’nu çözmede kararlıdırlar.
       Madde2: Taraflar, Oslo ve İmralı sürecinin sürdürülmesi ve sonuçlandırılmasında kararlıdırlar.
       Madde 3 : Taraflar, 10 Mayıs 2011 de İmralı’da yapılan görüşmede “Sayın Öcalan”ın sunduğu önerilerle ilgili görüşlerini en geç Haziran’ın ilk haftasına kadar sunarlar. Kürt tarafı, bu görüşleri prensip olarak kabul eder.
      Madde 4 : Taraflar, aynı görüşler çerçevesinde kurulan komisyonlar için de çalışma yaparlar.
      Madde 5 :  Türk tarafı, seçimlerden sonra ve en kısa zamanda örgütü temsilen iki kişinin “Sayın Öcalan”ı ziyaret etmesini ve daha sonra da bu ziyaretin sürmesini taahhüt eder.
      Madde 6 : Türk tarafı, Kürt halkının siyasi temsilcilerinin çalışmalarının engellenmemesini ve tutuklanan Kürt siyasetçilerin bırakılmasını taahhüt eder.
      Madde 7 : Taraflar, seçimlerin güvenli bir ortamda yapılması için kamuoyuna çağrı yapacaklardır.
      Madde 8 : Kürt Sorunu’nun nihai çözümü için taraflar, karşılıklı olarak çatışmaları durdurmayı kabul ederler.
      Madde 9 : Taraflar, müzakereleri derinleştirmek için yeniden bir araya gelmeyi kabul ederler.

          ANLAŞMA YAP,  İMZAYI AT,  DÖN GERİ  DÖNEBİLİRSEN !
      Anlaşma böyle. CHP Sözcüsü, bunu kamuoyuna ifşa etti. Doğru değilse, iktidarın bunun hesabını sorması gerekir.  Lakin, ciddiye alınmayan  Hüseyin Çelik’ten başka, iktidardan hiçbir itiraz yok.
     Dikkat ediniz. “Sayın Öcalan” diyenlere mahkemeler ceza yağdırırken, protokolde bu ifade özenle korunuyor.
      Sonuca bir an önce varmak için, terör örgütünün katliamları hemen her gün devam ediyor. “Bunun hesabı mutlaka sorulacak, şehitlerimizin kanları yerde kalmayacak.” diyen Başbakan’dansa, artık ses çıkmıyor.
      Çünkü, iktidar kanadının sözlü hiçbir tepkisinin, artık ciddiye alınacak bir yanı bulunmuyor. Ateş, düştüğü yeri yakmaya devam ederken, ülkemiz de bölünmeye doğru adım adım götürülüyor.
      İktidar, ne yazık ki bu sorunun çözümü için hep olumsuz ve hep geriye dönülmez adımlar attı.
      21 nci yüzyılın dünyasında, bütün ülkelerin bölünmez bütünlüğü esastır. Her ülke, üniter yapısının korunması derdindedir.
      1960 lı yılların başında her nasılsa, Bengaldeş Pakistan’dan ayrılmıştır. Bundan ibret alan bütün ülkeler, iç siyasetlerinde kavga etseler de, dışarıya karşı daima demir yumruk gösterirler. Bölünmeyi ve hiç kimseye bir karış toprak vermeyi, asla  kabul etmezler.
     Türkiye ise, şimdi bütün bunların aksini yaşama tehlikesinde.
     Bu güzel vatanımın bölünmesini, katiyen istemiyorum. Ne var ki, bölünme tehlikesine giderek daha çok inanıyorum.
      Eğer bir bölünme olmaz, bütünlüğümüz garanti altına alınırsa, Saray Çarşı Meydanındaki Atatürk heykelinin önünde, eşek gibi anırmayı kabul ve taahhüt ediyorum.
     Ne olacak yani? Bu güzel vatanım için “Eşek” bile olmaya razıyım.
     Doktor, doktor kalksana, Lambaları  yaksana,
   “Vatan” elden gidiyor, Çaresine baksana !