|
||
Askeri Tehdit, Darbeyi Önlemez! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Avrupa’da, hiçbir ülkenin bizim gibi kuvvetli bir Ordusu yok. Avrupalılar, bizi de kendilerine benzetmek istiyorlar. Bundan cesaret alan ve Orduyu kendisi için tehdit gibi gören iktidar, darbe yapar korkusuyla yıpratmaya çalışıyor. Ne var ki, korkunun ecele faydalı olmuyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidar olduğu günden beri “askeri darbe” korkusuyla yatıyor, “askeri darbe” korkusuyla kalkıyor. Bu korkuda, AKP’nin, iki haklı sebebi var. Birincisi, Türkiye askeri darbelere alışık. “Demokrasi” diye çık’larını yırtanlar, darbe sabahı kraldan kralcı oluyor ve elleri çatlayıncaya kadar darbecileri alkışlıyorlar. İkincisi ise, partinin üstlendiği misyonun şimdiye kadar sergilediği tutum ve davranışlar, bu tehlikeyi üstlerine çekmeye yetiyor. Devletin temeli, “laiklik” gibi değiştirilmesi mümkün olmayan bir düzen üzerine kurulmuş olan bir ülkede, halkın samimi din duygularını kullanıp oy almak, sonra da bizi halk seçti deyip istediğini yapmaya kalkmak ve laik düzene meydan okumak, bu tehlikenin ortaya çıkması için yetip, artıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, Mantık ve Matematik yolla böyle bir denklemin kurulamayacağını, kurulsa da, denklemin çözümsüz olacağını bir türlü düşünemiyor. ASLINDA, DARBEYİ KİMSE İSTEMİYOR. Demokratik düzeni benimsemiş ülkelerde, askeri darbeyi hiç kimse istemez. Hatta, kimi teokratik ülkelerde bile, mesela “Kral”ın yetkileri sınırlı tutularak, ülkeler halkın seçtikleriyle, yani demokrasiyle yönetiliyorlar. Sebebine gelince, demokrasilerde ülkeyi iyi yönetemeyenleri halkın seçim yoluyla değiştirme yetkisi var. Bu yetki iyi kullanıldığında, demokrasiden daha iyi bir yönetim biçimi asla düşünülemiyor. Bütün bunlara rağmen, halkın bu yetkisini iyi kullanamaması, seçilenlerin halkın oylarına güvenip istedikleri gibi hareket etmesi ve ülkenin geleceğini uçuruma sürüklemesi, demokrasinin tıkanmasına sebep oluyor ve askeri darbeler kaçınılmaz hale geliyor. BAĞIRIP, ÇAĞIRMAK; DARBEYİ ÖNLEMEZ 2007 genel seçimlerinden hemen önce, askerden “e-muhtıra” yiyen AKP, seçim galibiyetinden aldığı cesaretle ve var gücüyle askere saldırmaya başladı. Seçimden sonra ortaya atılan “Ergenekon” örgütlenmesi iddiası, halkımızın yaygın kanısına göre bir darbe korkusunun tezahürü olarak görülüyor. Darbenin sivil örgütlenmesi olarak yargıya düşen “Ergenekon” olayı, şimdilik dipsiz bir kuyu gibi görünüyor. Baksanıza, kimi Kuvvet ve Ordu Komutanları görevdeyken değil de, emekli olduktan sonra darbe hazırlığı yapmakla suçlanıyorlar. Bu garabeti anlamak mümkün değil. Öte yandan, 2002 genel seçimlerinden hemen sonra hazırlandığı iddia edilen “Balyoz” adlı darbe planı da, pek inandırıcı gelmiyor. 367 Milletvekili çıkararak, tek başına iktidar olan bir partinin icraatı doğru dürüst görülmeden, ona karşı darbe hazırlamak, katiyen inandırıcı değil. Dikkat ederseniz, gerek “Ergenekon”, gerekse “Balyoz” darbe planları, yeni yayına giren “Taraf” adlı bir gazete tarafından ortaya çıkarılıyor ve belgeler, sadece bu gazete tarafından yayınlanıyor. Öyle anlaşılıyor ki devletin, iktidarın emrindeki bütün istihbarat örgütleri bu gazete için çalışıyor ve öncelikle bu gazeteye bilgi veriliyor. Gazetenin Kurucu ve Genel Yayın Yönetmenliğini, Çetin Altan’ın oğlu Ahmet Atlan yapıyor. Bir zamanların aşırı solcusu olan baba ve oğulları, şimdi saf değiştirdiler. Hatırlayınız, geçen yıl düzenlenen büyük bir törenle Çetin Altan’a “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” verildi. Hem de, bizzat Başbakan Erdoğan tarafından. Karşılıklı çıkarlar uğruna kurulan ilişkileri ve devranın nasıl döndüğünü görüyor musunuz? SON NOKTAYI, TARİHÇİ “İLBER ORTAYLI” KOYDU Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı, toplumda pek tanımayan yoktur. O, halen Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü. Bu göreve, AKP iktidarı tarafından getirildi. Ama, onu maruf ve önemli kılan Müze Müdürlüğü değil, çok iyi bir “Tarihçi” olması. Kırım Türklerinden olan Ortaylı, Türk ve Dünya Tarihi’ni ezbere biliyor. Bilmekle kalmıyor, geçmişi zamanımızla ve gelecekle çok iyi harman ediyor ve sakin üslubuyla dinleyenlere parmak ısırtıyor. Ortaylı, geçen hafta Milliyetçi Hareket Partisi’nin açtığı “Siyaset ve Liderlik Okulu”nda bir konuşma yapıyor. Bu konuşmasında, askerin siyasete müdahalesini normal buluyor ve anti-militarizm’e karşı çıkarak şöyle diyor; “Siyasetin, kendini geliştiremediği yerde, darbe kaçınılmazdır.” Türkiye’de siyasetçilerin büyük hata yaptıklarını, böylece darbeye kendilerinin sebep olduklarını anlatan Ortaylı, bu kafayla gidilirse darbeyi önlemenin mümkün olmadığını anlatıyor. Demek oluyor ki, Ergenekon darbe iddiaları ve Balyoz darbe planları gibi üç bin-beş bin sayfalık iddialarla insanları mahkemeye sürükleyen ve tehdit içeren girişimlerle darbeleri önlemek, asla mümkün görülmüyor. Korkmak ya da korku salmanın da hiçbir bir faydası yok. Çünkü, bu güne kadar “korkunun ecele faydası” hiç görülmedi. İttihat-Terakki dönemini yaşayan ve Kurtuluş Savaşı’nın içinden gelen büyük devlet adamı İsmet İnönü, konuyu yıllar önce zaten özetlemişti. “Şartları oluştuğunda, darbe kaçınılmazdır.” İlginçtir ki, iktidar İlber Ortaylı’ya şu sıralarda “TBMM 2010 Onur Ödülü”nü vermeye hazırlanıyordu. Kararı çıktığı halde, bu ödülü şimdi verir mi, vermez mi bilemeyiz. Ayrıca, Ortaylı’nın Müze Müdürlüğü’nün devam edip etmeyeceğini de bilemeyiz. Bildiğimiz bir şey varsa, İlber Ortaylı önemli bir bilim adamı olarak görevini yapmıştır. Kendisine yakışanı yapmıştır. Onu, tebrik etmek gerekir. Bütün bu yazdıklarıma bakıp da, darbe yanlısı olduğumu filan sanmayın. Bu köşede yayınlanan daha önceki bazı yazılarımda da belirttiğim gibi, ben askerin yıpratılmamasını, asker üstünden siyaset yapılmamasını, çünkü milli birlik ve bütünlüğümüzün devamı ve gelecek için kuvvetli bir Orduya muhtaç olduğumuzu ve ona güvendiğimizi yazmıştım. Halkımızın da, böyle düşündüğünden hiçbir kuşkum yok. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.