Amerika’da suçlu bulunup hapis yatırılan bir Banka Müdürümüz yüzünden, Türkiye’yi büyük parasal cezalar ve yaptırımlar bekliyor. Bu iktidar ise, yabancıların “Hayır” demesine rağmen onu Borsanın başına getirdi. Yapılan öteki yanlışlarla beraber, Türkiye işte böyle batırılıyor!
Değerli okurlarım, Çok garip bir ülke olduk. Tam 17 yıldan beri, ülkeyi batırma noktasına getirenlerin yönettiği bir ülke durumuna geldik. Başka bir söylemle, ülkeyi bu hale getirenleri ısrarla seçen bir ülke konumuna girdik.
Ülkeyi yönetenler, içte ve dışta “yanlış üstüne yanlış” yaptıkları halde, onları seçmekte ve işbaşında tutmaktaki maksadımızı ise, ne anlayan var, ne de anlatabilen.
Bu yanlışlardan biri de, Amerika’nın yaptığı bir yargılamaya karşılık suçlu gösterilenleri, inatla korumak. Bu yüzden, çok büyük parasal cezaları göze almak. Tabii sonunda tıpış tıpış ödemek.
Biliyorsunuz, başımızda bir ucu Amerika’da olan bir Halkbank belası var. Bu bela 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonunda ortaya çıktı. Bankanın Genel Müdürü, yapılan baskında tam 4,5 milyon dolarla ve evinde kutuların içindeki bu paralarla “suç üstü” yakalandı.
Adam, Bankası olduğu halde, bu paraları neden evinde sakladığını bir türlü anlatamadı. Sonunda, “Çorum/Osmancık’ta yaptıracağım İmam Hatip Okulu için saklamıştım.” dedi, ama bu ifadeye evinde beslediği kedi bile gülerken, dönemin Başbakanı, “Onun dürüstlüğünden şüphem yok” diyerek, onu savunuyordu.
Adam, 70 gün hapis yattıktan sonra, bir takım koruyucu ellerin gayreti ile tahliye olup, paraları faiziyle geri aldı. İmam Hatip ise, ortada yok.
Zaten, suçüstü olan diğer mücrimler Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış ile diğer bürokrat ve İş İnsanlarının dürüstlüklerinden de şüphesi olmadığı için hepsi, aklandı, paklandı. Üzerlerine bir de Gülsuyu serpildi. Egemen Bağış hızını alamayınca da, bir Avrupa ülkesine Büyükelçi yapıldı.
Rüşvet dağıtan Reza Zarrap’ın özellikle, “Kendisine 45-50 milyon Euro rüşvet verdim.” dediği dönemin Çalışma Bakanı Zafer Çağlayan da, Amerika makamlarınca hakkında tutuklama kararı verildiği halde, Türkiye’de aklandı. Rüşvet olarak alıp koluna taktığı çok pahalı saatiyle şimdi, paraları çıtır çıtır yiyor.
HALKBANK GÜNDEMDE!
Reza Zarrap adındaki bir İranlı, yetkili herkesi rüşvete boğup, İran’a karşı olan Amerikan yaptırımlarını delince, Amerika’da enselendi. Zarrab, bu delme işini Halkbank vasıtasıyla yapıyordu. O sebeple Bankanın Genel Müdür Yardımcısı’da Amerika’da yakalanıp içeri alınırken, Zarrap yine dağıttığı rüşvetle kendini kurtarıyordu
Amerika ise, işin peşini bırakmıyordu. Halkbank Genel Müdür Yardımcısını 32 ay içeride tuttuktan sonra bıraksa da, dava devam ediyor. Ve, Türkiye’yi büyük bir ceza bekliyordu.
GENEL MÜDÜR YARDIMCISI, ŞİMDİ GENEL MÜDÜR
Hapisten kurtulup Türkiye’ye dönen Genel Müdür Yardımcısı, kısa süre sonra Borsa İstanbul’a (BİST) Genel Müdür yapıldı. Bunun üzerine, önemli bir yabancı kuruluş, borsadan ayrılmak için tepki olarak hissesini satışa çıkardı.
Türk Hükümeti, “Bu hisseyi biz alırız” diyerek bu tepkiye karşı tepki gösterip, “Varlık Fonu”nu kaynak gösterdi. Böylece, Varlık Fonu’nun neden kurulduğu da anlaşılmış oldu.
Değerli okurlarım, Türkiye’nin işleri hiçbir yerde denk gitmiyor. Nereye baksak, kader aleyhimize tecelli ediyor.
Çalıntı paralarla İmam Hatip yaptırmayı kurtuluş çaresi gibi gören ve böylece yalan söyleyen bir zihniyet korunuyorsa, bu ülkenin atacağı adımlardan hayır gelmeyeceği besbelli.
Bizi daha nelerin ve ne büyük tehlikelerin beklediğini, sadece Allah biliyor. Sessizliğe bürünen Türk halkı, daha büyük acılar yaşamaya başladığı zaman, bunun ne demek olduğunu çok daha iyi anlayacaktır.
Çünkü, bu ve benzeri olaylar, Türkiye’nin işte böyle batırıldığını gözler önüne seriyor.
Artık, “Haydi Hayırlısı” bile diyemiyoruz.