|
||
Baharı Kucaklarken ... | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Baharın gelişini, geçen hafta Nevruz Bayramı olarak kutladık. Kimileri onu başka düşüncelerine alet etse de, biz onu Tanrının insanlara bahşettiği bir doğa güzelliği olarak görüyoruz. Bahar,kıştan hemen sonra gece ile gündüzün eşit olduğu tarihte başlayan ve yazın güneşin ekvatora en uzak olduğu tarihte sona eren bir mevsim. Halk arasında “İlkbahar” ya da “İlkyaz” olarak nitelenen bu mevsimi, kışın o soğuk günleri, adeta iple çektiriyor.Yeşillik ve Çiçek Mevsimi olarak da anılan İlkbahar’da ağaçların çiçek açtığını, dağlarda karların eriyip sularının derelere aktığını, kışın uyuşukluğundan kurtulan nice hayvanların kendilerini tabiatın kucağına attığını görüyoruz. Divan Edebiyatı’nda çok güzel bir biçimde anlatılan bu oluşum, okuyanlara büyük keyif verir. ”Bahariye” adı verilen kasidelerde anlatılan bahar, önce biraz hüzün verir. Mesnevilerde gül, bülbül ve sümbülün anlatımı, çoğu şarkı olan şiirlerde kuşların, yağmurların, bulutların ve hafif esen rüzgarların ruhu okşayan nağmelerle bütünleşmesinin tadı ise, bir başkadır. Aynı Edebiyat türü baharı, zevk, eğlence, yeme-içme zamanı olarak tanımlarken, canlılığı, tazeliği, yağmurların getirdiği bereketi, rüzgarların güzel kokular dağıtmasını, hep baharın güzelliğine bağlar. Gençlik, sevginin güzelliği, hayatın saltanatı, baht ve ömür, hep bahar kavramı ile belirtilir. Bu mevsimde gece ile gündüz eşit olduğu için bahar, bir “adalet mevsimi” olarak da nitelenir. Aynı zamanda bir “diriliş mevsimi” olan baharın, Hz.İsa’nın nefesi gibi ölülere can, gönüllere ferahlık verdiği kabul edilir. Divan şairlerine göre bahar, ordusu ile kış sultanını yenerek, çemende saltanat kuran bir sultandır. Bahar, çok kere cennete ve geline de benzetilir. Gazeteci Ayşe Kulin’se, sevgiliye seslenişte Bahar için bakın ne diyor ; Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum, Yoksa böyle olduğumdan mı bahar gelir, Ayrıca, bunun seninle ne ilgisi var? Tabii ki ben böyle olduğum için bahar Çünkü, sana değdiğinden beri ellerim, Bütün kış dallarında tomurcuklar var. Geçen gün, bir radyo kanalında bahar şarkıları çalınıyordu. Onlardan bir kaçını dinledim. Ama, sunucunun adlarını sıraladığı şarkıların sayısı belli değildi. Bahar üzerine o kadar çok şarkı bestelenmiş ki. Mesela Dramalı Hasan’ın rast makamında bestelediği “Baharın gülleri açtı” adlı şarkı, nesilden nesle tazeliğini koruyordu. Şarkı, mahsun gönüllerin baharın gelmesiyle değişmediğini söylese de,baharın sevgi üzerindeki etkinliğini yansıtmaya yetiyordu. Hemen arkasından çalınan Neveser Kökteş’in “Bahar pembe beyaz olur.” Şarkısından sonra Selahattin Pınar’ın “Bir bahar akşamı rastladım size” dizeleriyle başlayan şarkısı ise, mahcup ve zarif bir aşkı anlatmaya yetip artıyordu. Geçen yıl kaybettiğimiz ünlü yazar Cengiz Aytmatov, “Toprak Ana” adlı kitabında, bahar hakkında bakın ne diyor? “Bahar, Arap atı gibi tahakküm kurmuştu doğanın üzerine... Çimenler kükremiş; güller tomurcuklanmış... Serçeler yuvalarından dışarı uçup, yemyeşil ağaçların başında şakıyarak gülüşmekte… Bir badem ağacı, kahverengiliğini bozmuş, gelin başı gibi açmış… Baharı kucaklamış... Bir Sessizlik senfonisi… Zihnimde uzun yürüyüşlere çıkmıştım, başımı alıp da…” Bahar hakkında söylemenin ve yazmanın sınırı olabilir mi hiç?Her gününüz baharın güzelliğinde, baharın tazeliğinde olsun. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.