|
||
Çek le Dolandırana, Bayram Geliyor! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Bir devletin kanunları, namuslu insanları değil de, namussuzları korumak için çıkarılıyorsa, o devlet “hukuk devleti” olamaz. Anayasa’ya yazmakla da “hukuk devleti” olunmuyor. Rahmetli İsmet Paşa, “Bir memlekette namuslu insanlar, en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur.” demişti. Paşa, bu sözü, sanki bugünleri görüp söylemişti. ARTIK, HAPİS FİLAN YOK ! Ah, işte orada durun. Artık, hapis filan yok. Hükümet, Meclise sevk ettiği ve bugünlerde çıkmak üzere olan “Yeni Çek Yasası”nı görüştürüyor. Hükümete göre, “Ekonomik suça, ekonomik ceza” gerekirmiş. O sebeple, dilediğiniz kadar çek yazın. Hepsi karşılıksız çıksın. Size, yine de hapis cezası yok. Çünkü, iktidar partisinin Milletvekillerinin çoğu, yakınları ve yandaşları ticaretle uğraşıyor. Verdikleri bir sürü karşılıksız çekler var. “Ekonomik suça, ekonomik ceza” deyip, çeklerin karşılığını para olarak değil de, böyle garip bir “slogan” olarak hazırlamışlar bile. Karşılıksız çek verip, halkı dolandıran bu kişilere, üstelik “Çek mağdurları” deniyor. Yani, üste çıkan kedinin, “mağdurum” diye bağırması gibi… Karşılıksız çek’in cezasına gelince… CEZASI, BELLİ BİR SÜRE ÇEK KULLANDIRMAMAK Diyelim ki, çekiniz karşılıksız çıktı. Bankaya arkasını yazdırıp, yine Savcılığa gidebileceksiniz. Yasaya göre hareket etmek zorunda olan Savcı, muhtemelen size, “Aman, bir daha kimseden çek alma. Mal ya da hizmetini, peşin parayla sat” diyecektir. Savcının bu sözü, çok önemlidir ve doğrudur. O, bu arada görevini yapıp, talebinizi mahkemeye iletecektir. Ne var ki, mahkeme o çek sahtekarına hapis cezası veremeyecektir. Kendisine, belli bir süre çek kullandırılmamasına hükmedecek ve dosya kapanacaktır. Bu arada, çekin bedelinin alacaklıya ödenmesine hükmedebilecektir. Bu karar, çek sahtekarının umurunda bile değildir. Çünkü o, her şeyi önceden bilmektedir. Yaptığı vurgun, onun artık çek kullanmasını zaten gerektirmeyecektir. Ya da o süre geçince, yeniden çek kullanabilecek ve yine başka canları yakmaya devam edecektir. Sen ise, mahkeme kararını kullanıp, çekin icra yoluyla tahsilini isteyecek ve haciz işlemi yapacaksın. Böylece, paranı faiziyle ve yaptığın masrafla birlikte alacaksın, değil mi? Sen, öyle san. HACİZ İŞLEMİ; SADECE PARA, ANTİKA VE ALTIN İÇİN GEÇERLİ Hükümet, çek sahtekarlarını ve dolandırıcıları haizden korumak için, onun da tedbirini aldı. Meclise sevk ettiği yeni tasarıya göre, haciz memurları artık evlerde “beyaz eşya” olarak tanımlanan Buzdolabı, Çamaşır Makinesi, Bulaşık Makinesi, Fırın, Müzik Seti, Televizyon, Mobilya ve benzeri ev eşyasını haczedemeyecek. Oysa, bir evde para edebilecek yegane eşya, zaten bunlar. Yatak, yorgan ve giyim eşyaları, zaten haczedilemiyordu. Bu durumda İcra Memuru, evdeki antika eşyayı ve eğer bulursa, altın ve paraları alacak. Gülüyorsunuz, değil mi? Bunu duyunca, ben de çok güldüm. Nasıl gülünmez ki, evler sanki antikalarla dolu. Üstelik, borcunu ödemeyen adam, tutup da evinde para ve altın saklayacak. Hakikaten, gülünecek bir durum. Benim esas merak ettiğim, hükümet bu halkı acaba aptal mı sanıyor, yoksa aptal yerine mi koymak istiyor? Bunun cevabını da, lütfen siz verin. EMEKLİYE DE HACİZ YOK ! Hükümet, daha önce çıkardığı bir kanunla, emeklilerin maaşlarına haciz işlemini kaldırdı. Bir emeklinin maaşı ne kadar yüksek olursa olsun, o maaşın artık tek kuruşu bile haczedilemiyor. Bunun anlamı şu. Maaşından başka geliri ve malı olmayan emekliler, diledikleri kadar borçlanabilirler. Çünkü, haciz korkusu yok. Emekli maaşlarına kimse dokunamadığı gibi, evine gelen haciz memuru da, boş dönmek zorunda. Çünkü, icraya düşen emekli, o kıymetli antikalarını her halde bir yerlere saklayacaktır. Benim tavsiyem, o antikaları bir yerden başka bir yere taşırken yere sakın düşürüp, kırmasın. Çünkü, onlar çok kıymetli. BORÇLUYA, TEBLİGAT DA ÇOK ZOR ! Değerli okuyucularım, öyle bir düzende yaşıyoruz ki, derdimizi “Marko Paşa”ya bile anlatabilecek halimiz kalmadı. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, borçluya borcunu hatırlatmak için önce, 7201 numaralı yasaya göre yazılı bir tebligat yapmanız gerekiyor. O tebligat olmadan, borçlu hakkında hiçbir işlem yapamıyorsunuz. Diyelim ki, tebligatı yaptınız. Adam, tebligatınızı almıyor. Postacının geldiği adresin yanlış olduğunu, o kişinin kendisi olmadığın söyleyip, kendini inkar ediyor. Posta Memuru, tebligatı mahallesi Muhtarına götürüyor. Muhtar, bilgisayarına bakıyor ve “Bu kişinin, bizim mahallede kaydı yok” deyip, tebligatı o da almıyor. Böylece, tebligat yapılamıyor. Adam, kötü niyetli. Ne Nüfus İdaresi’ne, ne de oturduğu mahallenin Muhtarlığına, adresini bildirmiyor Bunun cezası yok mu? Var tabii. Önce 315 lira. Sonra, iki katına kadar çıkıyor. Peki, bu kişilerden takibe uğrayan ve ceza alan var mı? Tabii ki, hiç yok. Çünkü, devlet bu gibileri hiç takip etmiyor. İCRA DOSYALARI, DOLAPLARA SIĞMIYOR ! Hangi İcra Dairesi’ne giderseniz gidin, İcra Dosyaları dolaplara sığmıyor. İcra daireleri, günün her saatinde alacaklılarla dolup taşıyor. İcra Memurlarının, başlarını kaşıyacak zamanları yok. Hükümetin hedefi, iş yükünü görüp tedbir almak yerine, başvuruları ve dosya sayısını azaltarak, icra takiplerini durdurmaktan ibaret. Yani, asıl amacı İcra Dairelerini değil, kötü niyetlileri ve dolandırıcıları ferahlatmak. İsmet Paşa, namuslu insanlara “Siz de, namussuzlar gibi cesur olun.” diyordu, ama onların arkasında koskoca devletin olabileceğini, o zaman her halde düşünemiyordu. Geçen gün, bir hukukçu dostumla bu konuyu konuştuk. O, bu işler için kısaca şöyle diyordu. “Bu memlekette kanunlar, namuslu insanları değil, namussuzları korumak için yapılıyor.” Bu doğru söze, hangi namuslu vatandaş itiraz edebilir ki? Safaalan Köylüleri Hem Sevinçli, Hem de Dertli Geçen sayıda, ilçemizin Safaalan Köyü’ne güzel bir “Çocuk Parkı” yapıldığını, köylülerin memnun, çocukların sevinçli olduğunu yazmıştım. Saray Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından yapılan Park için, kimi köylüler biraz tepkili. Bizzat arayan ve yazıma internette cevap veren kimi köylüler, biraz da Muhtarın ilgisizliğinden yakınıp, “Bizim, Çocuk Parkımız zaten vardı. Park, şimdi biraz daha iyileştirildi. Harcanan 15 bin lira parka değil de, köyün kanalizasyon sorunu için harcansaydı, daha iyi olurdu.” diyorlar. Ve ekliyorlar, “Köyümüzün kanalizasyon sorunu çözülmezse, pislikler evlerin tuvaletlerinden fışkıracak.” Söylenenler, doğruydu. Safaalan Köyü’nün kanalizasyon atıkları, köyün altından geçen Ayana ve Fındıklı derelerine akıyor ve Değirmendere’ye karışıp, Küçükyoncalı köyünün içinden geçiyor. Küçükyoncalı köylüleri, daha önce bu derelerin suyunu içerken, artık kullanamıyorlar bile. Soruna çözüm olarak Safaalan köyüne, iyi bir “Fosseptik çukuru ve Arıtma sistemi” gerekiyor. İlçemiz Kaymakamının, Muhtarın ilgisizliğine rağmen, köyün bu sorununa kısa sürerde sahip çıkacağı umuluyor. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.