Sevgili Saraylılar sizi bir takım hikayelerle fıkralarla eğlendirmek istiyordum ama gene bu şeytan beni bırakmıyor gene "Bunları görmüyor musun bunu yaz bunu yaz" diyor. Gene belediyeyi eleştirmeye yönlendiriyor. Baksanıza be geçen günkü yazımda "Korkarım bu imza ile Saray'ı da satacaksın" demiştim.  Çayla'da, Büyükyoncalı'da Beyazköy'de arazileri satarak halkın arasına sanki bir kamyon arı devirmiş gibi halk küplere binmiş. O imza ile şimdi de Saray'da 45 parsel arsa, için satış izni alınmış. İçim kanıyor, gece uykularım kaçıyor, isyan ediyorum; ben çocukluğumda yaşlılardan dinlerdim; "Bir adam borç, eğlence, düğün için arazi satıyorsa bu iflah olmaz" derlerdi. Şimdi ne kadar da güzel değerlendiriyorum, (O zamanlar pek iyi değerlendiremezdim, meğer gerçekten öyle imiş. Saray Belediyesi iflah olmaz yollara girmiş. Borç ödemek için arsalarını satıyor.)

******DİKKAT! DİKKAT! DİKKAT! SARAY İYİ YÖNETİLMİYOR******

Saray Belediyesi S.O.S veriyor. Belediye gemisi su alıyor. Be Eyyy Başkancık sen farkında değil misin, sen de bu geminin içindesin. Saray Belediye gemisi batarsa, sen de batacaksın.

Gelelim meclis üyelerine;

Sayın meclis, sayın üyeler; siz de geminin nerden su aldığının farkında değil misiniz. Geminin nereden su aldığını göremiyorsanız ben göstereyim ayıp olmaz mı. Yazıktır ben istemem batmanızı.  Siz meclis toplantılarında bunları nasıl tartıştınız? Siz meclis toplantılarında kendi işlerinizle belediye (Kamu işlerini) karıştırmamanız gerekir. Örneğin; Kimle konuşsam bana, "Enis beyin umurunda mı? Enis kendi işlerinin hiç sekteğe uğramadan akıp gitmesini istiyor. Halkı düşündüğü yok ki" diyor. Bir başkası da; Başkanın asistini hemen gol yapıyor. (Örneğin Gürcan Ergen, Başkanın asistini gole çevirmekte gecikmiyor. Çayla Maarif Tarlasını alıveriyor. Eyy Hasan Ali Yücel, sen ne umutlarla onları Maarif Tarlası yaptın. Sen Tük köylüsünü orta çağdan kurtarmak için neler yapacaktın. Uyanda gör senin maarif tarlan nasıl da yandaşlara peşkeş çekiliyor.) Burada bir şikeli (anlaşmalı)satış söz konusu. Bu şikeli oydan sonra Gürcan'ın oyu şikeli oy haline gelmiştir. Sittin sene başkanın yandaş oyu olacaktır. Çünkü başkan ona asist yaptı, o da golü atıverdi.  Nasıl izin veriyorsunuz? Belediye Meclisinde satış kararı çıkıyor. Meclis üyesi hemen alıyor. Bu mümkün mü? Uğraştıracaksınız beni.  Bu bizim 100-150 yıl boyunca geleceğini karartmak değil mi? Benim torunumun torunu 100 yıl sonra belediye başkanı olursa neyi satacakta, çalışanlarının maaşlarını ödeyecek? Haksız mıyım söyleyin. Dünya da satmak kadar kolay bir iş yoktur. Başka bir edinim olmaksızın, borca karşılık satmışsa iflah olmamıştır. Tarihte aksi görülmemiştir. Ben burada varsa muhalefet eden parti ayırmadan onları kutlamak onların gözlerinden öpmek istiyorum. Gerçek Saraylılar, Saray'ın geleceğini düşünenler onlar. Dikkat edin meclis üyeleri dünkü yazıda belirttim Napolyon gibi karavan arkadaşlığına özenenler olmasın. Aynı karavana özenirseniz, sizin de sonunuz bu olur.

Siz gerçeği görmemekte direnirseniz; gerçek sizi bir gün kucaklar tarihin çöplüğüne atar. Yalanla talanla, hayalle ülke yada belediye yönetilemez.  

30 yıl önce başkana sorardım: Başkan olduğunda nasıl halktan yana olacaksın? Nasıl halk yararına ve az gelirliden yana karar vereceksin dediğimde; Bana Belediyenin olanaklarını onlardan yana kullanacağını söylerdin. Bakıyorum o da Özalcı olmuş. O da zengin seviyor. Örneğin; duyduğuma göre arsaların tamamını zengin Emlak Tröstlerine peşkeş çekiyor. Niye mütevazi ev sahibi olmak isteyenlere arsa yok. Genç bir kadıncağız parası elinde kendisine Belediye tarafından arsa verilmemiş. Boynu bükük çevrilmiş.  Bu belediye nasıl halkın belediyesi anlatsanıza bana? Şeytan bana; "Bunları da gör" diyor.  

Acaba bütçe el vermediği zaman niye böyle oluyor? Bunun önüne nasıl geçeriz? diye önlem almayı düşünüyor musunuz? Ya da bu dar boğazdan sonra, hangi önlemleri almayı düşünüyorsunuz? Örneğin; boşuna harcamalara son vermeyi, gereksiz harcama yapmamayı, reklamlardan kısıntıya gitmeyi düşünüyor musunuz? Ben olsam reklamdan vazgeçerim, arabaya binmez yaya giderim. Örneğin sayın başkancık, üç yüz metre ilerideki mezarlığa bütün cenaze alayı yaya giderken (nerdeyse cenaze bile…) başkancık makam arabasıyla gidiyor. Bunlar da görülür mü demeyin! (Şeytan bunları da görüyor) Görülür ekonomi, ekonomidir! Ekonomi buralarda başlar!

Ben yeni öğretmenliğimden beri, cebimde para azalmaya başladığında, ilk önce sigara almaktan vazgeçerdim. Sigara alırsam, simit almaya paramın kalmayacağını hesaplardım. Çünkü aç uyunmaz.

Bunlar çoğaltılabilir… Acaba, nerelere gereksiz harcamalar yaptık? diye düşünmek gerekir. Mesela, Şeytan; "Gör diyor" gerçekten, zengin bir belediyede olmayan araçlara sahip oldu belediye, güzel bir şey. Ama bunları almaya acilen gereksinim var mıydı? Öncelik bunlarda mıydı? düşünüldü mü düşünülüyor mu? Hemen örnek olarak aklıma geleni söyleyeyim; Dönerli kepçenin, dozerin Saray Belediyesi'ne ihtiyacı bir öncelik miydi? Temizlik aracı süpürge makinesinin zamanı mıydı? Saray'da onun süpüreceği, sileceği, fırçalayacağı yerler var mıydı? Mesela bu dönerli kepçe ne zaman alındı? Kaç saat kullanıldı? Bunun da cevabını adresime gönderilmesini istiyorum. Saray'da belediyecilik, sanıyorum değil Trakya'da Türkiye'de eşi ve benzeri olmayacak kadar kolay ve ucuz olan dümdüz bir arazide yapılamıyor. İşleri masrafa boğduruyorsunuz.

KIRAÇ KAÇA MALOLDU?

Başkanlığının ilk yıllarında Saray Bahar ve Kültür Festivali'nde Kıraç'a da sahne verdiniz. Kıraç, kaç şarkı kaç dakikada ve kaça okudu. Duyduğuma göre bir 135 var! O 135'in takriben 674 lira olan asgari ücretli kaç kişinin yevmiyesine bedel. (Sen babanın parasıyla hiç böyle bir konsere gittin mi?)

Sana söyleyeyim Kıraç'ın maliyeti tam 2 bin küsur işçinin bir günlük yevmiyesine bedel. Sen hiç hesap mı bilmiyorsun? Hiç dayak mı yemedin be Ey Gafil! Ayrıca benim öğrencim Hüseyin Bilgin'in (Danimarka'da) kitapçığını belediyeye kaça aldın? Hangi edebi ve dil kuruluna incelettin? Nasıl pazarlık yaptın? Belediye yüzde kaç, Hüseyin yüzde kaç aldı? Yoksa sen karakuşi mi yönetiyorsun Belediyeyi. (Hesabına nasıl gelirse)

Sayın Metin Balaban kardeşim; Sen başkan tarafından mağdur edildiğini söylüyorsun. Hiç bekleme alamazsın. (Benimde öyle bir hikayem var 30 yıl oldu bekliyorum. Bir özür dilese vallahi helal edeceğim. Onda yok öyle terbiye, eğitim.) Sen çok hak hukuk tanırsın, sen çok emek dostusun, emekçi dostusun ama 25 yıl çalıştırdığın Hayrullah'ın sigortasını yatırmadın. Hak hukuk, emek dostu ancak mahkeme kararıyla ödedin. İşte sevgili Saraylılar; anladınız mı şimdi toplumsal yanılgımızı? Anladınız mı 10 yılımızı kime teslim ettiğimizi…

Evet ben Nazmi Çoban'ı en iyi tanıyanım ben bunu adeta test ettim; Bu kesinlikle potansiyel inanılmaz güvenilmez bir yalancıdır. Bunu en iyi ailesi bilir. Benden bu kadar biraz da siz kendinizi yorun, siz araştırın sevgili Saraylılar.

YANDAŞ ŞİRKET, YANDAŞ BASIN, YANDAŞ POLİTİKA

Saray Belediyesi'ne taşeron işçi alınıyor mu? Bu işçiler direkt belediye tarafından ilanla çağırılıp kısa bir mülakattan sonra mı alınıyor? Yoksa yandaş bir şirket aracılığı ile mi? Duyuşum o ki; kardeşinize ait yandaş bir şirketin olduğu ve taşeron işçilerini bu şirket aracılığı ile alıyormuşsunuz. Öyle ise:

A-) Bu işçiler Belediyeye kaça mal oluyor?

B-) Bu işçilerin eline ne geçiyor?

C-)Bu işçilerden taşeron aracı ve yandaş şirket ne kazanıyor?

 Bunun cevaplanarak adresime gönderilmesini istiyorum.

Bu başkanın ömrü hazırcılıkla geçmiş; o hiç üretmemiş hep hazırı tüketmiş. ( O hiç yönetmemiş, yönetememiş. O belki de ailesini bile yönetemedi.)

Tekrar yineliyorum; Belediye gemisi su alıyor…

(Bu taşeron şirketleri ayrıca bir yazı konusu yapıp derinlemesine inceleyeceğiz)