301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
01 Ekim 2009 - Perşembe 16:09 Bu haber 2633 kez okundu
 
Yazık Bu Devlete !..
Köşe Yazıları Haberi


     Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Türkiye’nin tabii zenginlikleri içinde yer alan ve enerji sektöründe çok önemli bir yeri olan “kömür madeni”ni üreten ve pazarlayan çok önemli bir kurum.

1957 yılında kurulan ve bir iktisadi kamu teşekkülü niteliğindeki kurumun yönetim merkezi, yani Genel Müdürlüğü Ankara Yeni Mahallede. Yönetim Kuruluna bağlı bir Genel Müdür’den başka 5 Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu ve Hukuk Müşavirliğinin yanı sıra, tam 50 adet Merkez Müdürlüğü var. Hepsi, ayrı işlere bakıyor. Kurumun, merkez dışında ayrıca 8 adet de Üretim Müdürlüğü ve onlara bağlı kolları var.

Sözün kısası, kısa adı TKİ olan müessese, enerji ham maddesi üretiminde iyi örgütlenmiş bir kamu kurumu.

KURUMUN, SARAY’ DA DA BİR KOLU VAR

1970 li yıllarda hatta daha öncesinde, ilçemizde Safaalan-Küçükyoncalı-Edirköy üçgeninde zengin linyit yataklarının varlığı anlaşılınca, TKİ mevcut kömürün değerlendirilmesini ister ve 1978 de bölgeye konuşlanarak, üretime başlar.

“TKİ Saray Linyitleri Kontrol Başmühendisliği” biçiminde örgütlenen kurumun, ilk yıllarda ürettiği kömür fazladır, fiyatı ucuzdur ve sürekli alıcı bulur. Ne var ki, kömürün ısı değeri pek düşüktür. Üstelik, zor yanar ve bol kül bırakır. O sebeple, kısa süre sonra satışlara ilgi azalır ve zamanla üretim düşer. Kurum, her şeye rağmen 2002 yılına kadar dayanır ve 2002 yılında üretimi durdurur.

Üretimin durmasına rağmen, TKİ bölgeyi terk etmez. Çünkü, kömürün başka türlü değerlendirilmesini ister ve bekler. Başka örnekler de göz önüne alınarak, kömürün bir “Termik Santral” kurularak elektrik enerjisine dönüştürülmesi planlanır.

Bu da, şu demektir. Yakılan kömürle ısıtılan su buharlaştırılacak, bir buhar tribününe bağlanan jeneratörden böylece elektik enerjisi alınacak ve kömür bu şekilde değerlendirilmiş olacak.

TAŞ YAPI GRUBU, İŞE TALİP

2006 yılına gelindiğinde, bu işin özel sektöre verilmesi için ihale açılır. Haber çevreye yayılınca, Saray halkı ve çevresi Termik Santralın sağlığa zararlarını öğrenir. 2007 de ilçede küçük bir tepki mitingi düzenlenir. Miting sırasında Saray Pazar yerinde atılan cılız nutuklara, devletin kulağı tıkalıdır.

Devletin kervanı yürür ve iş, Taşyapı Grubuna bağlı Başat Elektrik Üretimi ve Ticaret Ltd.Şti’ ne ihale edilir.

5 yıl içinde tesisleri kurup üretime geçmeyi planlayan şirket, devlete tam 7 milyon lira da (eski söylemle 7 trilyon liralık) teminat verir.

Hemen kolları sıvayan şirket, önce kömür rezervini tespitle işe başlar. Çevrede 130 milyon tonluk bir rezerv belirler. Bu iş için bir yıl çalışır, ancak süre yetmez ve devletten ek süre alır.

Başat Elektrik, bu iş için tam 480 milyon dolarlık bir yatırım planlamıştır. 300 megavatlık bu santral için devletten 25 yıllık ruhsat almıştır ve üretime geçer geçmez, 1000-1500 kişiyi istihdam etmek amacındadır.

Ne var ki, yapılan sondaj ve etüt çalışmalarına göre rezevr yetersizdir. Üstelik, kömür bu iş için nitelikli yani kaliteli değildir. Daha da önemlisi, Tekirdağ İli’nin “Çevre Düzeni Planı”nda, böyle bir Termik Santral görünmediği için, şirkete ÇET Raporu da (Çevre Etkileşim Raporu) verilememektedir.

HALKA İYİ HABER, SANTRAL YAPILMIYOR

Havzadaki kömürün hem nitelik, hem de nicelik olarak yetersiz olduğu anlaşılınca, şirket santraldan vazgeçmiştir. Ve şirket, Saray’da açtığı ofiste bir nöbetçi memur bırakarak, birkaç ay önce ilçeyi terk etmiştir.

Şirket, şimdi devlete verdiği teminatı kurtarmak derdindedir. İş, uluslar arası ihaleyle verildiği için ihtimal o ki, konu uluslar arası tahkime gidecek ve olayın kesin akıbeti o zaman belli olacaktır.

Belli ve kesin olan bir şey varsa o da, şimdilik bölgede bir Termik Santral yapılmayacaktır. “Bundan sonra hiç mi yapılmayacak?” derseniz, hiç belli olmaz. Görmeye benim ömrüm yetmese de, geriden gelen nesil böyle bir tehlike ile her zaman karşılaşabilir.

YAZIK DEĞİL Mİ BU DEVLETE, BU İSRAF NİYE ?

Başat Elektrik Şirketi, daha fazla zarar etmemek için bölgeyi terk ederken, TKİ gereksiz yere bölgeye daha çok yerleşmiştir. Ve, Kontrol Baş Mühendisliği yerine ve onun üstünde, şimdi bir Kontrol Müdürlüğü kurmuştur. Kömür yok, üretim yok, satış yok, santral yok, müteahhit firma gitmiş, artık o da yok. Bütün bu yoklara karşı, yeni bir Müdürlük niye kuruldu ve acaba niye var?

Müdürlük, İlçemiz Devlet Hastanesi’nin karşısındaki binalarında yaz ve kış, hatta dört mevsimde tam bir “Tatil Kampı” gibi. Masrafları mı? Tabii ki devletten. Bir Müdür ve bir Kontrol Başmühendisi’nden başka, bir Mühendis, 2 Şef ve 3 Memur bu kampta bacaklarını uzatmış ya da yan gelmiş yatıyorlar. Üstelik memurlar, “sözleşmeli” ve diğer devlet memurlarının maaşlarının tam iki katı kendilerine ödeniyor. 5 ay önce yeni görevine başlayan Müdür Hüseyin Çolak, halinden çok memnun. Bir İşletme Müdürü gibi değil, tam bir Kamp Müdürü gibi. Bol bol tatil yapıyor.

Maaşlarını, “Bankmatik” kartı ile alıyorlar. Tek sıkıntıları, maaşlarını almak için çarşı içine gelmek zorunda olmaları. Onlar şimdi, yakınlarına bir Banka Şubesinin açılmasını ve böylece maaş alımlarında da daha bir kolaylık bekliyorlar.

Yapabilecekleri hiçbir iş ve yazışma yok. Yani, ne iş yapılıyor ki, neyin yazışması olsun? İşsizlikten canları sıkılan memurlar, bulmaca çözme uzmanı olmuşlar. Ancak, haksızlık etmeyelim. Bu işte kabahat onların değil tabii. Bile bile, bu gereksizliğe ve bu israfa göz yumanların.

Türkiye’deki 500 sanayi kuruluşu içinde 16 ncı sırada yer alan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun, böyle bir savurganlığa göz yummasını anlamak, katiyen mümkün değil.

Kurumun başarılı Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Selahaddin Anaç’la, Yönetim Kurulu Üyeleri Y.Ziya Coşar, Mehmet Tombul ve Nurşen Demirbilek’e buradan sesleniyorum. Bu birimi, artık kaldırın buradan. ”Durdurun bu savurganlığı !.” Bu devletin parasına yazıktır ve günahtır. Bu devletin her kuruşunda yetim hakkı vardır. Eğer, iş yoğunluğundan bu durumun farkında olamadıysanız, işte sizi haberdar ediyorum.

Eczaneler Zorda,

Devlet, Sağlığı Zorlaştırıyor !

Halkın sağlığını korumak, devletin Anayasal görevidir. Devlet bu görevini, kurduğu sosyal güvenlik kurumlarıyla yerine getiriyor. Kamu görevlilerini bünyesine alan Emekli Sandığı’yla, genellikle işçi konumunda çalışanları kapsayan SSK dan sonra kurulan Bağ-Kur, bu iktidar döneminde tek çatı altında toplanarak, kısaca SGK yani Sosyal Güvenlik Kurumu adını aldı.

Bugün, Türkiye’de bu kurumun şemsiyesi altında tam 63 milyon insan sağlık yardımı, çalışıp hak edenleri de emekli maaşı alıyorlar.

Sağlığımız, bizim en büyük mutluluğumuz ve zenginliğimiz. Onun zora girmesi, yaşamı zorlaştırıyor ve çekilmez hale getiriyor. Ne var ki, devletin desteğine rağmen sağlık hizmetleri, ülkemizde pahalı bir sektör haline geldi. İlaç fiyatlarıyla, hastane ücretlerinin sık sık artırılması, özel hastanelerin fiyatlarını iyice şişirmeleri, anlaşmalı olanların hastalardan ciddi katılım payı istemeleri, sağlığı iyice zorlaştırıyor.

Halkımız, bu sıkıntıları her gün göğüslemeye çalışırken, devlet sağlık hizmetlerinden yavaş yavaş desteğini çekmeye başladı. Başka bir söylemle, ilaç ödemelerindeki kalem sayısını giderek kısıtlarken hem ilaç, hem de muayene ve tedavi ücretlerindeki katılım paylarını giderek artırıyor.

SON DURUM ŞÖYLE ;

Danıştay’ın kararına uyularak, 2 Haziran 2009 tarihinden geçerli olmak üzere, SGK ile sözleşmeli ikinci ve üçüncü basamak resmi ve özel sağlık kurumlarında, katılım payı 2 lira olarak belirlenmişti.

Ancak, bu düzenlemenin üzerinden 4 ay bile geçmeden, Maliye Bakanlığı Sağlık Bakanlığı ile anlaşarak, Resmi Gazete’nin 18 Eylül 2009 günlü nüshasında, Danıştay kararına aykırı yeni bir tebliğ yayınladı. 12 numaralı bu tebliğe göre durum şöyle;

Katılım payları, ikinci basamak resmi sağlık kurumlarında 8 liraya, özel sağlık kurumlarında ise 15 TL ye çıkarıldı. SGK’nın, Eczanelerle Ocak 2009 da imzaladığı protokola aykırı olarak da, bu miktarların 3 lirasını serbest Eczanelerin karşılaması hükmü getirildi.

DOKTORA GİT, AMA İLAÇ İSTEME

Tebliğe göre, birinci basamak sağlık kurumlarına yani Sağlık Ocakları’na gidip de, ilaç yazdırmayanlardan hiçbir katılım payı alınmayacak. İkinci ve üçüncü basamak resmi ve özel Sağlık kurumlarına gidip de ilaç yazdırmayanların muayene ücretlerinden ise, 3 lira indirim yapılacak.

Birinci defa ilaç istemeyen hasta, daha sonra gittiğinde ilaç yazdırırsa, katılım paylarında yine indirim yapılacak. Yani, ilaç istemeyen hasta az da olsa hep ödüllendirilmiş gibi olacak. Ancak bunun külfeti, 1 Ekim 2009 dan itibaren serbest Eczanelere yüklenecek.

Devlet diyor ki, “Doktora git, ama benden ilaç isteme. İlacı ya paranla al, ya da alternatif tıbbı seç. Yani, bitki ilaçları falan kullan. Üfürükçüleri de ihmal etme.” Tam da böyle demiyor, ama yayınladığı tebliğden o anlam çıkıyor.

ECZANELER, ZORDA

Türkiye’de Eczaneler, düzgün ve düzenli çalışan özel kurumların başında geliyor. Devletten olan alacaklarını zamanında ve düzenli olarak alamasalar da, vatandaşlara ilaç temini konusunda, doğrusu çok ciddi çalışıyorlar.

Devletin, ilaç fiyatlarının artmasına göz yumması Eczaneleri zora sokuyor. Vatandaş, ilaç zamlarından Eczaneleri sorumlu tutuyor. Oysa, hiçbir Eczane ilaç fiyatı belirlemede yetkili değil. Üstelik, ilaç fiyatlarındaki artışlar, en büyük alıcı konumundaki devleti de zarara sokuyor.

Bütün bunlara rağmen, ilaç fiyatlarının belirlenmesinde bir “katakulli”nin döndüğüne, 2 kere 2 nin 4 ettiğini bildiğim kadar inanıyorum. İlaçların % 80’i Türkiye’de üretildiğine ve hekimlerin bu ilaç firmaları tarafından her yıl tatile gönderildikleri de bilindiğine göre, “katakuilli”den elbette söz edilecektir.

“Devlet, katakulli yapar mı?” derseniz, onu memurlarına sorsun.

İLAÇ İSRAFI VE MUADİL İLAÇ

Ülkemizde, “israf” ölçüsünde bir ilaç tüketimi var. Devlet, ilaç tüketimindeki israftan yakınmada haklı. Rüyasında kendini hasta gören, sabah olunca doktora koşuyor. Artık, Sağlık Karnesi taşıma zorunluğu da yok. TC kimlik numaranı söyle, yetiyor. Bu israfa, henüz bir çare bulunamadı.

Öte yandan, herkes orijinal ve doktorun yazdığı ilacı kullanmak istiyor. Muadilini, yani dengi olan ilacı istemiyor. Oysa muadil ilaç, orijinal sayılan ilaçla aynı terkipte ve aynı maksat için üretilmiş. Ama, bu durum tam bilinmiyor ve halka iyi anlatılmıyor.

İthal edilen ilaçlar, oldukça pahalı. Muadil ilacın önemi burada daha çok öne çıkıyor, ama bunu ne anlatan var, ne de anlayan.

İlaca da, hekime de muhtaç olmadığımız nice sağlıklı günlere...

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör:
 
Etiketler:
Yorumlar
Saray Gözlem Gazetesi
Ulusal Gazeteler
Alıntı Yazarlar
Tekirdağ

Güncelleme: 05.07.2024
Bugün
20 - 29
Cumartesi
20 - 30
Pazar
20 - 32
Tekirdağ

Güncelleme: 05.07.2024
İmsak
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
102
92
2
3
33
38
2
Fenerbahçe
99
99
1
6
31
38
3
Trabzonspor
67
69
13
4
21
38
4
Başakşehir
61
57
13
7
18
38
5
Kasımpasa
56
62
14
8
16
38
6
Beşiktaş
56
52
14
8
16
38
7
Sivasspor
54
47
12
12
14
38
8
Alanyaspor
52
53
10
16
12
38
9
Rizespor
50
48
16
8
14
38
10
Antalyaspor
49
44
13
13
12
38
11
A.Demirspor
44
54
14
14
10
38
12
Gaziantep FK
44
50
18
8
12
38
13
Samsunspor
43
42
17
10
11
38
14
Kayserispor
42
44
15
12
11
38
15
Hatayspor
41
45
15
14
9
38
16
Konyaspor
41
40
15
14
9
38
17
Karagümrük
40
49
18
10
10
38
18
Ankaragücü
40
46
14
16
8
38
19
Pendikspor
37
42
19
10
9
38
20
İstanbulspor
16
27
27
7
4
38
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı