Katiyen olmasın! Çünkü Cumhurbaşkanı, sırf Başkan olabilmek için, yeni bir Anayasa’da diretiyor. İktidarın öteki amacı ise, Kürtlere hoş görünüp, Üniter (parçalanmamış, birleştirici/bütün olan) devlet yapısını ortadan kaldırmak. Buna, asla imkan ve fırsat vermemek gerekir.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------             

           Değerli Okuyucularım; bu millet her gün kan ağlarken, Doğu ve Güneydoğu Bölgemizden her gün Asker ve Polis cenazeleri gelirken, orada oturan vatandaşlar büyük bir zulüm altında yaşarken ve hayatlarını kaybederken, bizim iktidarımız Anayasa’yı beğenmiyor ve değiştirmek, yenilemek istiyor.      

        Çünkü, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey artık “Başkan” olmak istiyor. Çünkü, Cumhurbaşkanlığı’ndan sıkıldığı için, ülkeyi artık tek başına ve istediği gibi yönetmek istiyor.

        Filvaki, ülkeyi tek başına yönettiği gerçeği ortada iken, bunun yasal hale gelmesini istiyor. Verdiği “Hitler” örneği de, zaten bunu açıkça gösteriyor.

      Bunu yaparken, önemli hedeflerinden biri de, Anayasa’nın 4’ncü maddesiyle güvence altına alınan ve değiştirilmesi dahi teklif edilmemesi gereken ilk üç maddesini de değiştirmek ya da ortadan kaldırtmak istiyorlar.

                                    BİR DE, KANUN-İ ESASİ’YE  BAKALIM

     Türkiye’de, 119 maddelik ilk Anayasa, Kanun-i Esasi adıyla ve ilan edilen 1’nci Meşrutiyet’le birlikte 1876 yılında yapıldı. İki yıl sonra da, 93 Harbi bahane edilerek, Padişah 2’nci Abdülhamit tarafından yürürlükten kaldırıldı.  1908 de tekrarlanıp, Osmanlının bitimine kadar devam etti.

      Bu Anayasa 1’nci maddesi, “ Osmanlı devleti bir bütündür, bölünemez.” diye buyuruyordu.

      Polonya ve Belçika Anayasalarından yararlanılarak hazırlanan bu Anayasa’nın 8’nci maddesi ile, Osmanlı topraklarında yaşayan herkese “Osmanlı ”denileceği (Bizde ise, Türk denilmesi artık kaldırılacak),

       Gelen haberlere göre, “Türk” ve “Türk Vatandaşlığı” sözcüklerinden rahatsız olan AKP’nin, bu ibareleri Anayasa’dan çıkaracağı ve yeni Anayasaya “Türkiyeli” ibaresinin konacağı ifade ediliyor. Atatürk’ü zaten istemiyorlar.

       Osmanlı Anayasası’na göre ayrıca, Basın Özgürlüğü olacağı, devletin resmi dilinin “Osmanlı Türkçesi” ( yani Türkçe) olacağı (Bizde ise Kürtçe’nin de resmi dil olması isteniyor.)  18’ci madde ile Türkçe bilmeyenin devlet memuru olamayacağı, 86’cı madde ile, Mahkemelerde Hakimlere müdahale olunamayacağı ve Hakimlerin durduk yere/keyfi tayin olunamayacakları ve bizim şimdiki Anayasamızda olup da şimdi kaldırılmak istenen pek çok hükmün, bu Anayasa’da bulunduğu görülüyordu.

     Demek oluyor ki, Türkiye yaklaşık 150 yıl öncesinden de daha geriye götürülmek isteniyor.    

      AKP’li yeni Meclis Başkanı, parti liderlerine birer mektep yazarak yeni bir Anayasa yapılması için yapılacak toplantılara, onların da katılmalarını istemiş. Bizim muhalefet liderleri de “balıklama” atlamışlar ve bu daveti kabul etmişler.  

      Değerli okuyucularım, daha önce de bu köşede yazdığım gibi, ülkemizde iktidardan ziyade bir “muhalefet sorunu” var.  

    Kuşkunuz olmasın ki her şeye rağmen, bu memlekete istedikleri bu Başkanlığı getirecekler.

    Neden? derseniz, “Ben onun bilmem neresinin kılı olurum, isterse onun zevcesi olurum, benim liderim Allah’ın bütün vasıflarını taşıyor…” gibi diyenlerin,  Ve de, “Çalıyorlar, ama çalışıyorlar.” diyenlerin bulunduğu ve oylarını gözünü kırpmadan verenlerin olduğu bu ülkede Başkanlık değil, “Padişahlık” dahil istedikleri her şey gelir.

     Bu milletin başına her türlü musibetler de, işte bu sebeple gelir.

      Bu kafalarla ve bu muhalefetle biz daha çok badireler atlatacağız. Allah, yardımcımız olsun.          

  Şu Diyanet’e,  Bakar mısınız?

      Büyük Atatürk, Şer’iye Vekaleti’ni kaldırdıktan sonra, din işlerini ihmal etmeyip, yerine kaim Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdu. Yıllarca işler iyi gitti. Diyanet İşleri, din yolunda ülkeye çok yararlı hizmetler yaptı.

      Ne var ki, son yıllarda ve bilhassa bu iktidar döneminde ve de özellikle şimdiki Başkan Mehmet Görmez’in döneminde teşkilat, skandal üstüne skandal üretmeye başladı.

    Bütçesi, 8 Bakanlıktan yüksek olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daha önce de adının bir Mercedes araba skandalına karıştığı, İşçi Grevinin caiz olmadığına dair hutbe yayınladığı, Alevilerin ibadet yaptıkları Cem Evleri’nin kırmızı çizgileri olduğunu ifade ettiği, Engellilerin Camilerde sandalye üstünde namaz kılmalarının doğru olmadığını bildirdiği, Herkesin öldükten sonra zenginliğine göre kefene sarılması gerektiği,  Feminizmin ahlaksızlık olduğu, Devletin büyük gelir sağladığı Milli Piyango’nun haram olduğu, Alevilerle evlenmenin caiz olmadığı, Nişanlıların el ele tutuşamayacağı gibi ilgi çeken, ancak tasvip edilemeyen fetvalar verdiği görüldü.

       İktidarın güdümüne giren teşkilat, İslam Dini’ne büyük kötülükler yaptı ve iktidarın yanlışlarını örtüp, siyasete iyice alet oldu.

       Son olarak, bir sapığın aklına uyup, “Bir baba, öz kızını öperken şehvet duyarsa, bu haram olmazmış. Ya da,  sadece karısıyla nikahı bozulurmuş.” diye fetva verdi. Diyanet’in İnternet Sitesi’ndeki Dini Bilgilendirme Platformu’nda yayınlanan bu fetva, herkesi çileden çıkardı ve fetva daha sonra Siteden kaldırıldı.

       Ey Diyanet!  Bir sapığa böyle cevap verirseniz, siz bu sapıktan da beter duruma düşersiniz. Bu cevabı verenler, “Siz, bu sapık gibi düşünebilir ve onun gibi hareket edebilir misiniz?

   Biraz aklınızı başınıza toplayın ve bu millete saygı gösterin. Ve de biraz utanın!