Oy verme işlemi bitmişti. Köy yerinde ne kadar sürebilirdi ki zaten. Sandık köy kahvesine kurulmuştu. Herkes erkenden gelip oyunu kullanmış ve işine gücüne dönmüştü. Sanki köyün umurunda değildi seçim. Yalnız muhtar çok heyecanlıydı. Köyünden tuttuğu partiye kaç oy çıkacaktı acaba? O bunun hesabını yapıyordu. Kahvenin içinde bir sağa bir sola mekik dokuyordu. Diğer taraftan ajansı takip etmeye çalışıyordu. Herkes oyunu vermişti ama bir tek hoca gelmemişti. Muallim ve kasabadan gelen memur son hazırlıkları yapmışlar hocanın oy kullanmasını bekliyorlardı o da tamam olunca saymaya başlıyacaklardı. Nihayet hoca da gelmiş ve oyunu kullanmıştı. Artık sayım işine geçilebilirdi. Kasabadan gelen görevli sandık mührünü açtı. Sayım işlemine başladılar. Muhtar zarfları açıyor, muallimde kahvede ki meraklı kalabalık için sesli şekilde sayıyordu. ``Kırat bir, kırat iki, hocanın partisi bir...`` Böyle yirmiye yakın oyu saydı muallim. Artık kulaklar başabaş giden parti isimlerini duymaya alışmışken öyle bir ses duyuldu ki, herkes şaşkına döndü. Muallim: -Komünist parti bir, deyiverdi Muhtar kafasına yıldırım düşmüş gibi oldu. Muallim -Komünist parti iki, dedi. Muhtar gözleri fal taşı gibi açılmış halde bir sandalyeye yığıldı. Ne olduğunu anlayamadı.
Kafası durmuştu sanki. Sayım işi bitmişti. Otuz üç haneli köyden, tam oniki oy çıkmıştı komünist partiye. Kimse bu duruma bir anlam verememişti. Muhtar korkusundan kahvede çıt çıkmıyordu. Herkes birbirine `valla ben vermedim` der gibi bakıyordu. Muhtar: -Bu nasıl iş muallim, dedi. Ya bu köyden komünist partiye kim oy verir? -Valla ben de anlamadım muhtar, diye cevapladı muallim. Bulmalıydı bu adamları. Kimdi bunlar? İyiden iyiye sinirlenen muhtar kahvede ki herkese tek tek sormaya başladı.
Önce kahveciden başladı, sonra kardeşine, muallime bile sordu. En son hocaya sordu. Ama hoca sorduğuna pişman etti muhtarı. -Sana ne muhtar kimin kime oy verdiğinden, dedi. Sana hesap mı vereceğiz? Araya muallim girdi. Bir teklifte bulundu. Köylünün çoğu okuma yazma bilmiyordu. Herkesi kahveye çağırıp sormalıydı. Oy pusulasını gösterip `söyle bakalım` demeliydi. Bu fikir muhtarın kafasına yatmıştı. Hemen bütün köylüyü kahveye topladı. Hoca `böyle maskaralık olmaz` deyip kahveyi terketti. Şimdi açıktan oy kullanma başlamıştı köyde. Herkes gelip muhtara hangi partiye oy verdiğini gösteriyordu. Sıra muhtarın bacanağı Süleyman ağaya gelmişti. Süleyman ağa sert mizaçlı bir adamdı. Kolay kolay laftan anlamaz, bildiğini okurdu. Gerçi okuma yazması yoktu ama o yine de bildiğini okurdu. Birtek yüksek tahsil yapan torununu dinlerdi. `` O büyük adam olacak`` derdi. Süleyman ağa parmağını oy pusulasının üzerine bıraktığında bütün gözler ona çevrilmişti. Parmağı oniki oydan birini gösteriyordu. Muhtar sinirini çıkarcaktı ama cesaret edemiyordu. Sonra Süleyman ağanın kızları, oğlanları, damatları derken onbir oy çıktı onlardan. Muhtar dayanamadı: -Ya bacanak ne yaptınız siz, dedi. Neden komünistlere oy verdiniz? Süleyman ağa bunu duyunca küplere bindi.
Muhtarı zor aldılar elinden. Kavga, gürültü, bağırışmalar derken meselenin aslı anlaşılmıştı. Süleyman ağanın `` O büyük adam olacak`` torunu seçimden az evvel köye gelmişti. Dedesine `senin parti resmini değiştirdi` diye komünist partiyi neredeyse ezberletmişti. Süleyman ağada bir güzel inanmıştı torununa. Tabii o bir partiye oy verir de evdekiler başka partiye mi verir? Böylece onbir oy yazılmıştı Komünist parti hanesine. Hülasa, durum bundan ibaretti ama onbir oy bulunmuştu. Onikinci oy hala yoktu. Muallim boş bulunup `muhtarın karısı gelmedi`, deyiverdi. Muhtar kendinden emin çağırttı karısını. Çünkü biliyordu ki onikinci oy hocanındı. Karısı gelsin oyunu göstersin de hoca bütün köye rezil olsundu. Muhtarın karısı kahveye geldi. Oy pusulasını önüne bıraktılar. Önce kalabalığa şöyle bir baktı. Ama kalabalık muhtara bakıyordu. Çünkü karısının parmağı onikinci oyu gösteriyordu. http://www.hikayeler.net Kalın sağlıcakla.
TEMEL'İN ANILARI Temel bir gün üne kavuşur ve haliyle Reha Muhtarlı bir haber programına çıkar. Konu konuyu açar ve sorular yöneltilir Temel’e. Reha Muhtar: – Temel Bey, bize ilginç bir anınızı anlatır mısınız? – Bir gün bizim muhtarın eşşeği kaybolmuş, ormanda bulduk. Eşşek bize çok güzel göründü…” derken Reha Muhtar, Temel’in sözünü keser: – Temel Bey, siz bize güzel bir anınızı anlatın isterseniz. Daha iyi olmaz mı? – Bir gün bizim muhtarın kızı kaybolmuş, aramaya çıktık. Ormanda bulduk kızcağızı. O zaman gözümüze çok güzel gözüktü ve onu… Reha Muhtar yine araya girmiş ve sinirlenmiştir: – Temel bey, sizin kötü bi anınız var mı? Onu anlatın bize Temel anlatmaya başlar: – Ben birgün kayboldum…!!!
|