Daha doğrusu, buna “Çöküyor” demek lazım. Aile içi şiddetten tutun da, ensest ilişkilere kadar her türlü kötülük ve pislik, ailelere bulaşmış durumda. Evden kaçmalar ve törelere aykırı uygunsuz ilişkiler de çabası.
Değerli okurlarım; Elbette biz böyle değildik. Toplumun çekirdeği ve en güçlü yapısı, yıllardır ailelerde bulunuyordu. Aile, toplumumuzun “Temel taşı” idi. Toplumu ayakta tutan en küçük birliktelik idi. Çünkü, arada “Kanbağı” vardı. Aile dendiğinde sevgi, saygı, şefkat ve bağlılık akla geliyordu.
Şimdi de öyle, ama bazı aileler öyle değil. Yukarıda belirtiğim gibi, aile içi şiddetten tutun da, sevgi, saygı kopukluğu, büyüklere karşı takmazlık, söz dinlememe, namus anlayışını zedeleyen çarpık ve ensest ilişkiler (akrabalar arası çarpık yakınlıklar) dahil, hemen bütün kötülükler, kimi ailelere sızmış durumda.
SEBEPLERİNİ BULMAK KOLAY
Toplum bilimi uzmanı denen “Sosyolog” larla konuşuyorum. “Başta ekonomik zorluklar yani geçim darlığı, eski aile tipini ortadan kaldırdı.” diyorlar. Bu durumda, “Ahlak anlayışındaki gevşemeler de, ailenin bozulmasına ve bir yerde çökmesine neden oldu.” diyorlar.
Televizyonlardaki, özellikle akşam haberlerine bakıyorum. Resimli (Görüntülü) haberler, bu konuda içine düştüğümüz vahim durumu ve aile yapımızın ne kadar bozulduğunu açıkça gösteriyor.
Buna ait o kadar çok canlı örnek var ki, seyrederken üzülüyor ve utanıyor insan.
Evli ve birden fazla çocuklu kadınlar, yine evli ve çocuklu erkeklere kaçıyor. Kadın başka, durumu bilen kocası başka geçici aşklar ve maceralar peşinde. Buna geçim zorluğu sebep olarak gösterilse de, doğru değil.
Aile bireyleri ya da sadece ana/babasıyla anlaşamayan genç kızlar, bilinmedik yerlere kaçıyorlar. Kayıp olarak aranırken, çok kere cesetleri bulunuyor. Başlarına gelenleri bilmek mümkün değil.
Okumaya gidip de, arkadaşlık derken birlikte yaşamaya başlayan ve ahlakı zorlayan ilişkiler sıkça görülüyor. Böylece nikahsız meşru olmayan ilişkilerin arttığı anlaşılıyor.
SEBEPLER, SADECE GEÇİM ZORLUĞU DEĞİL
İlk bakışta öyle gibi görünse de, yani paranın ve rahat yaşama dürtüsünün insanı yoldan çıkardığı söylense de, durum öyle değil.
O halde sebeplerini kısaca şöyle sıralamak mümkün. Tabii ki, öncelikle rahat ve serbest yaşama dürtüsü, bireyleri yoldan çıkarıyor. Maddi zorlukların da böylece aşıldığı düşünülürken, para insanı yoldan çıkarabiliyor.
Dini inançların zayıflaması ve dindeki ahlak anlayışı değişiyor ve gittikçe örseleniyor. Ne yazık ki, bu iktidar dönemi, bu alanda da dinde bir yozlaşmaya neden oldu.
Özellikle, bireyler arasındaki iletişim kolaylığı, mesela cep telefonları ve internet kullanımı, bu çarpık ilişkilere çok önemli birer araç oldular.
Bakıyorsunuz, birbirlerini hiç tanımayan kimseler (ayrı cinsler) sosyal medya denilen internet yazışmaları ile birbirlerini kolayca buluyor ve bir ilişkinin içinde olabiliyorlar. Bunların sayısı, azımsanmayacak kadar çok.
Bu araçlar o kadar etkili ki, bir de bakıyorsunuz, evli kadın birkaç çocuğunu terk edip, yine kendisi gibi evli bir erkeğe kucak açabiliyor. Böylece, aile kavramı kökünden sarsılıyor ya da yıkılıyor.
İşin ilginç yanı, dinsel ögeleri öne çıkarıp yönetimi alan bu iktidar zamanında bu ahlaksızlıkların sayısı çoğaldı ve aile yapımız en fazla bu dönemde bozulmuş oldu.
YOK MU BUNUN ÇARESİ?
Elbette var. Var, ama yönetici otorite yani devlet, bu konuda ilgisiz ve başarısız. Siz isteğiniz kadar Aile Bakanlığı ve Sosyal Kurumlar açsanız da, bunların hiçbir etkinliği yani etkisi görülmüyor.
Aileyi temelinden yıkan bu uygunsuz ilişkiler artarken, bunları ortadan kaldırmak için devletin bu kurumlarının hiçbir başarısı görülmüyor.
Sosyal medyada kızına yapılan bir hakareti görünce, haklı bir tepki gösteren Cumhurbaşkanı, ortada dönen öteki hakaret, pislik ve rezillikleri acaba görmüyor mu?
Israrla demek isterim ki, çökmekte olan Türk aile yapısını eski sağlam günlerine döndürmek gerekir. Eğer devlet, arzu edilen bir devlet ise…